Çözüm süreci neymiş şimdi anlaşıldı mı?

Yıllardır herkes birbirine bunu sorar. Herkes çözüm sürecinin ne olduğunu bilir ama bu soruyu sormak son derece rahatlatıcıdır. Bu süreç sonunda kendi kendini açıkladı.

Çözüm süreci yol kesmek, oyun oynar gibi yollarda kimlik kontrol etmek, askere saldırmak, çocukları dağa kaçırmak, bayrak indirmek, buna karşı olanlara hakaret etmektir.
Oysa haklarını yemeyelim arada bir de özerklik, Kürdistan filan derler ve şehir isimleriyle, sokak adlarıyla oynarlar. 
Çözüm sürecinin bambaşka bir tarifini Başbakan grup toplantısında yaptı. “Çözüm süreci neymiş diye birkaç defa kızgınlıkla sordu.” İşte bunlara inanmayın dememizin bir göstergesi daha ortaya çıktı. Beyefendi, çözüm süreci sizin Cumhurbaşkanlığı çalışmalarınızı rahat yapabilmeniz için askerin ve polisin elini kolunu bağlamaktı. Polis karakolundan, asker kışlasından çıkamayacaktı. Şimdi açık açık fatura en şiddetli tarafından güvenlik güçlerine kesiliyor. İnsanın aklını başından alacak bir tavır bu. Asker, iş yapamamaktan şikayetçi iken şimdi onlar, niye bayrağa müdahale etmediler diye şiddetli eleştirilere maruz kalıyorlar. Ben size bunlara inanmayın dedim, inandınız inanıyorsunuz. Hatta Beyefendi “Ankara’dan ben mi gelip bayrağı indireni yakalayacağım” demez mi! Mantığın, izanın, doğruluğun, hakikatin, cesaretin yerinde yeller esiyor. Üstelik balkonlara doldurulan yandaşlar bu garabeti çılgınca alkışlıyorlar.
PKK, roketatarları nereden buluyor?
Çözüm süreci kendisini son olarak Başbakan’ın sözleriyle tarif etti: “Çözüm süreci neymiş.”(!)
O neydi? İşte yukarıda saydığım ve herkesin birbirine söylediği ve aslında bildiği şeylerdi. Ha bir de “çalıştay” lardı. Bu arada iktidarın müthiş Öztürkçeci olduğunu söylemeliyim hatta daha ileri gidip Moğolcacı olduğunu söylemeliyim. Bundan sonra Türk Dil Kurumu’ndan, Güneş Dil Teorisi’nden kimse şikayet etmesin. Çalıştay lafı eskiden beri komiğime giderdi. Neyse bunu nihayet yazdığım için rahatladım.

***

Hem askere, onlara dokunmayın diyorlar hem bayrağı indirmenin faturasını askere kesiyorlar. Onlara güvenmeyin diyoruz, inanmıyorlar. İşte böyle, sonunda fatura onların emirlerine riayet edenlere kesiliyor. Genelkurmay Başkanlığı ise sadece olan biteni haber veriyor. Bunu haber spikerleri de yapıyor. İstifa etmelidirler. Tayyip Bey de istifa etmelidir. Herkes istifa etmelidir. Biz bayrağımızı koruruz.

***

Bu işin hiç hatırlanmayan bir tarafı var. Kürdistan denilen şeyin İsrail demek olduğu, Suriye’de yenilen ABD’nin, Kürt koridoru açılamayınca Türkiye’yi zorlamasıdır bu. Tekrar soruyorum; bu roketatarları, Doçkaları PKK nereden buluyor. PKK’lı çocuklar başlarını, (hayran olduğum!) bohçalara sararak oradan oraya koşuyor zıplıyor, askeriyenin ve esnafın mallarına zarar veriyorlar. Aslında hizmet ettikleri proje İsrail/Kürdistan projesi. Özgürlükle filan ilgisi yok. Esnafın, annelerin isyanını hatırlayın. Hükümet onları PKK’ya doğru itmese, o başı bohçalı çocuklar da evlerinde oturur, okullarına 
giderlerdi. 
Askerin elini kolunu bağlıyor sonra da bir hadise olduğu vakit kendini korumak için bir şeyler yapmaya çalışan askere tahkikat açıyorlar.
İşte çözüm süreci budur. Şimdi artık kimse birbirine çözüm süreci nedir, bilmiyoruz ki demesin. Çözüm sürecini yaşıyor ve bitmekte olduğunu görüyoruz.