Asıl Komplo Türk Milleti'ne karşı kurulmuş

Tarih 17 Aralık 2013'ü gösterdiğinde dünya siyasi tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir yolsuzluk ortaya çıktı. Lağım patlamış, pislik ve rezalet tüm çıplaklığı ile ortaya dökülmüştü. AKP'li bakanların ve oğullarının karıştığı yolsuzluk, yatak odalarından fışkıran milyon dolarlar, çelik kasalar, para sayma makineleri dehşetle ortalığa saçılmıştı.

O tarihle beraber AKP'nin tüm kirli çamaşırları birer birer dökülüyor, iktidar kanadındansa bu rezalet karşısında elle tutulur bir açıklama gelmiyordu. Bir süre sonraysa Recep Tayyip Erdoğan çıkıp, yaşanılanların ABD Komplosu olduğunu açıklamıştı. Ardından diğer AKP'liler buna İsrail komplosunu da eklemişlerdi. Kimse "yolsuzluk var" diyemiyor ancak yaşanılanları "ABD-İsrail komplosu" olarak tanımlamaya çalışıyorlardı.

O zamandan bu zamana genel kanıda değişen bir şey yok. Yani hala AKP'liler "yolsuzluk yoktur, hırsızlık yapmadık, çalmadık" diyemiyor. Bununla beraber artık "ABD ve İsrail komplosu" lafını söylemeyi de bıraktılar.

Birkaç gün önce ABD Başkanı Obama ile Erdoğan arasında gerçekleşen telefon görüşmesinden sonraysa "komplo" sözleri bam başka bir çehreye bürünmeye başladı. Zira bu görüşmenin akabinde AKP, eşi ve benzeri görülmemiş bir şekilde ABD ile yeni anlaşmalar yapmaya mutabık kaldı!

Komplo söylemleriyle çıkılan yol birden bire ABD'nin çıkarına olacak birçok gelişmeyi hayata geçirmeye dönüştü. Burada iki temel meseleye dikkat etmek gerekir. Bunlardan ilki AKP'nin varlığını borçlu olduğu yada başka deyişle nefes aldığı müddetçe hizmet etmeye mecbur durumda bulunduğu ABD'nin taleplerini asla geri çeviremeyeceğidir. Diğeri ise AKP'nin iktidardan gideceğini kesin bir şekilde gören tüm cenahların, gider ayak AKP aracılığı ile yapmak istedikleri ne varsa hepsini alel acele hayata geçirme çabasıdır.

Obama ve Erdoğan arasındaki görüşmenin içeriğinde ne konuşulduğuna dair yapılan resmi açıklama ve görüşmenin hemen akabinde uygulamaya konulan meselelere bakıldığında da bu gerçek her hali ile ortaya çıkıyor.

Görüşmede ikili ilişkiler, Kıbrıs konusunda ABD'nin taleplerinin AKP tarafından uygun bulunduğu, İsrail ile ilişkileri normalleştiren anlaşmaların yapılacağının duyurulması, yolsuzluk soruşturması ile gündemi değiştirme aracı olarak kullanılan "komplo" iddialarının ne derecede içi boş ve asılsız olduğunu gözler önüne sermiştir. Görüşmenin hemen akabinde ABD'den 3,5 milyon dolarlık helikopter alımına ilişkin anlaşmanın imzalanması tesadüfi olmamıştır. Yakın zamanda, daha önce Çin'e verilen füze savunma sistemi ihalesinden çark edilerek, bu ihalenin de ABD'li firmalara verilmesi de kesinlikle tesadüf olmayacaktır.

AKP'nin gidişinin kesinleştiğini gören ABD, kendi menfaatlerini birer birer "eşbaşkanı" vasıtası ile korumaya çalışmaktadır. Öyle görünüyor ki asıl komplo Türk Milleti'ne karşı kuruluyor.

Emeği çalınan, hakkı gasp edilen ve egemenliği satılan Türk Milleti'nin geleceği, tüm bunları yapan AKP tarafından karartılmak isteniyor.

Bu nasıl bir komplodur ki zenginleşen, evlerinden milyon dolarlar fışkıran, gününü gün eden AKP'liler olurken, fakirleşen, hakkı ve alın teri çalınan, yarınları ipotek altına alınan ise Türk Milleti oluyor!

Neresinden bakarsanız bakın rezalet artık tahammül boyutunu aşmıştır. Bu satırları yazdığımız saatlerde Erdoğan'ın oğlu Bilal ile 17 Aralık günü başlayan ve sonraki günde de devam ettiği anlaşılan telefon görüşmelerinin sosyal medyaya düşmesiyle beraber, Türk Milleti'nin başına ne derecede büyük bir komplo kurulduğu anlaşılmıştır.

AKP iktidarı artık meşruiyetini tamamıyla kaybetmiştir. Ne Türkiye, nede emin olun dünya AKP'nin yaptıkları gibi böylesi bir kepazeliği daha önce görmemiş, duymamıştır.

Bu saatten sonra biraz olsun şeref, namus ve haysiyetten nasibini almışlarsa derhal istifa etmeleri gerekir. Aksi bir duruş sergileyip, ortalığı daha fazla germe ve bunu yaparkende yine asılsız komplo iddialarına sarılma yolunu AKP tutarsa, çok açık söylüyorum bu kendileri için felaket olur.

Kimse Türkiye'yi kargaşa ve kaos ortamına sürükleyemez. Kimse son olarak Ukrayna'da şahitlik edilen görüntülere bu ülkeyi de muhatap bırakamaz. Demokrasinin gereği ne ise o derhal yerine getirilmelidir. Bu kaos ortamından nemalanmak isteyen hiçbir çevreye fırsat verilmemeli, milletin huzur ve bütünlüğü bozulmamalıdır.

Sürekli söylediğimiz gibi 30 Mart günü yapılacak yerel seçimler bunun için önemlidir. Hesap sorulması gereken tek yer sandıktır ve bunca kepazeliğe son verecek tek gerçek yer de orasıdır.

Hırsızların bu ülkenin başından gitmesi ve çaldıklarının hesabının kendilerinden çatır çatır sorulması için AKP derhal sandığa gömülmeli, doğruluk, ahlak, fazilet ve namus kazanmalıdır.

Allah'tan korkan herkes yaşanılanlara bu şuurla yaklaşmalı, Şeytanın uşağı olmuş olan AKP'yi tarihe gömmelidir.

İsmail ÖZDEMİR