GÜNDEM

Atatürk’süz Çanakkale modasına nasıl gelindi?!

Ankara'nın Haymana ilçesinde Sakarya Nehrinin doğduğu vadiden başlayarak 100 km lik büyük bir alanda yapılan ve 22 gün 22 gece aralıksız süren 'Sakarya Meydan Muharebesi'nde resmi kayıtlara göre 14.500 şehit ve gazi verilerek Yunan'ı ancak durdurabilmiştik!

Öncesinde Çanakkale Deniz Savaşları'nda, yani Boğaz savunmasında da neden 250 bin şehit ve gazi vermiştik. Rakamların bu kadar yüksek olmasının asıl sebebi ise Osmanlı Donanmasının 4 büyük Rus baskınıyla yok edilmiş olmasındandı.

Lütfen bakınız: Çeşme baskını, Navarin Baskını, Sinop ve Haliç baskınlarına).

Çanakkale deniz/boğaz savaşının ana stratejisi, tabyalardan top atışları yapılarak, hareketli İngiliz donanmasını boğazdan geçirmemek ve çıkartma yapmasını engellemekti.

Donanma olmayınca iş uzaktan top atışlarına ve Nusret mayın gemisine kalmıştı.

Her tarafı deniz olan Osmanlı İmparatorluğunun donanması Ruslar tarafından yok edildiği için 1850'lerin sonundan itibaren boğazın iki yakasına tabyalar yaptırılmıştı.

İstanbul'un güvenliğinin tehlikeye düştüğünü görüp Çanakkale Boğazına bu tabyaları yaptıran Sultan Abdülaziz, Sultan Abdülmecit ve Sultan Abdülhamid'in neden yeterli bir donanma yaptıramadıkları ise Ramazan ve iki Muharrem Kararnamesi açıklıyor aslında...

Osmanlı Devleti donanmayı kaybedince, yakın ve uzak adaları elde tutması da imkansızlaşmıştı.

Başta Mısır, Kıbrıs, Mora, Yunanistan, Teselya, hatta Mekadonya'nın elimizden çıkmasıyla ekonomik olarak gelirlerimizi kaybedip, akabinde darboğaza girip iflasımızı Dünya'ya ilan ettiğimizi (1875'deki Ramazan Kararnamesi-Sultan Abdülaziz dönemi) biliyor muyduk? Çoğumuz bilmiyoruz çünkü öğrenilsin istenmiyor. Oysa bu iflas Avrupada büyük şok yaratmış, iflaslar ve intiharlar olmuştu. Öyle ya şimdi olduğu gibi Avrupa'da olan faizlerin 7 katını veriyordu Osmanlı tahvilleri! Ödenemeyince de kaos oluşmuş Abdülaziz de öldürülmüştü. O yıllarda daha İttihat Terakki Teşkilatı yoktu ama bunlar cinayeti İttihat Terakkiye malederek iflasın ve kaosun üstünü örtmek istiyorlardı!...

Son dönem, İstanbul'a, Boğaz ve Marmara denizinin çevresine, 310 civarında Saray, köşk ve yalı yapılmıştı. Bu yapıların koltukları, muslukları, mermerleri dahi Avrupa'dan ithal ediliyordu! (Konuya dair detaylar için Turan Akıncı'nın ekli videosuna ve kitaplarına bakılabilir).

[Tarih tekerrürden ibaret mi?

Osmanlı Devleti’nin yıkılışı nasıl oldu? Osmanlı Devleti’nin son 20 yılında olanlar Osmanlı devletinin yıkılışını nasıl hızlandırdı.

Peki tarih günümüze nasıl ışık tutuyor?

Bu bilgiseli soluksuz dinleyecek ve okuyacaksınız eminim https://t.co/cDsfDWiVDG ]

Tüm bunlar 7 kat fazla faizle borçlanarak yapılıyor ve içlerinde yine Türk sokmuyorlardı ve hatta Galata Bankerlerinin içinde bir tane bile Müslüman Türk yoktur!

İşte ünlü Galata bankerleri: Köçeoğlu Agop, Carapanos ve Kuyumcıyan, Zarifi, Kristaki,

Camera, Camondo, Tubini, Stefanoviç, Valyano, Glavani, Stefano Ralli,

A. Mavrokordate, Kuto ve Karo, Lebot, Hansen, Lorando Kardeşler...

İçlerinde bir tane bile Müslüman Türk yok! Niye? Çünkü Osmanlı'da Türk'ün görevi Fizan'dan Yemen'e bitmek bilmeyen savailarda savaşıp ölmekti! https://t.co/yoysN6lIB5

O dönem Osmanlı'da 12 banka vardı ve bir tanesinin bile sahibi Müslüman Türk değildir! Hatta bankalarda çalışanlarda azınlık ve gayrimüslümlerden oluşuyordu! Çünkü İstanbul gayrimüslümler için başkentti, Türkler için değil!

