Bu sicil yakanızı bırakmaz

Başbakanın iftar konuşmaları kelimenin tam anlamıyla bir, "merdi Kıpti şecaat arzederken sirkatin söyler" durumuna dönüştü. Her cümlesi, içeride ve dışarıdaki büyük çöküntünün ve ülkeyi ne hale getirdiklerinin acı ve açık itirafı oluyor.

 

Ey İslam dünyası!

Malum son dönemlerde tekerlemeye dönüşen iki konu var. Birisi gezi olayları ve sonrasında yaşananlar, ikincisi de Mısır'daki gelişmeler. (Adına "çözüm" dedikleri yıkım artık ülkenin ve milletin kabusuna dönüştüğü için ayrı bir yere koyuyorum.) Mısır'daki darbeyi de, uygulanan baskıyı da, ağır ve acı bir katliamı da kabul etmek ve sessiz kalmak hiçbir şekilde mümkün değildir.

 

Doğal olarak sayın başbakan da bu konuda çok şey söylüyor. TÜMSİAD'ın iftar yemeğinde, "Ey İslam dünyası, Mısır'da kardeşleriniz katlediliyor. Mısır'da adalet, hak, vicdan katlediliyor. Peki siz bunu ne zaman duyacaksınız? Ne zaman göreceksiniz? Kardeşlerinizin kanı akıtılırken siz bu zulmü ne zaman fark edeceksiniz? Suriye'de de fark etmediniz. Hani nerede Avrupa, nerede AB, nerede, Avrupa değerleri, sağa sola demokrasi dersi verenler? Hani nerede demokrasi, nerede demokratik değerler? Birleşmiş Milletler nerede?" dedi.

 

BOP'a payanda olarak mı?

Bu sözleri söylemek, bu soruları sormak çok haklı, çok doğru da, o seslendiklerinizden biri çıkar sayın Bahçeli'nin, "BOP'a payanda olmak Müslümanlığın neresine sığıyor?" sorusunu hatırlatırsa, başbakanımızın ne cevap vereceğini çok merak ediyorum. Mısır'da ve İslam dünyasında yaşanan çatışmaların, akan kanın asıl sebebi BOP'dur. BOP'a eşbaşkan olacaksınız, devletlerin yıkılmasını "bahar" diye bu millete yutturmaya kalkışacaksınız, sonra da dönüp Mısır'a ağır yakacaksınız. Bunu belki bindirilmiş kıtalarınıza anlatırsınız da, başkaları ciddiye bile almazlar. Zaten almıyorlar. Kaldı ki, buna eklenecek o kadar çok soru var ki. Mesela, "Mısır'da katledilen adalet, hak, vicdan, akan kardeşkanı ve zulüm Irak'da yaşanırken niye hiç sesiniz çıkmadı? Bu kanı akıtan, bu zulmü yapan ABD askerlerinin sağ-salim ülkelerine dönmeleri için dua ederken hak, adalet, vicdan neredeydi? Avrupa'yı, AB'yi bu millete cennet projesi olarak sunan, aylarca, yıllarca kapılarında bekleyen, buralardaki değerleri örnek gösteren ve tavsiye eden, kimlerdi?" diye sorulsa, acaba verilecek cevap ne olur?

 

Medyadan şikayet

Sayın başbakanın gezi olayları ve sonrasındaki Türkiye tablosuyla ilgili söyledikleri de çok enteresan. "Son zamanlarda bir diktatör sıfatı tutturmuş gidiyorlar. Diktatörün iş başında olduğu bir ülkede, gazeteciler veya gazeteler her gün başbakana hakaret edebilir mi? Bazı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları hükümete kin ve öfkelerini öyle boyuta taşıdı ki Türkiye'yi, çökertirsek, hükümeti de çökertmiş oluruz anlayışıyla, ihanet boyutuna varan girişimlerin içine giriyorlar. Türkiye'yi düşman işgal etse, ne yazık ki onu çiçeklerle karşılayacak, bağrına basacak kadar gözü dönmüş olanlar var. Mütareke basını neyse, bazı medya kuruluşlarının durumu da bu" diyor.

 

Gazete mi kaldı?

Başta da söyledik ya, tam bir sirkatin söyleme hali. Dışarıdan birine, AKP Türkiye"sinin özetini yap" deseler, ancak bu kadarını söyleyebilir. Hangi gazetelerden bahsediyorsunuz Sayın Başbakan? Türkiye'de "Ortadoğu" dışında ele geçirmediğiniz, kontrole almadığınız, kadrolarını belirlemediğiniz, haberlerine yön vermediğiniz gazete mi kaldı? Böyle bir basın bile diktatör sıfatı tutturmak gereği hissediyorsa, yanlışlığın nerede olduğunu bir daha düşünmeniz gerekmiyor mu?

 

Bırakın hakaret etmeyi, hoşunuza gitmeyecek bir şey yazıp da, en azından mahkemelerde süründürülerek bunun bir şekilde cezasını görmeyen, bu ülkede tek bir gazeteci kalmış mıdır? Hapsedilenleri, işinden gücünden olanları nereye koyuyorsunuz? Yoksa bu kadarını yeterli görmüyor musunuz? Muhalif olanları Türkiye'yi terk etmeye çağırmak kimin sicilinde kayıtlı? İnsanlar Türkiye'yi çökertme pahasına hükümeti çökertme noktasına gelmişse, bu tablo kimin eseridir? Bu durum 11 yıldır bu ülkeyi nasıl yönettiğinizi, milleti ne hale getirdiğinizi de belgelemiyor mu? Ayrıştırarak, gererek, çatıştırarak, ötekileştirerek, 36'ya ayırarak, alt kimlik-üst kimlik vererek, siyaset yapmanın, büyük ve derin bir kardeşlik, eşsiz bir sevgi ve saygı getirmesini mi bekliyordunuz?

 

İslam alemi görmüyor mu?

11 yılık AKP iktidarının en net, en kesin sonucu, Türkiye'de bölücü ve hainleri, dünyada İsrail'i memnun etmesidir. Bölücü ve hainlerin AKP'den faydalanarak neler yaptıklarını, ülkeyi bölünmenin eşiğine nasıl getirdiklerini, Irak'da fiili olarak bir Kürt devleti kurduklarını, aynı şeyi şimdi Suriye'de yaptıklarını ve büyük Kürdistan hedefine yöneldiklerini, İslam alemi görmüyor mu? Davos'ta "van minüt" tiyatroları oynanırken, başta İran olmak üzere İslam ülkelerinden gelebilecek bir tehdide karşı İsrail'i korumak için Türk topraklarına savunma sistemleri yerleştirildiğini, BOP'un aslının Büyük İsrail Projesi olduğunu kimse fark etmiyor mu?

 

BOP'a sıkıştılar

Sicil bu olunca, ortaya bugünkü tablo çıkıyor. Türkiye içeride ihanetin ve bölünmenin girdabında çırpınırken, dışarıda da yalnızlaşıyor ve kaybediyor. Ne acıdır ki, 11 yıllık AKP iktidarının Türkiye'yi getirdiği yer burasıdır. Bu durumu sayın başbakanının görmemesi, anlamaması elbette mümkün değildir. Ancak öyle bir noktaya gelindi ki, ne geri dönebiliyorlar, ne ileri gidebiliyorlar. BOP'un dişlileri arasında sıkıştı kaldılar. Kızgınlığı, kırgınlığı, iftar sofralarındaki telaşı bu yüzdendir.

ORHAN KARATAŞ