Bir milletin, topluluğun, devletin, askeri birliğin veya kuruluşun işareti veya alameti mahiyetinde olan, bir mızrak parçası veya gönderin ucuna asılan kumaş parçası, tuğ, rayet olarak “Bayrak “ sözlükte tanımlanmaktadır. Oysa ki biz Bayrağı bu tanımlamanın çok ötesinde görürüz. Biz onu aynı zamanda bir namus gibi görür ve gözümüz gibi koruruz. Çünkü Allah korusun o bir yere düştümüydü bizler için hayat bir zindan olur. Bu sebepten Mehmet Emin Resulzade’nin söylemiş olduğu gibi “Bir kere yükselen bayrak bir daha inmez.”
Hilal’in İslam’ı, Yıldız’ın Türklüğü temsil ettiği o Ay-yıldızlı Bayrak boşuna al rengi almamıştır. İşte o bayrağın göklere çekilmesi ve bir daha inmemesi için nice şehitler vermiştir bu millet. Bu bizim, yani Türk’ün Bayrağıdır, çünkü ondaki anlam ve gizemlik tarihimin derinliklerinden gelir ve şehitlerimin kanının rengini taşır. “On beş yılı karşılarken” adlı şiirinde ne güzel demiş Mithat Cemal Kuntay: “Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır, toprak eğer uğurunda ölen varsa vatandır” diye.
Bayrak deyince akla tarihe adını “Bayrak şairi” olarak yazdıran Arif Nihat Asya (1904 – 1975) gelir. Onun o muazzam Bayrak şiirini okumak Bayrağımızın anlamını ne güzel dile getiriyor:
BAYRAK
Ey,mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü,
Kızkardeşimin gelinliği,şehidimin son örtüsü!
Işık ışık, dalga dalga bayrağım,
Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım.
Sana benim gözümle bakmayanın
mezarını kazacağım.
Seni selamlamadan uçan kuşun
yuvasını bozacağım.
Dalgalandığın yerde ne korku, ne keder...
Gölgende bana da, bana da yer ver!
Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar.
Yurda ay yıldızın ışığı yeter.
Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün.
Kızıllığında ısındık,
Dağlardan çöllere düşürdüğü gün.
Gölgene sığındık.
Ey, şimdi süzgün, rüzgarlarda dalgalan;
Barışın güvercini, savaşın kartalı...
Yüksek yerlerde açan çiçeğim;
Senin altında doğdum,
Senin dibinde öleceğim.
Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim:
Yer yüzünde yer beğen!
Nereye dikilmek istersen,
Söyle, seni oraya dikeyim!
Ve maalesef bu “Bayrak şiiri” senelerce Milli Eğitim Bakanlığı kitaplarında yer alırken ülkenin bölünmesine yol açan çözüm saçmalığına kurban edilerek kitaplardan çıkartılmıştır. Herhalde aynı şairin “Bir Bayrak Rüzgar Bekliyor” şiirini bugünlerde sıkça okuyup hayata geçirmek gerekmekte.
***
Namus diye bildiğimiz Bayrak son zamanlarda siyasi iradenin vermiş olduğu tavizlerle tacize uğramaktadır. 1996 yılında Kıbrıs’ta bir Rum’un Türk Bayrağını indirmek için direğe çıktığında nasıl vurularak yere serildiği henüz hafızalarımızdan silinmemişken maalesef Lice’de hem de askeri bir alanda Bayrağımız direkten alınıp yerlere atılmıştır. Siyasi irade ve asker maalesef bunu sadece seyretmekle kalmıştır. Bu olaya karşı sessiz kalanların elbette Bayrak diye bir hassasiyetleri olamaz. Özellikle siyasi iradede bu hassasiyet hiç olamaz, o irade zaten Türklüğü ve Türk millyetçiliğini ayaklar altına almayı kendine görev olarak kabul etmiştir. İşte tam bu sırada Aşık Sefai’nin “Bayraksızlar”adlı şiiri bu zihniyete cevap veriyor. Sefai şiirin başında der ki:
“Bayraksızlar bayraksızlar
Yere düşse bayrak sızlar
Nerden bilsin kıymetini
Soysuz sopsuz bayraksızlar!”
Evet nereden bilecekler ki o Bayrağın kıymetini. Onun için çile çekmemişler, şehit vermemişler. Onlar için sadece o bir bez parçasıdır. Ama bilmezler ki onun sayesinde rahat bir hayat sürmekteler ve onun sayesinde mevcut koltuklarda oturmaktadırlar.
***
Türk Bayrağı diye adlandırmış olduğumuz o kutlu Bayrak sadece Anadolu’da yaşayan Türklerin Bayrağı değildir. O yer yüzünde yaşayıp her daim Türklüğü ile gururlananların Bayrağıdır. O Bayrağı gören her Türk heyecanlanır ve onunla muhabbet eder ve özlem giderir. Ahmet Cevad boşuna dememiştir “Çırpınırdın Karadeniz bakıp Türk’ün Bayrağına” diye. Ve bizler o Bayrak’la umutlarımızı yeşertir ve geleceğe Mustafa Kemal’ce koşarız.
O Bayrağı bizler o kadar benimsemişiz ki Başbuğ Alparslan Türkeş beyin söylemiş olduğu gibi her Türk’ü birer Bayrak olarak görürüz. “Hepiniz birer Türk Bayrağı'sınız. Bayrağı lekelemeyin, kirletmeyin yere düşürmeyin.”
Cenab-ı Allah bizleri o Ay-yıldızlı Bayrağa layık olabilmeyi nasip etsin, yer yüzü var olduğu müddetçe onu dalgalandırsın. Bizlere ise o Bayrağa Ahde Vefa’yı unutmamayı nasip etsin.
Murat Gedik, “Yeni Düşünce” Temmuz sayısı 2014
E-posta: muratgedik@muratgedik.nl