İsviçre’de düzenlenen ve Dışişleri Bakanlığı düzeyinde olan Ukrayna Konferansı’na Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi’nin “ekümenik” sıfatıyla katıldığı ve Fener Patriği’nin bu sıfatla konuşma gerçekleştirdiği ortaya çıkmıştı.

Türkiye, söz konusu konferansta Dışişleri Bakanı tarafından temsil edilirken Patriğin, konferansa ekümenik sıfatıyla katılarak konuşma yapması ve masada bayrağının bulunması akıllara Lozan Anlaşması’nı getirmişti.

isvicredeki-ukrayna-zirvesinde-ekumenik-patrik-skandali-h1531757-11.webp

Söz konusu bayrağı yaptığı gezilerde de kullandığı bilinen Fener Patriği’nin bu sıfatı kullanarak uluslararası bir konferansa katılmış olması eleştirileri de beraberinde getirmişti.

CİHAT YAYCI'DAN SKANDALA TEPKİ

‘Balkanlar’da Japon İstihbaratı’ ‘Balkanlar’da Japon İstihbaratı’

Yaşanan olaya bir tepki de Emekli Tümamiral Doç. Dr. Cihat Yaycı’dan geldi. Yaycı katıldığı canlı yayında, yaşananlara tepki göstererek, Dışişleri Bakanlığı’nı eleştirmişti.

yaycii.jpg

Açıklamasında, okları Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’a çeviren Yaycı,”O Papaz, Dışişleri Bakanlığının izni olmasa o toplantıya gidemez! Dışişleri Bakanının gözünün içine baka baka ‘Ekümenik Patrik’ yazdırıp, paçavrasını sallandıramazdı!” eleştirilerinde bulundu.

Yaycı, patriğin 'ekümenik' sıfatıyla programa katılmasına bakanlığın izin verdiğini açıkladı.

Öte yandan 15 Temmuz darbe girişimini hatırlatan Yaycı, “Hani 15 Temmuz’u başkaları yapmıştı? Ne oldu? Kime ne söz verildi ne oluyor anlamadım” diye tepki gösterdi.

ATATÜRK "HIYANET OCAĞI" DEMİŞTİ

Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi, Osmanlı Devleti içerisinde "ekümenik" bir statüye sahipti ve tüm dünya Ortodokslarının liderliğini üstlenen evrensel bir kurum olarak kabul edilirdi. Patrikhane, Osmanlı Devleti'nin son 60 yılında, 1861-1865 Nizamnâmesi'ne göre idare edildi. Sultan Abdülaziz tarafından onaylanan bu nizamnâmeye göre Patrikhane, Patriğin yönetiminde sivil işler için dört metropolit ve sekiz kişiden oluşan St. Synode meclisi tarafından yönetilmekteydi.

Ancak, Patrik ve Patrikhane görevlilerinin 1453 yılından Lozan Anlaşması’nın imzalanmasına kadar geçen süre zarfında yürüttüğü zararlı faaliyetler, devleti parçalama, Türk unsurunu yok etme ve dinsel bir hakimiyet kurma çabaları nedeniyle Patrikhane’nin statüsü değiştirilmiş ve Patrikhane siyasi faaliyetlerden uzak tutulmuştur.

4715.webp

Lozan görüşmeleri devam ederken, Türk heyeti Patrikhane’nin yurt dışına çıkarılmasını istemiştir. 20 Ocak 1923 tarihinde Mustafa Kemal Atatürk, Patrikhane hakkında şu ifadeleri kullanmıştır:

“Bir fesat ve hıyanet ocağı olan ve memleketimize nifak tohumları eken, uyuşmazlıklar yaratan, Hıristiyan hemşehrilerimizin huzur ve refahı için de uğursuzluğa ve felakete sebep olan Rum Patrikhanesini artık topraklarımız üzerinde bırakamayız. Bu tehlikeli teşkilatı memleketimizde muhafazaya bizi mecbur etmek için ne gibi vesile ve sebepler gösterilebilir?”

Lozan Antlaşması’nın maddelerinde, Birinci Meclis’in en çok tepki gösterdiği noktalarından biri Batı Trakya Türklerinin Yunanlıların eline bırakılması ve Patrikhane’nin İstanbul’da kalmasının kabul edilmesi olmuştur.

Lozan Antlaşması'nın “Azınlıkların Korunması” başlığı altındaki maddelerinde, Rum Patrikhanesi ne ismen ne de özel bir şekilde zikredilmiştir. Bu maddeler, Müslüman olmayan Türk vatandaşlarının din ve ibadet hürriyetleri, din ve ibadet yerleri ile ilgilidir. Ortodoks Patrikliği'nin bir dini kurum olarak Lozan Antlaşması'nda adı anılarak herhangi bir teminat ve koruma altına alınmamıştır.

Editör: Kerim Öztürk