Hemen on dakika sonra adının İlyas Yalçıntaş olduğunu o an öğrendiğim genç bir delikanlı çıktı sahneye ve kalabalığın tamamına yakını parçaya eşlik etmeye başladı...Eşlik edilen parça:
Bu tuzlu meltem mi böyle ağzımı yakan
Yoksa dokundu mu sarf ettiğin o sözler
Çökerken sahile gece sinsi bir duman
Birer birer uçurumdan atlar hevesler
Olacak şey miydi şimdi senin yaptığın
Onca işin gücün üzerine birde bu
Geçmiyor boğazımdan inanır mısın
Sen yokken ne ekmek nede bir yudum su
İncirler olana kadar kalsaydın bari
Onlarca sözden birini tutsaydın bari
Beni böyle habersizce alıp giderken
Bavuluna kalbimi de atsaydın bari
Aralarında benim de bulunduğum azınlığın söylemeye çalıştığı marş:
Çırpınırdı Karadeniz
Bakıp Türk'ün bayrağına
Ah ölmeden bir görseydim
Düşebilsem toprağına
Sırmalar sarsam koluna
İnciler dizsem yoluna
Fırtınalar dursun yana
Yol ver Türk'ün bayrağına.
Kafkaslar'dan esen yeller
Şimdi Sana selam söyler
Olsun bütün Turan eller
Kurban Türk'ün bayrağına.
Ayrı düştüm dost elinden
Yıllar var ki çarpar sinem
Vefalı Türk geldi yine
Selam Türk'ün bayrağına.
Kafkaslar'dan aşacağız
Türklüğe şan katacağız
Türk'ün şanlı bayrağını
Turan ele asacağız.
NETİCE : Vah beni memleketim...Boş vere boş vere ne hale geldik. Ölmüşüz de ağlayanımız yok...
Bir milletin devamlılığına, ölmezliğine (bekasına) engel çıkarabilecek en etkili hadiseler kültürel alanda yaşananlardır...
Ender Ülker
Ender Ülker
Editör: TE Bilisim