İstanbul'da düzenlenen "Sinemada Algı Yönetimi ve Özgürlük" başlıklı panelde önemli tespitler yapıldı. İnsanlık tarihinde çok fazla savaş olmasına rağmen en çok filmi yapılanın 2. Dünya Savaşı olduğuna işaret eden Prof. Dr. Peyami Çelikcan"Aslında seyrettiğimiz bu çok sayıdaki 2. Dünya Savaşı filmi bizim bu savaşa ilişkin algımızı da oluşturuyor. Onu bir şekilde zihnimizde konumlandırıyoruz. Orada karşımıza büyük bir Yahudi soykırımı meselesi çıkıyor. İkinci Dünya Savaşı çok büyük bir küresel travma... Farkında değiliz ama bunun içinde Sovyetler Birliği saflarında savaşan ve ölen 1 milyona yakın da Türk kökenli insan var. Onların sinemada öyküsü olmadığı için bilmiyoruz." değerlendirmesinde bulundu.

Yazar Ali Saydam ise Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün "Devletin temeli millî kültürdür" sözünün kendisi için bir şiar olduğuna vurgu yaparak, şöyle dedi:

"Devleti yıkmak istiyorsan millî kültürü yıkacaksın. Yani Netflix'teki LGBT dizileriyle yıkacaksın. Türkçenin içine sokmaya çalıştıkları kalıplarla dili yok ederek yıkacaksın. Yani sadece iktisadi boyutta değil. Algılama yönetimi ve iletişim sadece akıl meselesi değil gönül meselesidir. Maddi değil manevidir."

***

Türk Dünyası Belediyeler Birliği tarafından 2016 yılında yayınlanan "İkinci Dünya Savaşı ve Türk Dünyası" kitabında Prof. Dr. Nesrin Sarıahmetoğlu ve Doç. Dr. İlyas Kemaloğlu'nun sunuş yazısında, "İkinci Dünya Savaşı'nda Sovyetler Birliği içerisindeki Kazan ve Kırım Tatarları, Başkurtlar, Çuvaşlar, Sibirya Türkleri, Kazaklar, Kırgızlar, Özbekler, Türkmenler, Azerbaycan Türkleri, Ahıska Türkleri, Karaçay-Balkarlar, Gagavuzlar vb. Sovyet Ordusu içerisinde Nazi Almanyası'na karşı ön safta savaştılar ve ortalama olarak bu savaşta askere giden her üç askerden biri hayatını kaybetti." deniliyor...

İkinci Dünya Savaşı, Kazakistan'ı o kadar etkilemiştir ki, bir nesil savaşta kaybedilmiş; kadın nüfusu erkek nüfusunu yüksek oranda geçmiştir. Bugün bile bu nüfus dengesizliği devam etmektedir...

YAD Tonyukuk Danışma Kurulu bildiri yayınladı YAD Tonyukuk Danışma Kurulu bildiri yayınladı

Aynı yazıda cephe gerisindeki Türklerin durumu da ele alınıyor

"Askere gidemeyecek durumda olanlarla, kadın ve çocuklar ise son derece zor şartlarda cephe gerisinde çalıştılar ve savaşın kazanılmasında cephelerde savaşan askerler kadar katkıda bulundular. Aynı şeyi savaşa doğrudan katılan Kıbrıs, Yunanistan, Bulgaristan, Yugoslavya ve Romanya'daki Türklerle Doğu Avrupa'daki diğer Türk halkları için de söylemek mümkündür.

SSCB ve Doğu Avrupa'daki Türkler, ülkelerinin orduları içerisinde ön safta savaşmalarına ve binlerce kahramanlığa imza atmalarına rağmen Türklerin savaşın kazanılmasındaki katkıları objektif olarak değerlendirilmedi. Türk askerlerinin kahramanlıkları sıkça görmezlikten gelindi, birçok konu hiç dile getirilmedi. Bunun yanı sıra savaş sonrasında Türk halklarının küçük bir kısmının Nazi Almanyası ile iş birliği yaptığı gerekçesiyle Moskova; Kırım Tatarları, Ahıska Türkleri ve başka Türk halklarını suçlu suçsuz ayırt etmeksizin topyekûn sürgüne gönderdi."

***

Cengiz Dağcı, İkinci Dünya Savaşı'nda Kırım Türklerinin başına neler geldiğini anlattı ama "Onlar da İnsandı" ve "O Topraklar Bizimdi" gibi romanlarını sinemaya aktaran çıkmadı!

Türkiye'de Türk Dünyası'ndan bahsetmek, uzun yıllar "Irkçılık-Turancılık" olarak suçlandığı için sinemacılar bu konulara girmedi. Elde sadece Cüneyt Arkın'ın başrolünü oynadığı, Mehmet Kılıç'ın "Güneş Ne Zaman Doğacak" filmi var...

Bu sebeple, her "İkinci Dünya Savaşı filmi"nde Yahudilere uygulanan soykırım zihnimizde kalıyor. Katledilenlerin bir kısmının Hazar Devletinden kalan Türk kökenli Yahudiler olduğunu ise sadece bu konularla ilgilenenler biliyor...

Türk Milleti ve genelde bütün insanlık, planlı bir şekilde kendi gerçeklerinden uzak tutuluyor...

Arslan BULUT / Yeniçağ

Editör: Kerim Öztürk