Her Cumhuriyet bayramında milletçe Cumhuriyet’in kula kul olmamak olduğunu hatırlıyoruz
Her Cumhuriyet bayramında milletçe, Cumhuriyet sayesinde öz vatanımızda özgürce yaşadığımızı hatırlıyoruz.
Her Cumhuriyet bayramında Atatürk’ün istese Napolyon gibi kral olacak gücü varken Cumhuriyet’i ilan edip Türk Milletine özgürlüğünü verdiği için ne kadar büyük bir insan olduğunu bir kez daha anlıyoruz.
Her Cumhuriyet bayramında milletçe Cumhuriyet’in şehitlerimizin kanıyla, anaların gözyaşıyla kurulduğunu hatırlıyoruz.
Her Cumhuriyet bayramında Milletçe Cumhuriyetsiz bir Türkiye’de esir olacağımızın farkında olup ‘’İyi ki Cumhuriyet var’’ diyoruz fakat bazıları hariç…
Bazıları 94 yıl geçmesine rağmen hala Cumhuriyet’in değerini anlayabilmiş değil… Cumhuriyet sayesinde kazandığı hakları sonuna kadar kullandığı halde nankörlük yapıp kendisine özgürlük veren Cumhuriyet’i yıkma peşinde…
Bu insanlar mevcut iktidar döneminde ortaya çıkmadılar. Cumhuriyet’in ilan edildiği günden beri içimizde yaşıyorlar. Yüzleri, isimleri farklı olsa da zihniyetleri ve amaçları aynı…
Kimi zaman Şeyh Said olarak karşımıza çıktılar. Kimi zaman derviş Mehmet… Kimi zaman Seyit Rıza…
Kimi zaman dağda terörist oldular. Kimi zaman bir yazar… Kimi zaman takım elbiseli bir vekil…
Sureti, kimliği ne olursa olsun amaçları ve zihniyetleri hiç değişmedi.
İstedikleri tek şey Cumhuriyet’i yıkmak. Cumhuriyet’in yerine tekrar kula kul olmanın adı olan Saltanatı geri getirmek, Türk Milletine kimliğini unutturup köleleştirmek…
Çünkü başka türlü bir hayat düşünemiyorlar. İnsanca kimseye boyun eğmeden el etek öpmeden yaşamak nedir bilmiyorlar. İnsan olma erdeminin güzelliğini öğrenmemişler.
Peki ya biz?
Onlar insan gibi yaşamayı öğrenmezken biz kendimiz Cumhuriyet’in değerlerine sıkı sıkıya sarılabildik mi?
Cumhuriyet’in özünü, Cumhuriyet’i kuran felsefeyi anlamak ve anlatmak yerine şekilciliğe yönelerek Cumhuriyeti içi boş, gösterişten ibaret bir rejim haline getirdik.
İslam’ın içini boşaltıp ibadetleri gösteriş haline getiren dincilerden farkımız kalmadı.
Cumhuriyet deyince aklımıza ceketin yakasına takılan Atatürk rozeti geldi. Marşlar, nutuklar geldi.
Cumhuriyet’in ana kaynağı sayılacak olan Nutuk’u bile okumadık, okutmadık. Atatürk’ün ne yazdığını okumadan Atatürk’ü anlamaya çalıştık.
Bizler Cumhuriyet elimizden hiç gitmeyecekmiş gibi babasının mirasını yiyen zengin şımarık çocuklar gibi yaşarken Cumhuriyet’i yıkmak isteyenler hiçbir zaman boş durmadılar.
Tarikatlarda gizli gizli örgütlendiler… Kur’an kurslarında sözde Kur’an öğretme adı altında çocukların beynini yıkadılar.
Atatürk’ün aydın din âlimi yetişsin diye kurduğu imam hatiplerde örgütlendiler.
Bizler Nutuk’u bile okumazken onlar Atatürk ve Cumhuriyet aleyhinde yazılmış uydurma tarih kitaplarını okuyup ezberlediler.
Kur’an kurslarında, imam hatiplerde beyni Atatürk düşmanlığıyla yıkanan bu çocuklar büyüdüğünde polis oldu, hâkim oldu, asker oldu, vekil oldu.
Cumhuriyeti Şeyh Said gibi silahla yıkamayacaklarını anlayınca Cumhuriyet’in kurumlarına sızarak rejimi içten yıkma yolunu denediler ve çok mesafe kat ettiler.
Bugün Cumhuriyet ve Cumhuriyet’in kazanımları tehdit altındaysa geçmişte yapılan hovardalığın bedelini ödüyoruz.
Yılları boşa harcadıktan sonra şimdi her günün ne kadar değerli olduğunu anlıyoruz.
Evet, bugün Cumhuriyetimizin 94. Yıl dönümü… Bugün Cumhuriyet’in kıymetinin farkında olarak kutlama yapma günüdür ama lütfen 30 Ekim sabahı Cumhuriyet’in değerini unutup 29 Ekim’i 1 günlük bir hatırlama olarak görmeyiniz.
Zaman mücadele etme ve unutmama günüdür. Cumhuriyet’in değerini 1 dakika bile unutmayıp Atatürk gibi yılmadan, durmadan mücadele edeceğiz.
Ne olursa olsun şu an hiçbir şeyin 19 Mayıs 1919 günündeki şartlardan daha kötü olmadığını unutmayınız…
Ne boğazda düşman gemileri var. Ne sizi evinizden kovarak sokağa atan, öldüren düşman askerleri… Yapmanız gereken sadece Cumhuriyet’e sahip çıkmak. İnanın çok zor bir şey değil… Yeter ki gönülden inanarak sahip çıkın. O zaman kimsenin Cumhuriyeti yıkmaya gücü yetmez.
Barış Atagün