Orman yangınları elbette vahimdir, fakat idam cezasının caydırıcı olacağını sanmak da o kadar yanlıştır.

Menfur 15 Temmuz darbe girişimden sonra da günlerce kalabalıklardan “idam!.. İdam!...” sesleri yükseldi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “parlamento önüme getirirse imzalarım” diyerek defalarca olumlu karşılıklar verdi ama emrindeki partisi parlamentoda tek adım atmadı.

Hatta, Amerika’nın yüz karası olan Guantanamo gibi, darbe sanıklarına turuncu kıyafet giydirileceğini bile açıklamıştı.

Hepsi unutuldu gitti… Çünkü idam da Kuantanamo modeli de düşünüp taşınarak, ilmi araştırmalarla oluşmuş, tartışmalarla olgunlaşmış bir fikir değildi.

Şimdi orman yakanlar için idam konuştuğumuz bir konjonktürden daha geçiyoruz.

İYİ HUKUKÇULAR BİLİR

Marmaris’teki feci orman yangını üzerine Cumhurbaşkanı “burada Cumhur İttifakı olarak AK Parti, Milliyetçi Hareket Partisi yerlerini aldılar, buradaki süreci sonuna kadar takip ettiler” diyerek siyasi propagandayı da ihmal etmeden sözü idam cezasına getirdi:

“Caydırıcı bir ceza. Ucu nereye dayanıyor, idama mı? İdam olmalı…”

Elbette Süleyman Soylu aynı kanaatte. MHP lideri Bahçeli her zamanki gibi destek verdi. Adalet Bakanı Bozdağ her zamanki sadakatiyle hemen açıklama yaptı:

“Cezaların yeniden ele alınmasında biz de Adalet Bakanlığı olarak fayda görüyoruz. Sayın Cumhurbaşkanı’mızın konuşmaları bizim için ayrıca talimattır, Bakanlık olarak çalışmaya başladık.”

Evet cezalar artırılsın ama göreceksiniz Adalet Bakanlığı’ndaki hukukçuların hazırlayacağı metinde idam cezası olmayacaktır!

Çünkü idam cezası anayasaya aykırıdır. İyi hukukçular bilir ki, idam cezasının özel bir caydırıcılığı yoktur… Yine iyi hukukçular bilir ki, oy uğruna veya ânın öfkesiyle devlet adamlarının idamdan bahsetmesi Türkiye’nin hukuki itibarına zarar vermektedir…

İDAM LAFI NEYE YARIYOR?

Şimdi Dilipak.. Şimdi Dilipak..

15 Temmuz darbesinin toplumda yarattığı haklı infial, geniş kitlelerde idam talebi yarattı… Ama zaman geçti, ne toplumda bu yönde bir hareket, ne de AK Parti ve MHP’nin parlamentoda bir teşebbüsü var…

Öyleyse niye bir vesile çıktığında “idam” diyorlar?... “Siyaset yapıyoruz” da ondan.

Evet ‘siyaset’ yapıyorlar, önünü arkasını düşünmeden!

Bu idam sözleri, Yunan Yargıtay’ının eline koz verdi. Yunanistan’a kaçan 15 Temmuz sanıklarının Türkiye’ye iadesini istemiştik normal olarak… Yunan Yargıtay’ı, 19-25 Ocak 2017 tarihleri arasında verdiği kararla mahalli mahkemelerin iade kararlarının tamamını iptal etti. Yunan Yargıtay’ının gerekçesi şöyle:

“Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı tarafından ölüm cezasının geri getirilmesi yönünde devam eder mahiyette yapılan açıklamaların, idam cezası geri getirilirse bunun geçmişe yürütülebileceği hususları endişeyi mucip olmakta…”

Bu konuda değerli hukukçu Prof. İzzet Özgenç’in “Suç Örgütleri” adlı kitabını önemle tavsiye ederim. (10. Bası, s. 86-87)

Bizim AYM’nin de mesela İran’da idam cezası olduğu gerekçesiyle, sınırdışı işlemlerini iptal eden kararları vardır. (B. No: 2015/19133)

DÜNYADA YERİMİZ NERESİ?

Evet, böyle bir dünyada yaşıyoruz. Böyle bir dünyada hukukun üstünlüğü ülkeler için hem en önemli itibar faktörü, hem en önemli yatırım güvencesidir. Birçok ülkede orman yangınları ve terör eylemleri oluyor, gelişmiş bir ülkede politikacının idamdan bahsettiği hiç görülmüş müdür?

İkide bir idamdan bahsetmek, Türkiye’nin zaten hayli gerilemiş olan “hukuk devleti” itibarını büsbütün sarsmaktadır. Başbakan Tayyip Erdoğan, AB sürecini “Cumhuriyet’in kuruluşundan sonra en büyük modernleşme hamlesi” olarak tanımlamıştı. (6 Temmuz 2011)

O süreçte yatırım yağıyor, Türkiye kişi başına gelirde 3 bin dolardan 12 bin dolara gidiyordu.

Hukuk devleti, kuvvetler ayrılığı, fikir ve ifade hürriyeti gibi konularda AB’dan gelen eleştirilerine tepki olarak o süreçten ayrıldıktan sonra, aynı iktidar yönetiminde, Türkiye’nin ekonomide, hukukta, dış politikada geldiği yer ortadadır.

Avrupa etnik terörü bitirdi, adam asarak değil! Nasıl, düşünmek gerekmez mi?

Caydırıcılık idamda değil, suçlunun er geç yakalanacağını düşündüren “etkin soruşturma”dır…

Orman yangınıyla mücadelede de baş mesele, yeterli teknik donanımdır.

Artık hukuk rehberimiz olsun.

Taha Akyol / Karar

Editör: Kerim Öztürk