Allah için birileri söylesin

Bir Ramazan ayının daha sonuna geldik. Bu mübarek ayın önemine ve anlamına uygun olarak, huzur ve barış içinde geçmesini, kardeşliğin, insanlığın, milli birliğin tavan yapmasını bekledik ve diledik. Ancak ne yazık ki, değişen bir şey olmadı. Yalan, iftar sofralarına taşındı; talan, fitre ve zekat kılıfına sarıldı; ihanet, daha ivme kazandı ve yayıldı. İçeride de, dışarıda da zor duruma düşen, kaybeden ve ihanete uğrayan hep Türk milleti oldu.

İhanet durmadı

Türk milletinin iradesiyle iktidar olanların, bölücü ve hainleri memnun etmek için seferber olmalarını ibretle izledik. Ülkenin varlığına ve birliğine yönelik ne kadar tehdit, ne kadar talep, ne kadar saldırı varsa, sözde demokratikleşme, normalleşme ve çözüm adı altında hepsi kabul gördü, hepsi yol aldı. MHP, bu mübarek ayda yine Türk milletinin sesi, nefesi ve ümidi olmayı sürdürdü. Genel Başkan sayın Devlet Bahçeli katıldığı iftar programlarında, bir taraftan Ramazan'ın ulvi havasına uygun nasihat ve tavsiyelerle Türk milletini birlik ve bütünlüğünü korumaya davet ederken, diğer taraftan ülkemizin karşı karşıya kaldığı büyük ve yakın tehdide dikkat çekti ve hükümeti uyardı.

Bu mu demokrasi?

Türkiye bayrama huzursuz ve endişeli giriyor. Sayın Bahçeli'nin deyimi ile güzel ülkemiz maalesef zifiri bir karanlığa sokulmuştur. PKK terör örgütü elinde silahla hükümete sözüm ona demokratikleşme adımı atmasını, anayasa yazımını hızlandırmasını, süreç ihanetinin ikinci safhasına uygun hareket etmesini şart koşmuştur ve buna hükümetten hiçbir itiraz gelmediği gibi, gereğini yapmak için vakit kaybetmeden harekete geçmişlerdir ve bunun adına da barış ve demokrasi denilmiştir.

Hükümet firarda

Bu topraklar daha önce de hain gördü, ihanetle karşılaştı. Ancak, böylesi hiç yaşanmadı. İnsaf ve vicdan sahibi hiç kimse, Sayın Bahçeli'nin şu tespitine itiraz edemeyecektir: "Tarihte, Türk milletinin kurduğu hiçbir devlette bu şekilde bir ahlaksızlık, mahkûmiyet ve pısırıklık yaşanmamıştır. Ecdadımız zalimlere kul köle olmamış; batıla, canilere, hainlere ve saldırganlara ön iliklememiştir. Daha da mühimi, birliğimize pusu kuran, bağımsızlığa göz koyan, tarihi yürüyüşümüze hançer sallayan tek dişli canavarlığın ve emperyalist utanmazlığın kafasına gök kubbeyi yıkmıştır. Ve elbette barbarlık, gaddarlık, despotluk ve eşkıyalık bu topraklarda, bu vatan üzerinde egemenlik kuramamış, pençesini aziz varlığımıza geçirememiştir. Türk milletinin esarete direnişi bu nedenle tarihe mal olmuştur. Türk milletinin işgale tokadı bu sebeple şanlı ve ağır olmuştur. Bugün ise, düne göre tamamen aykırı ve kadir bilmezliklerle doludur. PKK terör örgütü kudurmuş gibidir, ama hükümet firarda olup ortalıklarda yoktur. PKK terör örgütü kontrol ve zıvanadan çıkmış gibidir; ama hükümet toz ve buz olmuştur. PKK terör örgütü Türkiye'yi bölmek, vatanı parçalamak için avaz avaz bağırmaktadır; ama hükümet kaçak, korkak ve kayıplardadır."

Kimin haddine?

Mübarek Ramazan ayını geride bıraktık. Bir gün sonra bayramlaşacağız. Böyle bir ortamda Sayın Bahçeli'nin şu sorularına akıl, iman ve vicdan sahibi herkes makul, doğru ve haklı cevap bulmak zorundadır: "Türk milletini PKK'nın şımarıklığına muhatap etmeye kimin ne hakkı vardır? Türkiye'ye dağdan ayar vermek, yön ve yol çizmek, kafasına silah dayamak kimin haddinedir? Soruyorum sizlere, kin ve kan cephesinde sıra sıra dizilen soysuzlar ne zamandan beridir ülkemizin kaderinde söz ve pay sahibidir? PKK hükümete ortak olmuş, devlet idaresini eline geçirmiştir de, bundan bizim mi haberimiz olmamıştır? Bu cüretlerinin, cesaretlerinin ve diklenmelerinin kaynağı nedir? Sizlerin komşunuzu ihbar etmesi, gammazlaması için ispiyon mekanizması kurmak için hazırlananlar, öğrencilerin burslarını kesmek için mazeret arayanlar, nasıl olur da terörün ve bölücülerin sesini, bağırtısını duymazdan gelmektedir? Allah için birileri söylesin, Türk milletini birbirine düşürmek için her türlü tezgah ve yöntemden medet umanlar mahşeri vicdanda nasıl aklanacak, Allah katında nasıl bağışlanacaktır? Tencere tava çalanların peşine jurnalci takanlar, Türkiye'de herkesin birbirine kuşkuyla bakmasını temellendirenler ellerinde silahla gezen haramzadeleri nasıl hoş görmektedir? Tencerenin gürültüsünden rahatsızlık duyanlar, hainlerin seslerini kuş sesi, bahar esintisi mi zannetmektedir? Hanımefendilerin sokaklarda nasıl gezeceği ile ilgili terbiye ve adap dersi veren bedevi kılıklılar ve onların akıl hocaları Türkiye'yi nereye sürüklemektedir? Ülkemiz akıl dışı, ahlak dışı, hukuk dışı ve adalet dışı bir şekilde yönetilmektedir."