[…Cumhuriyet Hükümeti; Lozan’da, Osmanlı borçlarının Misakı Milli sınırlarına denk gelen yüzde 67’lik bölümünü kabul etti ve son taksidini 1952 yılında ödeyerek bu borcu 29 yılda kapattı. Lozan’dan hemen sonra, Ankara, borç ödemeleri ve mali işleyiş konusunda önemli bir karar aldı. Duyunu Umumiye İdaresi ve Uluslararası Mali Denetim Komisyonu’nu artık tanınmadığını açıkladı…Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri, 1930 yılında ABD’den kibrit sanayinin kurulması için alınan 10 milyon dolardan başka bağımlılık doğuracak bir dış borç almadı. Abdülhamit’ten beri kurulması için kerelerce girişimde bulunulan ancak başarılamayan kibrit üretimi, bu borçla gerçekleştirildi ve kısa süre içine borç ödendi. Sovyetler Birliği’nden alınan borcu, borçtan çok yardım saymak gerekir. Çünkü alınan borç, parayla değil Türkiye’nin ihraç ürünleriyle ödendi…Atatürk öldükten bir yıl sonra, 1939’da İngiltere’den 16 milyon Sterlin borç alındı. Bu borç da beş yıl içinde ödendi…İkinci Dünya Savaşı sonrası, her konuda olduğu gibi borçlanmada da Batı’ya bağlanmanın yoğunlaştığı yıllar oldu. 1946 yılında dış borcu olmayan Türkiye, hızla ve sürekli biçimde borçlanmaya başladı. 1946-1950 arasındaki 4 yıl içinde 227 milyon dolar borç yapıldı. Bu borç, 1960’ta 558 milyon dolara çıktı. 1970’te 1,9; 1980’de 16,2; 1990’da 49,1 milyar dolar oldu. Dış borçlanma, Gümrük Birliği uygulamalarından sonra hızlandı, 2004 yılından sonra olağanüstü arttı. 2001-2005 arasındaki 4 yıllık dönemde dış borçlar, yüzde 138 artışla 157,2 milyar dolara ulaştı…Türkiye, bugün büyük bir borç yükü altındadır. Hazine Müsteşarlığı’nın verilerine göre, Türkiye’nin, 2018’de (Mart) borç toplamı; 2.05 trilyon lirası dış, 2.8 trilyon lirası iç olmak üzere 4.85 trilyon Türk Lirasıdır. Toplam borç, 2002 yılında yalnızca 386 milyar liraydı. AKP yönetimi, 16 yılda 4.46 trilyon lira yeni borç aldı. Türkiye’nin bu günkü toplam borcunun yüzde 92’sini bu yönetim yaptı…]

Üç Tarz-I Siyaset... Üç Tarz-I Siyaset...

Kaynak; METİN AYDOĞAN ‘Geri Dönüşten Çöküşe’

Editör: Kerim Öztürk