AKP Karnından Konuşuyor

AKP'de oluşan çatlağı kırığa dönüşmemesi için önlemler alınmaktadır. Bunlardan biri 28 Ağustostaki Cumhurbaşkanlığı görev tesliminden önceki gün AKP Genel Başkanlık  Kongresi  yapılacak olmasıdır. Bunun sebebi, 'partime döneceğim' diyen Abdullah Gül'ün Genel Başkanlık ve dolayısıyla Başbakanlık koltuğuna oturmasını engellemek içindir.

 

Zaten A.Gül'ün, 'Kurucusu olduğum partime dönmemden normal daha ne var?' demesinden sonra ortalık karıştı. Her zaman olduğu gibi ortaya ilk fırlayan Şamil Tayyar oldu ve çok sert bir açıklama yaptı; "Gezi /17 Aralık darbe girişiminde Başbakan'ı yalnız bırakanlar ve kirli ittifakın değirmenine su taşıyanlar had bildiremez, hadleri bildirilir. Liderine sahip çıkmayan, statüsü ne olursa olsun AK parti adına ahkam kesemez. Partileri şahıslar kurar sonra milletin malı olur. Partiler hiç kimsenin babasının çiftliği ve koltuk kaldıracı değildir."

Bu açıklamaya cevap gecikmedi ve AKP Genel Başkan Yardımcısı Salih Kapusuz, " AK Parti'de şu an milletvekilliği yapmak böyle hadsiz ve nezaketsiz açıklamalar yapma cüretini kimseye vermez" diyerek karşılık vermiştir. Yani işler kızışmıştır. Silahlar bellerden çekilmiştir. Bakalım Abdullah Gül, kendisi hakkında yapılan bu girişimlere ne gibi bir politik çizgi izleyecek? Gerçekten ben kurdum dediği AKP'ye geri dönecek mi? Yoksa kendisini istemeyenler tarafından siyasetin geçmişleri yerine itilecek mi?

 

 

Erdoğan'ın başlattığı güç bende kavgası, Cumhurbaşkanlığı makamına seçilince bitmemiş görünüyor. Aksine alt kadrolara sıçramış bulunmaktadır. Evet, cemaate karşı yapılan operasyonların en temelinde Erdoğan'ın ben yetkimi kimseyle paylaşmam fikri ve Fethullah Gülen'e 'elini bürokrasinin içinden çek' diye gönderdiği mesaj yatmaktadır. Güçler savaşının ilk etap galibi Erdoğan olmuştur.

Şimdi aynı savaş AKP'nin içinde yaşanmaktadır. Erdoğan'ın istediği, AKP'nin başına getireceği kişinin kendi sözünden çıkmayacak biri olmasıdır. Bakanlar Kurulu kararlarına göre değil, Cumhurbaşkanının sözlerine göre hareket edecek biri Başbakan olmalıdır. Parlamenter Sistemi yarı Başkanlık Sistemine yem etmek istemektedir. Cumhurbaşkanın gölgesinde işleyen bir sistem kurmak istemektedir.

AKP'deki Abdullah Gül girişimleri, partiye dönme hazırlıkları bu yüzden istenilmemektedir. Şayet Gül Genel Başkan olursa Erdoğan'ın her istediğini yapmayabilir korkusuyla hareket edilmektedir. Oysa Gül, Cumhurbaşkanlığı koltuğunda otururken, Başbakan Erdoğan'ın her istediğini yapmıştır. Anlaşılan AKP'de bazıları ve Erdoğan gül dahi olsa dikeni olduğundan her türlü engele karşı çıkmaktadırlar.

 

 

Görüldüğü gibi o kardeş edebiyatları, vefa sözleri, biz ayrılamayız şarkıları hepsi faso fisoymuş. Zaten menfaat birlikteliği üzerine kurulmuş olan bu partide şu an menfaat çatışması yaşanmaktadır. Erdoğan'ın son iki yıldır yaptıkları göz önüne alınacak olursa AKP'de önemli değişiklikler yaptığı görülebilir. Kendi yerini Cumhurbaşkanlığı makamıyla sağlama alıp, 3 dönemden sonra milletvekilliğini yasaklayıp, eski ortaklarını demokrasi maddesi içinde saf dışı bırakmıştır.

Başka bir demokrasi âli cenaplığı içinde kendisine küfreden adamları partiye alıp, önemli noktalara taşıyıp, danışmanlarından örülü bir çevre yaratarak partide eskilerin işine son verme gayreti başarıya ulaşma yolundadır. Bazıları bu acı gerçeği görmüş, devrimi yapanlar oldukları halde devrim tarafından yenileceklerini anladılar. Bülent Arınç'ın söyledikleri arasındaki şu sözler, "Yeni yetmelerin mevhum bazı değerler üzerinden aslında öyle olması gerekir aslında şöyle olması gerekir diye hesaplar yapması bizim aramızdaki yıllardır süren kardeşliği zedeleyebilir." bu noktaya dikkat çekmektedir.

Demek istiyor ki bizimle başladın yola şimdi yolun sonundaki makama oturdun. Ancak bizleri baypas etmeye kalkışıyorsun. Bunu da yeni yetmelerle yapmaktasın. Kardeşliğimizin zedelenmesi pahasına bu duruma izin vermeyiz. 

Menfaat birliktelikleri zaman gelir menfaat çatışmasına döner. Birileri birilerinin ayağına basar, işler karışır. Görelim bakalım neler olacak? AKP şu an karnından konuşmaktadır, sözler ilk ağızlardan çıkınca durum net olarak anlaşılacaktır.

Sağlıcakla kalın!