Örneğin: Amasya'dan İstanbul'daki kızını görmeye gelmek isteyen bir kadın, iki sağlam kefil bulmak geri döneceğini garanti etmek zorundaydı yoksa Muhtesiplerden izin alıp İstanbul'a gelemiyordu! Oysa Rum/Yunan ve Ermeniler için vize şartı yoktu. Biz Türkler Osmanlıyı nasıl sevelim yani!?

Lütfen bakınız "Amasyalı Sare Hanımın Vizesine: [Hırıstiyan'a serbest İstanbul'a giriş ama, Müslüman Türklere vize! Amasya'da yaşayan Sare Hanım'ın akraba görmek amacıyla 6 ay izin istemesi, geriye döneceğine dair de kefil göstermesi ve ayrıca borcunun olmadığına dair mazbatası (süre, kefil ve borcu olmamak) (16 Eylül 1850) https://t.co/47gROqoQ1I ]

Şimdi toparlayalım;

Donanman yok edilmiş, donanmasız kalmıştın ve yenisini yapacak paran yoktu ama habire borçlanıp saray yaptırıyor, alemlere dalıyordun!

Vergileri iki Muharrem Kararnamesiyle (1879-1881) devrettiğin halde bağış toplayıp Şam-Hicaz demiryolu yapıyordun! (1902-1908).

Şimdi sıkı dur:

5 yıl kadar önce (2012) sırf merakımdan ve öğrenme isteğimden Akp'nin Üsküdar Bağlarbaşı Kültür Merkezindeki Siyaset Akademisi'ne 200 lira yatırıp, bunların özel partizan yetiştirme projesini öğrenmek istemiştim ve iki aylık bu mankurt eğitimin sonunda sınava girmeyen tek katılımcı bendim.

Bir akşam sonradan Akp milletvekili de olan konuşmacı Prof Dr Abdullah Topçuoğlu anlatıyor; efendim Sultan Abdülaziz' i sabah namazına giderken caminin avlusunda öldürenler (1865) sonra Osmanlı Merkez Bankası'nı boşaltıp bu paralarla (5 milyon altınmışmış..) Balkanları ayaklandırdılar, Balkanlar elimizden böyle çıktı dedi! Anlattı anlattı en sonunda da klasik söylemle bağladı; "efendim alfabemizi değiştirdiler bir gecede cahil kaldık, Osmanlı arşivini Bulgaristan'a hurda diye verdiler!" dedi.

Bende söz alıp dedim ki; hocam anlattığımız konuların doğru olduğuna gerçekten inanıyor musunuz?

Evvela Bulgaristan'a verilen (yaklaşık 500 yıl Osmanlı'ya bağlı yaşayan) Bulgar soydaşlarımızın tarihiydi. Yunan, Arnavut, Karaman veya Memlüklülerin tarihi verilmedi, kendi arşivleri verildi. Ve Bulgarlar da bu arşivi çok güzel tasnif edip 8 dile çevirip dünyaya açtılar. Ama Akp döneminde 2007-2011 yılları arasında Ankara'daki Milli Kütüphane, kilosu 15 kuruştan 147 ton, içinde çok kıymetli el yazmalarınında olduğu arşivi Hurdasan'a sattı! Şimdi kim ihanet etmiş oluyor tarihe? dedim! Yok öyle bir şey, var var dedim, elinizdeki telefona yazıp hz google sormanız yeter dedim...

Hocam!

-Osmanlı Deniz Kuvvetlerine yapılan Rus baskınları anlatmadınız!

-Osmanlı'nın son 250 yılında neden sürekli kaybettiğini anlatmadınız!

-Osmanlı'yı sarsan başta büyük Mısır

İsyanını anlatmadınız! Hünkar İskelesi'ni anlatmadınız!

-Ayestefanos Anıtı'nın Yeşilköy'e niye dikildiğini anlatmadınız!

-Ramazan ve Muharrem Kararnameleriyle iflası ve vergilerin %71'inin devredildiğini anlatmadınız!

-Abdülhamid'in açtırdığı 8500 tane sübyan mekteplerinin (üç yıllık ilkokul)

tekkelerdeki kara mollaların baskısıyla kapattırıldığını anlattınız ama, yine de 3 Kasım 1928'deki alfabe değişikliği ile cahil kaldığımızı iddia ettiniz!

