Adalette riya ve Balyoz Davası

AKP’li Akdoğan’a göre yargıdaki paralel yapı, “Kendi ülkesinin milli ordusuna, kumpas” kurmuştur. Başbakan Erdoğan ise “Sahte ihbar mektuplarıyla, yasadışı dinlemelerle, sahte delillerle tasarlanmış ve ayarlanmış bir kısım yargı mensuplarıyla insanların nasıl mahkûm edildiklerini bugün çok daha belirgin şekilde görebiliyoruz” demiştir.
Uygulanan yöntemi İbrahim Karagül şöyle açıklıyor: “Önce kellesi alınacak kişileri belirle... Sonra bir ihbar mektubu uydur. Daha sonra bir örgüt icat et. Devamında kellesi alınacak kişiyi bu örgütün yöneticisi ya da mensubu göster... Ardından bu kişinin telefonlarını, internet iletişim adreslerini takibe al. Yıllarca bütün konuşmalarını dinle... Konuşmalardan bir kurgu yap, senaryo yaz... Kellesi alınacak kişiyi yıllarca içeri tıkacak, onu savunmasız bırakacak delilleri bu konuşmalardan üret. Dosyayı hazırla. Ardından dosyayı kendine yakın savcılara ilet ve soruşturmayı açtır”. 
Cem Küçük ise olguyla ilgili olarak şunları söylüyor: “Son 5 yılda saçma suçlamalarla, toplumdaki herkesi davalarla yıldırıp ülkede esaret kurmak isteyen paralel yapı, emniyet yargı cuntası üzerinden gayrimeşru her yolu denedi... Bu çete önce suçu atıyor, sonra ‘aklan da gel’ mantığını uyguluyor. Masum insanların hayatları kendilerine atılan çamurları temizlemekle geçiyor.” 
Şu sözler de Tayyip Erdoğan’a aittir; “İşte buyurun, Adana’da bakın bir nöbetçi mahkeme ayarlanıyor, verilen karara bakın. Tutuksuz yargılanmak üzere emniyet mensupları serbest bırakılıyor.” 
17 Aralık Rüşvet ve Yolsuzluk Operasyonu yapılmasaydı ne kumpas ne paralel yapı ne de yargı içindeki çeteden birileri bahsedecekti. Paralel yapı ile iktidar yargıdaki davalarda “al gülüm ver gülüm” ilişkisine devam edecek ve Erdoğan bu davaların “savcısı” olmaya sürdürecekti.
AKP ile paralel yapı arasında ilişki doğada canlılar arasında görülen Simbiyotik ilişkinin siyasetteki yansımasıdır. Bilindiği gibi Simbiyotik, canlılar arası ortak yaşam ilişkisini anlatır. Birbirine benzemeyen, iki veya daha fazla sayıda organizmanın, birbirine daima yarar sağlama zorunluluğu olmaksızın, geçici veya sürekli bir şekilde yürüttüğü birliktelikle sağladığı yaşam biçimidir. Bu yaşam biçiminin üç türü vardır. 
Mutualizm: Her iki organizmanın karşılıklı yarar sağladığı simbiyotik ilişkilerdir. Kommensalizm: Birlikte yaşayan iki canlıdan birinin yarar gördüğü diğerinin ise ne yarar ne de zarar gördüğü durumdur. Parazitizm: Canlılardan birisinin yarar, diğerinin zarar gördüğü birlikteliktir. Yani bir canlının bir başkasının üzerinde ona zarar vererek yaşamasıdır. 
AKP ile paralel yapı ilişkisi Mutual ilişki olmaktan çıkıp Parazitist ilişkiye dönünce çatışma başladı. ‘Ne istediniz de vermedik ya da yapmadık’ sitemi ortak yaşamın itirafıydı. İktidar ile paralel yapı ilişkisindeki ‘kazan kazan’ bir anda ‘kaybet-kaybet’ stratejisine dönüşmüştür.
Tayyip Erdoğan’ın gerçek anlamda muhalif gördüğü unsurlara karşı yapılan kumpas, ayarlı yargı, uydurulmuş delil, ya da zulüm ile ilgilendiği yoktur. AKP, kendi iktidarına yönelik operasyonlardan ve bozulan ortaklıktan şikâyeti vardır. Bu yüzden Erdoğan, (kendi tarif ettiği) paralel yapının Balyoz ve Ergenekon davasındaki rolünü görmezlikten gelmektedir. Bu bağlamda da “bize operasyon yapan savcılarla, o davadakiler aynı değil” diyerek muhalif gördüğü unsurlara karşı yapılan zulmü görmezlikten gelmektedir.
Balyoz, özünde bir sindirme ve etkisizleştirme operasyonuydu. Dışarıda tehdit oluşturduğuna inanılan insanların bir takım uydurulmuş gerekçelerle denetim altına alınması süreciydi. Hem küresel sistemin hem de iktidarın ve sözü edilen yapının ortak çıkarlarıyla yüzde yüz örtüşüyordu. 
AKP’nin bugünlerde yargıdan yakınması ise kendisini doğrudan hedef alan operasyonlar yüzündendir. Kumpasın orduya yapılması, zulmün muhalif bilinenlere karşı olmasından iktidar rahatsız değildir. Balyoz Davası’na karşı iktidarın takındığı tavır, iki yüzlüğünün ve samimiyetsizliğin itirafı niteliğindedir.