Osman Kavala ve arkadaşları, tuhaflıklarla dolu uzun bir yargılama süreci sonunda ağırlaştırılmış müebbet ve 18 yıl ağır hapis cezalarına çarptırıldılar. Bu dava, uzun süre tartışmalara konu olacak, tarihe de geçecektir.

Çünkü yargılama süreci siyasetle iç içe yürüdüğü gibi mahkemelerin kararları da çok farklı oldu.

PROTESTO’DAN DARBE’YE

Gezi olaylarında hukuken en dikkat çekici olanı, “Çarşı Dosyası”ydı. Eylemlere hem şiddet bulaşmış, hem marjinal gruplar Dolmabahçe Başbakanlık ofisini hedef almıştı.

13. Ağır Ceza Mahkemesi olayların protesto olduğunu görerek beraat kararı vermiş, şiddet eylemi olan sanıkların sadece bu eylemlerinden sorumlu olacaklarını kaydetmişti. Karar tarihi 29 Aralık 2015.

Bu sırada Kavala tutuklandı, “cebir ve şiddetle hükümeti devirmeye teşebbüs”ten hakkında dava açıldı. (4 Mart 2019)

Suç delili olmadığı için tahliyesini isteyen hakim, HSK tarafından görevden alındı. (30 Temmuz 2019)

Gezi olayları birdenbire “darbeye teşebbüs” sayılmaya başlanmıştı.

Yargıtay da beraatle sonuçlanmış olan Çarşı dosyasını tam 5.5 yıl sonra, 28 Nisan 2021 günü bozdu, dosyalar birleştirildi.

Suriye’nin milli üniter yapısı korunmalı, sığınmacılar çiçeklerle uğurlanmalıdır Suriye’nin milli üniter yapısı korunmalı, sığınmacılar çiçeklerle uğurlanmalıdır

Aynı Yargıtay, Kavala’yı ağırlaştırılmış müebbed, arkadaşlarını 18 yıl hapse mahkum eden kararı 1 yıl 4 ay içinde onaylayacaktı

Her iki süreçte de istinaf vardır. Fakat beraat ve mahkumiyet kararlarının görülmesindeki “sürat” farkı muazzamdır ve “tuhaf”tır.

DERHAL TUTUKLAMA!..

Kavala ve arkadaşları, Gezi olayları ile hükümeti devirmeye teşebbüsün suçundan yargılandılar. 30. Ağır Ceza Mahkemesi 18 Şubat 2020’de beraat ve tahliye kararı verdi. Sanıkların eyleminde “cebir ve şiddet” unsuru yoktu çünkü.

Cumhurbaşkanı tepki gösterdi:

“Bu masum bir ayaklanma hadisesi değildir. Ciddi anlamda perde arkasında Soros türü bazı ülkeleri ayaklandırmak suretiyle oraları karıştıran tiplerdir. Bunun malum Türkiye ayağı hapisteydi. Onu bir manevrayla beraat ettirmeye kalktılar.”

VE aynı gün, HSK, beraat kararı veren yargıçlar hakkında soruşturma açtı!

Bundan sonra hangi hakim farklı bir karar verebilirdi ki…

Aynı gün, Kavala tahliye hazırlıkları yaparken bu defa “casusluk” ve yine “darbeye teşebbüs” suçlamasıyla tutuklanıverdi. İki defa beraat kararı verilmiş bir suçtan ve aynı dosyadan ikinci defa yargılanacaktı!

Bunlar da adli hayatın normal işleyişinde görülmemiş, yine “tuhaf”tır ve ölçüsüz “yargısal aktivizm”dir.

OLDU BİTTİ Mİ?

Bu arada Kavala AYM’ye gitti. AYM, 7'ye karşı 8 oyla Kavala’nın başvurusunu reddetti. (29 Aralık 2020) AYM’nin 7 üyesi ve bu arada Başkan Zühtü Arslan, yazdığı uzun ve ayrıntılı muhalefet şerhinde, bırakın mahkumiyeti, tutuklama için bile delil olmadığı yazdılar. Zühtü Arslan “soyut ve genel suçlamalarla değil, somut bilgi, belge ve olgulara dayanılarak gösterilmesi gerekir” diyor, somut delil olmadığını vurguluyordu. (B. No: 2020/13893)

AİHM’nin Kavala hakkında “adil yargılanma hakkı ihlal edildi” kararı vermesindeki temel sebep de aynıdır: “Cebir ve şiddet” delili sayılabilecek hiçbir delil yok…

Bırakın kesin delili, tutuklama gerektirecek “şüphe sebebi” bile bulunmayan bir dosyada böyle şiddetli cezalar verildi.

Yargıtay’ın son onama kararında deniliyor ki:

“Gezi Parkı eylemlerine katılan eylemcilerin ihtiyaçlarının önemli bir kısmının sanığa (Kavala’ya) iletilerek giderildiği, gerek Türkiye'de gerekse yurtdışında Gezi Parkı olaylarına olan ilgiyi ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne yönelik baskıları artırmak maksadıyla belgesel, film ve sergi gibi her türlü görsel yayın yöntemlerinin kullanılması…” (Sf.50)

İhtiyaçlar dediği “çörek börek, su” ve lafı edilip sağlanamayan “gaz maskesi” gibi şeyler.

Darbe suçu için gerekli olan “cebir ve şiddet”in delili olabilecek “silah, bomba, molotof” gibi şiddet araçları ve bunların kullanılması için verilen emirler… Yok… Kesinlikle yok… Ama varmış gibi hüküm verildi.

Oldu bitti mi? Hayır AYM var sırada ama 7’ye 8 dengesi de var. Fakat Türkiye mutlaka hukuk devleti olacaktır çünkü ve diğer sorunlarının çözümü için de tek yol bu. Bunu hepimizden iyi Mehmet Şimşek biliyor, konuşmasa da…

Ben adaletin er geç galip geleceğine iman etmiş bir hukukçuyum.

Editör: Kerim Öztürk