Bunları âkil tayin eden bendim, özür diliyorum!

Öztürk Türkdoğan: Adında da, soyadında da 'Türk' vardı ama kendi ifadesiyle Türk değildi... Aynı zamanda İHD Başkanı'ydı... Kendisini Akdeniz Bölgesi âkillerinden yaptım... Meclis'teki komisyona geldi ve"Andımız kaldırılsın, bir Kürt çocuğu 'Ne mutlu Türk'üm diyene' demek zorunda kalmamalıdır. Yine şehirlerin girişlerinde, dağlarda tepelerde 'Ne mutlu Türk'üm' yazıları var. Bunlar kaldırılmalı"teklifini yaptı... "Türklüğü kaldırmaya önce kendi adından başla" diye çıkışılınca "Zamanı gelince o da olacak" dedi... Şimdilerde PKK'yla mücadelede ağır silahların kullanılmasından fevkalâde rahatsız ve kendince Cenevre Sözleşmesi'ni dayatmaya çalışıyor... Kendisini âkil tayin ettiğim için çok pişmanım, özür diliyorum...

Zübeyde Teker: Kendisini "Barış için Öcalan'a özgürlük" kampanyasından tanırdım... Profiline onun sözünü koyacak kadar sıkı Apocuydu... "PKK terör örgütü değildir" propagandası yapan ve zaten PKK ve KCK tutuklularıyla ilgilenen, onların açlık grevlerine destek olan federasyonun başkanıydı... "Başta Öcalan olmak üzere cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlüler bırakılmadan dağdan inişler olmaz"diyordu... Şimdi de 'Sur'da siviller katlediliyor' kampanyasını yürütüyor... Bir an gaflete düşmüştüm, kendisini Doğu Anadolu Bölgesi Akil Heyeti'ne seçmiştim, özür diliyorum...

Hüseyin Yayman: Adına 'çözüm' denen süreçte 'taraflar'ın görüşlerini harmanlayıp halka aktarma işi görüyordu... 'Görev'ini iyi yapıyordu... PKK ne zaman yan çizse, sözde silah bırakacakları yeni tarihi o açıklıyordu gazetedeki köşesinde... Çözüm süreci için "Bu bir devrim, 30 yıllık akıl tutulması bitti"şeklinde müjdeler veriyor, insanları sürece ısıtıyordu... Pek derinliği olmamasına rağmen 'kadro'su gereği bir nevî 'halkı rehabilite' işine bakıyordu... Kobani için sırıtarak yaptığı -ki en büyük özelliği buydu- 'ikinci Stalingrad' benzetmesiyle zirveye çıkmışlığı da vardır... Çözüm sürecinin bu fedaisini önce 'âkil adam', şimdi de Kültür ve Turizm Bakanlığı Bakan Yardımcısı yaptım... Olsun, yine de özür diliyorum... 

Lami Özgen: KESK Başkanı'ydı, KCK operasyonunda Silvan'da gözaltına alınmıştı... Sonra tahliye edildi... İddianamede "Daha önce de aynı suçtan yargılanmış, mahkûm olmuş, temyiz yargılaması devam eden ve terör örgütünün siyaset akademisinde örgüt üyelerinin eğitiminde görev almış bir kişidir"deniyordu... Dâvâ sürerken kendisini âkil yaptım... O da şaşırdı bu işe... Bizim Beşir Atalay'a sormuş, o da"Engel değil" demiş... Lami Bey bu durumu "Bir yandan terörist, bir yandan âkil insan. Bu benim şahsımda bu ülkenin trajedisi'' şeklinde tanımlıyordu... Şimdi bunun için de özür diliyorum...

Ahmet Gündoğdu: Memur-Sen Genel Başkanı'ydı... Baktım ki çözüm sürecini çok iyi anlatacak, onu da'âkil' yaptım... "Kürt kardeşlerim bundan böyle Ergenekon ve JİTEM'in cinayetlerini Türk kardeşlerine mâl etmeyecek" gibi şeyler söylüyordu âkiller heyetinde, halkımızı bilgilendirirken..."Çözüm sürecini hayvanlar bile anladı ama bazı insanlar anlamadı" sözü de kendisine aittir... Kendisini çok sevdim, hızımı alamadım, bir de milletvekili yaptım... Özür diliyorum...

Celalettin Can: Eski Dev-Genç'lidir... 78'liler Vakfı Başkanı'dır... 20 yıla yakın cezaevinde yattı... 'PeKeKe'nin terör örgütü değil, siyasî bir örgüt olduğunu savunmasıyla tanınır... O çizginin gazetelerinde yazar... Ülkemize barış gelsin diye onu da ben İç Anadolu bölgesinden âkil olarak atadım... Sonra çıktı âkil adamlar fikrinin Öcalan'a ait olduğunu söyleyerek beni zorda bıraktı... Bu yetmezmiş gibi heyette BDP'nin belirlediği 19 kişinin olduğunu ifade ederek, sırlarımı ifşa etti... Onu seçtiğime de pişmanım, hem de çok pişmanım, yine özür diliyorum...

***

Köşemiz yetmeyeceği için bu kadarını yazabildim... O listede daha bir yığın var bunlardan... Ne teklifler, ne teklifler yaptılar, ne kamuoyu oluşturmaya çalıştılar...

Bayrağımızı beğenmeyenler, devletimizin adına gıcık kapanlar, tek muhatap Öcalan'ın alınmasını isteyenler, onun vizyonuna hasta olanlar, sabah akşam güvenlikçi politikalara küfredenler, halkı rüya görmeye zorlayanlar, Türk'ü duyunca krize girenler, teröriste terörist diyemeyip, sürekli 'devlet terörü'nden bahsedenler, neler neler... Teröristin mektubu Diyarbakır'daki meydanda okunurken, hıçkırıklara boğulanlar... 'Kardeşlik kazandı' başlıkları atanlar...

Şimdi gelinen noktada, kimse o dönemin sorumluluğunu almadığına göre özür dilemek bana düşüyor... Tek başıma düşündüm, tek başıma karar verdim... Hiçbir yerden talimat almadım... Hepsini ben âkil tayin ettim... Birisi özür dileyecekse o da benim...

Ekmek Mushaf çarpsın pişmanım, hem de çok pişmanım... Yalan mı Tatar Ramazan?

  • Bu