İmparatorluklar yıkar, imparatorluklar kurar...
Tarihte büyük göçler büyük devletleri ve imparatorlukları yok etti. 

Akkad Göçleri Sümerleri, Guti Göçleri Akadları, Guti Göçleri Akad İmparatorluğunu, Amurru (Martu) Göçleri  Yeni Sümer Devletini, Ege Göçleri Hitit İmparatorluğunu, Germen Göçleri Roma İmparatorluğunu tarih sahnesinden sildi. 

-Hiksos, Etopyalı, Libyalı, Ege Göçleri ve Yunan yayılmasına direndi,  ancak, Orta Çağ'dan itibaren Araplaştı. 

-Karadeniz'in Kuzeyi bir zamanlar Kıpçak Bozkırı idi, Slav Göçlerine dayanamadı. Şu anda Slavların kavgasına tanıklık ediyoruz..

-Büyük göçler bir kaç ailenin inançlarından dolayı sığındıkları onların, yüzlerin göçü değildir. Kuraklıkların, kıtlıkların savaşların ortaya çıkardığı yüz binlerin milyonların göçüdür.

İslam kaynaklarında yağmacılıklarıyla dile getirilen Moğol göçleri bile yüz binleri geçmiyordu, kaldı ki bu göçlerin önlerinde sürükledikleri büyük oranda Türkistan'ın medeni kentlileriydi.

Moğol istilasından sonra Anadolu'da Karamanlı ve Osmanlı  gibi beylikleri, İran'da İlhanlı ve Kırım'da Altınordu, Türkistan'da Çağatay Hanlıkları kuruldu.   Bu beyliklerden bir süre Osmanlı, Kırım, Tinurlular, Babür ve Safevi gibi devletler teşekkül etti. 

-Türk Göçlerine gelince 10. yüzyılda Türkistan coğrafyasında kümelenen oğuz boyları XI. yüzyılda Anadolu'ya girdi. XIII. yüzyılda Anadolu'yu gezen gezginlerden Marko Polo üç büyük etnik güçten söz eder; Rumlar, Ermeniler ve Türkmenler. Ona göre Doğu Anadolu Yaylaları ve güneydeki Toroslar Türk çadırları ile doludur. Kentlerdeki esnaflar Ermeni ve Rumlardan oluşur, Türk genellikle tarım ve çobanlıkla uğraşırlar. Bir süre sonra XIV.yüzyılda Anadolu'ya gelen Berberi kökenli Arap Seyyahı İbni Batuta ise Türkmen esnaflarının örgütlendiği Ahilik'ten söz eder. Bu dönem Türklerin Türkistan'dan sonra yeniden bir kentleşme süreci gibidir. Bu süreç Osmanlı devletini ortaya çıkaracaktır. 
- Selçuklu'nun üç yüzyıllık çabası Osmanlı Devleti ile taçlanmıştır. Ancak Osmanlı bu mirası Anadolu'da bir kaç şehzade kenti dışında daha çok Balkanlarda kullanmıştır. Bu nedenle Selçuklu ne kadar Anadolu, İran, Suriye ve Türkistan ise Osmanlı bir bakıma Balkan ya da Avrupa Devletidir. 

Ermeni iftiralarını çöp eden mahkeme kararı! Ermeni iftiralarını çöp eden mahkeme kararı!

Türkiye Cumhuriyeti ise Osmanlı'nın Balkanlardan Kafkaslardan ve Kırım'dan geri dönüşüdür. 

Bu bölgelere XV. yüzyıllarda giden insanlarımız XIX. yüzyıldan itibaren geri dönmüşler bu cumhuriyetin kuruluşunda önemli rol oynamışlardır. 

Göç kolay değildir.  Bir yere kök salabilmek için yüzlerce yıla gerek vardır. Sonuçlarını görmek için de uzun yıllara ihtiyaç vardır. 

Biz tarihçilere düşen geçmiş göçleri ve sonuçlarını iyi analiz edip geleceğe ışık tutmaktır. Saygılarımla.
Prof Dr Hasan Bahar   Bu konuda söylenecek çok söz var... Türkler Orta Asya’dan Anadolu’ya geldiklerinde, Anadolu’da çok planlı ve programlı bir şekilde kendine özgü bir TÜRK MEDENİYETİ kurmuşlardır. Bu medeniyetin temelleri Ahmet YESEVİ ve onun ekolünden Hacı Bektaş VELİ ile takipçileri tarafından atılmıştır. Anadolu Türk Medeniyetinin dil birliği Kaşgarlı Mahmut’un “ Divan-ı Lügatit Türk” eseri ile, siyasi birliği de Yusuf Has Hacib’in “Kutadgu Bilig” eseri ile sağlanmaya çalışılmıştır. Anadolu ekonomik ve ticari yaşamında da Ahi Evran liderliğinde “ Ahilik Teşkilatı “ 32 çeşit meslek grubunda örgütlenerek diğer milletler ile rekabette üstünlük sağlanmaya çalışılmıştır. Hatta bu örgütlenme devrinin o kadar ilerisinde bir teşkilatlanmadır ki, Ahi Evran’ın eşi Fatma Bacı tarafından da, dünyanın ilk kadın teşkilatı olan “BACIYAN-I RUM” (Anadolu Kadın Birliği) kurulmuş ve kadınların ticari ve sosyal hayatta aktif rol alması hedeflenmiştir.
Bu teşkilatlanma daha sonra Osmanlı’nın askeri gücü olan YENİÇERİ OCAĞININ da temel altyapısını oluşturmuştur. Maalesef Osmanlı’nın ilk kuruluş dönemine kadar bilim-ticaret-askeriye alanlarındaki bu örgütlü TÜRK KÜLTÜR yapısı 16.yy’dan itibaren arap kültür ve bağnazlığının hakim kılınması ile yok edilmiştir. Akıl ve bilim terk edilerek cehalete kurban edilen bir medeniyet ancak ikiyüz yirmi senede yok olup gitmiştir. Bütün bu gerçeklerin farkında olarak, Atatürk’ün önderliğinde Türk milleti bağımsızlık mücadelesinden sonra kurduğu laik-cumhuriyeti ile en büyük düşman olarak cehalete karşı yeni bir Türk Rönesansını başlatmıştır…Bu medeniyet mücadelesi zaman zaman sekteye uğrasa da Türk Milleti çağdaş medeni uluslar arasında hak ettiği yeri alacaktır…

Editör: Kerim Öztürk