AKP'de ileri demokrasi var, Erdoğan ne derse o olur.

Kimin başbakan, meclis başkanı, bakan, milletvekili, il başkanı, Genelkurmay Başkanı, Müsteşar, Genel Müdür olacağına, Türkiye'nin eskisine, yenisine, fiili başkanlık sistemine geçmesine o karar veriyor. İmralı ile şeref masaları kurulmasını, ülkenin varlığının ve birliğinin masaya yatırılmasını, milleti alevi-sunni, Türk-Kürt olarak ayrıştırmayı o kendinde bir hak olarak görüyor. Hangi ihalenin hangi müteahhide verileceğini o belirliyor. Hangi televizyon kanalını, hangi gazeteyi kimin ve nasıl satın alacağını, hangi haberlere yer verileceğini, hangilerinin görmezden gelineceğini o emrediyor. Hangi davaların açılacağına, hangi kararların verileceğine, kimin ne kadar ceza alacağına o hükmediyor. Kimin siyaset yapacağına, kimin dışarıda kalacağına o müsaade ediyor. Kongre tarihini, seçim tarihini o istiyor. Muhalefet partilerinin ne söyleyip ne söylemeyeceğine, kimi genel başkan yapacaklarına dahi müdahale ediyor. Sonra da dönüyor, "bütün kararlarımızı istişare ile alıyoruz" diyor. Şaka gibi. Alın size ileri demokrasi, alın size istişare, alın size özgür basın, alın size bağımsız yargı, alın size temiz siyaset. 

 

Kimin saksı olacağı bellidir 

AKP'de istişare kurumları olduğu, alınan bazı kararların buralarda tartışıldığı doğrudur. Ancak, bu tartışmalar onun izin verdiği yere kadardır ve onun beklentileriyle sınırlıdır. Mesela, seçimden önce çıktı bir televizyon kanalında, kongrenin Cumhurbaşkanı yemin töreninden önce yapılacağını, başbakanın ayrı, genel başkanın ayrı olamayacağını ilan etti. Seçim bitti AKP'nin en yetkili karar organı MKYK toplandı. Erdoğan'ın haftalar önce ilan ettiği kararlar aynen alındı. Adına da "toplandık, istişare ettik, tartıştık ve karar verdik" dediler. Şimdi genel başkan ve başbakanın kim olacağını güya tartışıyorlar. MKYK üyelerine, milletvekillerine, il başkanlarına, hatta belki belediye başkanlarına pusulalar dağıtılacak ve kimi başbakan görmek istedikleri sorulacak. Oysa bu sorunun cevabını o aylar önceden bulmuş ve adını da koymuştur. Bir "saksı" aradığını dünyaya ilan etmiştir. Şimdi herkes en güzel saksı kendisinin olduğunu anlatmaya ve göze girmeye çabalıyor. 

 

Bebek katilinden kimin haberi oldu? 

3 dönem kuralını kim koydu? Abdullah Gül'ün partiye dönmesinin önüne kim set çekti? "Partisine dönmesinden daha normal ne olabilir" derken, dahi bütün kapıları kapatan kimdi? Bülent Arınç'ın çektiği resti gördüğünü daha dünkü il başkanları toplantısında açık ve kesin şekilde ilan eden ve kendi bilgisi, beklentisi ve onayı dışında hiç kimseye şans tanımayacağını gösteren kimdi? Daha da komik olanını söyleyelim, seçilme yaşının 18 yaşına indirilmesi gerektiği hangi kurulda, kiminle istişare edilerek karar verildi? Bebek katiliyle Türkiye Cumhuriyeti'ni masaya koyup üzerde pazarlık yapılmasından hangi kurulun, hangi bakanın, hangi milletvekilinin haberi oldu? BOP Eşbaşkanlığı hangi parti kararıyla kabul edildi? Kardeş Esat, düşman Esed'e dönüşürken kime soruldu? "NATO'nun Libya'da ne işi var?" çıkışı hangi yetkili kurulda görüşüldükten sonra alındı ve birkaç saat içinde değiştirilip bütün limanlar ve havaalanları NATO'nun emrine verilmesine kim hüküm verdi? 