Oysa Anadolu'da halkın okuma yazma % 1 bile değildi, ortalamayı yüzde 8 e yükselten ise gayrimüslüm tebanın yüzde 35 lik okuma yazma oranı ile devlet memurları ve "sözde"

din öğreten müderrislerin oranıydı.

Ayrıca Osmanlı 1859' dan itibaren 3 Kasım 1928 yılına kadar yaklaşık 70 sene boyunca "Osmanlıca milleti cahil bıraktı bu alfabeyi değiştirelim" diye tartışmışlardı.

Siz bunları bilmiyor musunuz?! O zaman akademik kaynak verelim okuyun öğrenin, bu cehalet yakışmıyor size! ...

Ekte Osmanlıcanın kaldırılması çalışmaları okuyacaksınız. Öyle 1 gecede alfabe kaldırılmadı, 70 yıl artı 1 gece demeniz gerekiyor artık...

GERÇEKTEN ÖĞRENMEK İSTEYEN BUYURSUN

Atatürk tarafından tekkeleri kapatılan kara mollaların Anadolu'ya dağılıp, "Cumhuriyet okullarına çocuklarınızı gönderirseniz cehennemlik kafir olursunuz propogandasını işlediklerini ve sürekli dilinize doladığınız vesayet rejiminin bu vesile ile kurulduğunu da" anlatmadınız!

Çok önemli ve kritik bu konuları çarpıtarak anlatmak bir akademisyene hiç yakışmadı dedim.

(Bunları söylerken Sultanbeyli Gümüşhane ilçe derneği başkanı Abdülkerim bey de yanımdaydı)

Ayrıca dedim ki; 600 yıllık Osmanlı'dan sonra 1923 de sade halktan belediyelere, nüfus idarelerine vb yerlere memur yapılacak ama okuma yazma %1 nasıl yapılsın?

Yani sadece okuma yazma bilen devlet memuru yapılacak ama bul bulabilirsen!

Bugün doğudaki kısmi feodaliteye rağmen bu oran %93' ü geçmiştik. 600 yılda %1 80 yılda %93, hangisi iyi oldu acaba?!

İşin gerçeği,

Osmanlı'dan bin yıl önce varolan bozkırın kağanlıklarında, Örneğin: KökTürklerde/(ÖkükTürük-Tanrının Türkleri)

Kırgızlarda, Uygurlarda herkes okuma yazma biliyor, tahta baskı matbaa kullanıyor, hatta çoğu 3-4 dil biliyorken, bin yıl sonra Osmanlı düzeninden sonra cahil bırakılmıştık!

1919 yılı Anadolusunun içler hali durumunu anlamak için Niğde teftişinde iken arkadaşına mektup yazıp vahim durumu anlatan Ahmet Haşim'in mektubunu niye okuyup öğrenmiyor, öğretmiyorsunuz!?...

buyrun

https://seyler.eksisozluk.com/ahmet-hasimin-1919...

Tam bu sıralarda Salondan;

"Ulen sen Ergenekoncumusun nesin" sesleri yükseliyordu.

O zaman da Ergenekoncular düşman ilan edilmişti ya!..

Ailemden Silivri Zindanlarında yatan vardı (7 yıl yattı Kemal Aydın, Neriman Aydın da 3.5 yıl yatmıştı), Yani Evet ulen Ergenekoncuyum diyemedim, hem nasıl dersin maceram sonlanıyordu...

Aradan 102 sene geçmesine rağmen Çanakkale Savaşında hala Donanmanın durumu veya tabyalar anlatılmıyor, çoluk çocuğun yaşlı ninelerin nasıl cepheye sürüldüğü anlatılmıyor ve hatta bugün Genelkurmay'ın hazırlattığı afişlerde artık Atatürk'ün esamesi bile okunmuyor...

Oh oldu da bitti maşallah!...

Şimdi ne dersen de! bu Mankurt'ları inandıramıyorsun,

Çoğu özel imalat çünkü.....

UNUTTURMA !

1881'den sonra Osmanlı'nın vergilerine el koyan DÜYUN-U UMUMİYE'nin binası olarak kullanılan yapıyı Fransız Mimar Aléxandre Vallaury yapmıştı

1933'de Atatürk’ün emriyle İstanbul Lisesi’ne dönüştürülen bu yapının

"niye yapıldığını hiç unutmayın" diyen Atatürk idi.

Bu yazı Sakalar/İskitler kitap yazarı Bahtiyar Aydın tarafından 18 Mart 2017 tarihinde yazılmış, 18 Mart 2022'de ise yeniden düzenlenmiştir.