Bu tespitlerimizden çok değil birkaç gün sonra eski milli futbolcu Hakan Şükür'ün AKP'den istifa ettiği haberinin gelmesi kimilerine göre sürpriz olarak değerlendirilse de, bize göre malumun ilanından başka bir hali ifade etmiyor. Birkaç haftadan bu yana yaşanan gelişmelerin böylesi bir sonu işaret ettiği her haliyle ortadaydı çünkü.
Hakan Şükür'ün istifasını anlamlı kılan, üzerinde düşünülmesi gereken mesele, gerekçesini sunduğu açıklamasında kendisini ifşa ediyor. Açıklamasında vurgu yaptığı temel dayanak AKP ve cemaat arasında son dönemde yaşanan dershanelerin kapatılması ile ilgili tartışmalar ve AKP iktidarının cemaate karşı takındığı kendince olumsuz tavır olarak kendisini gösteriyor.
Hakan Şükür'ün AKP ve cemaat arasında açıkça bir tercihinde bulunup, seçimini cemaatten yana kullandığı kendi açıklamasıyla beraber ortada bulunuyor. Bu istifa gerekçesiyle beraber doğru okunduğunda, cemaat ile AKP'nin kesin bir kopuş yaşadığı ve artık bu kopuşun sonuçlarının ortaya çıktığı anlaşılıyor.
Bir konuya dikkatinizi çekmek istiyorum, az çok Hakan Şükür'ü futbolculuk yıllarından beri tanıyan, konuşmalarına şahit olanlar istifa gerekçesini sunduğu mektubunda kullandığı kavram ve cümlelere baktığında bir yerlerden "destek" aldığını kolaylıkla fark eder. Belli ki Hakan Şükür'ün istifa etmesine neden olan çevreler, bu istifanın anlamını da beraberinde hazırlayarak, kamuoyuna sunmuşlardır. Kendilerinin açık açık söyleyemediklerini Hakan Şükür aracılığı ile söylemiş, kamuoyuna sunmuş oldular.
Dershanelerin kapılmasının gündeme gelmesiyle başlayan gelişmelerin İdirs Ba'ın ardından Hakan Şükür'ün de AKP'den istifa etmesiyle, önümüzdeki dönemde nereye doğru gideceği konusunda işaretleri bünyesinde barındırıyor. Bundan sonra AKP'de yaşanılan kopmaların bundan sonra git gide artacağını söylemek mümkün ve doğal, aksini söylemek ise anormaldir.
Her geçen gün AKP içerisinden 30'a yakın milletvekilinin daha istifa edeceği söylentisinin artmaya ve Erdoğan karşıtı bazı kesimlerin gruplaşarak Erdoğan kesimi karşısında duruşunu belirlemeye başladığına yönelik haberlerin artarak gelmesi "ateş olmayan yerden duman çıkmaz" tezini güçlendiriyor.
Belli ki Hakan Şükür'ün istifası bazı şeyleri de beraberinde getirmeye başlayacak. AKP'den istifa sonrası bir biri ardına gelen mesajlardaki "masumiyete, acziyete" ve "izahat yapma mecburiyetine" bakılırsa düne kadar küçücük bir kıvılcım olan korku, git gide AKP'nin tüm odalarını sarmış, herkesi etkisi altına almıştır.
Emin olun başta Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere, bakanlar, milletvekilleri, diğer AKP'lilerin hepsi ve medyada bir anda "üç beş kişiye düşen" kalemşor grubu, artık her yeni sabaha uyandıklarında "acaba bugün bizi ne bekliyor, bugün neyi kaybedeceğiz?" sorularını sürekli kendilerine soracaklardır. AKP'nin dengesi bu sebeple git gide bozulacağa benziyor. Bu sorular her geçen gün cevabını bulmaya başladıkça da AKP'nin eriyişini daha da artan bir hızla gözlemleyeceğiz.
Geride kalan yıllarda AKP'de istifalar gündeme geldiğinde, en değme aktörlere taş çıkaracak bir rol oynayarak"bu trenden inan bir daha binemez" şeklinde dikleşen ve istifa etmeyi düşünenlere göz dağı veren Erdoğan'ın şimdilerde dut yemiş bülbül misali sesini soluğunu çıkarmadan bir yerlerde beklemesi size de garip gelmiyor mu?
AKP'nin sıkıntısının esas nedeni bu zamana kadar iktidarının milletten değil, çıkar amaçlı kurduğu ortaklıklardan, teslimiyet karşılığı aldığı desteklerden ve yalanlara dayalı vaatlerden kaynaklandığını düşünmesidir.
Geldiğimiz noktada "suni ve gayrı samimi" ortaklıkların AKP'yi terk etmeye başladığı bir dönemde "milletin sesi" olmaktan dem vurmaları geç kalınmış ve dertlerine asla derman olmayacak bir çağrışımdır.
Millet herşeyi görmüşken AKP'nin beyhude çabası, eriyen kadrolarıyla beraber, umutlarını da tüketecek ve en nihayetinde "ecel korkuları" haline gelen "iktidarı kaybetme" kaçınılmaz sonları olarak önümüzdeki seçim dönemlerinde birer birer gözlemlenecektir.