 

Meclis başkanının haberi var mı? 

Sadece bu kadar mı? Meclis gündemini kim belirliyor? Bu yaz aylarında tekme, tokat, yumruk dahil, her yola başvurularak genel kurulun açık kalmasını kim sağlıyor? 28 Ağustos'a kadar çalışmalara ara verilmesinden Meclis Başkanın dahil, haberi olduğunu söyleyebilecek biri var mı? Onun dışında bir erken seçim olacak mı, olmayacak mı bilgisine veya bu kararı alma yetkisine sahip bir kişi, bir kurul, bir organ var mı? İşsizliğin masa başında yüzde kaça bağlanacağına da, enflasyon oranına da, kalkınma hızının ne olduğuna da, faizlerin ne kadar ineceğine de o karar veriyor, diğerleri gereğini yerine getiriyor. Gırtlağımıza kadar borca battık, istisnasız her alanda kendilerinden önceki hükümetin çok gerisindeler, ama uçtuk, kaçtık masallarını yine o anlatıyor, adına da "yeni Türkiye" diyorlar. Biz eskisine çoktan razıyız. 

 

Kimse Kuddus değildir 

Hadi çıksın birisi, sadece başlıklarını verdiğimiz, sadece bir kısmını hatırlattığımız bu sorulara, bu tespitlere cevap versin de görelim. Ne demişler, "ağaca yaslanma çürür. Duvara yaslanma yıkılır. İnsana yaslanma ölür. Yaslanacaksan Hakka yaslan bâki olan odur." Bu saydıklarımızın içinde Hakka yaslanan bir tek tane örnek gösterebilecek olan var mı? Tamamı Recep Tayyip Erdoğan'a yaslanıyor ve onun menfaatine, düşüncesine, beklentisine göre şekil alıyor. İşte AKP'nin en zayıf noktası budur. Allah'tan başka hiç kimse Kuddus, yani hatadan uzak değildir. Tek bir insana dayalı düzenin kalıcı olduğu görülmemiştir. Hiç uzağa gitmeye gerek yok. Siyasi tarihimiz bunun örnekleriyle doludur. 

 

Erken seçim kapıda 

Beşir Atalay'ın PKK ile birlikte yürüdüğü yolda daha da hızlanacağı yaptığı açıklamalardan anlaşılıyor. Recep Tayyip Erdoğan bazı hesapları olduğu ve bir oldu-bitti ile seçeceği saksıyı milletin önüne çıkarmaya hazırlandığı görülüyor. Bütün işaretler bir erken seçim kararı alınabileceğini gösteriyor. Kiminle istişare edilip, ne zaman böyle bir karar alındığını merak ediyorsanız, yukarıda hatırlattıklarımızı bir defa daha okumanızı tavsiye ederiz. Erdoğan düşünmüş ve kararını vermişse, tamamdır. İleri demokrasi işlemiş ve gereği yapılmıştır. AKP grubuna bu karara uymak ve gereğini yapmak düşer. 

 

Çekirge kaç kere sıçrar? 

Yine geldik aynı yere. Bütün bunlar Recep Tayyip Erdoğan'ın hesabı. Bir de Allah'ın hesabı var. Henüz o hesabın ne olduğunu ve ne olacağını kimse bilmiyor. Bildiğimiz ve emin olduğumuz tek şey var: Yalan, talan ve ihanete dayalı bir düzenin kalıcı ve ebedi olması hiçbir şekilde mümkün değildir. 17-25 Aralık yükünü daha fazla taşıyamazlar. Çekirge kaç defa sıçrarsa sıçrasın, sonu bellidir. Eninde sonunda geldikleri hızla gidecekler. Ne felaketler yaşadığımız, altımızın nasıl boşaltıldığı, ülkenin nasıl çaresiz bırakıldığı işte o zaman daha iyi anlaşılacak.