DARBE KADAVRALARINDA İKTİDAR ARAYAN UCUZ KAHRAMANLAR:

Bir darbe karşıtlığı ucuz kahramanlığıdır gidiyor. Son elli yılın bütün darbe ve benzeri teşebbüslerini yakından takip eden ayrıntıları ve yaşananları üç aşağı beş yukarı bilen kuşağız. 12 Eylül öncesi özel şartlarda yaşananlar Türk milliyetçilerinin tek başına iktidar ayak seslerine dönmüştü. Kanlı cunta rejimi aldığı talimatlar gereği bunun önünü kesti. Bunu bugün artık herkes itiraf ve tespit ediyor. Yarın siyasi tarihçilerin çok açık biçimde açıklayacağı bu gerçeğin gereği olarak 12 Eylül cuntasının gerçek mağduru kahraman ülkücülerdir. Bugünün siyasal aktörleri o gününün hangi köşe bacasında olduğu bilinmeyen ağlarını öreceği kaderlerini bekliyorlardı. Ülkücüler o gün Türk milletinin kaderi için vaz geçilmez siyasal ve ideolojik aktördüler. Bu aktör olmanın bedelini çok ağır biçimde Türkiye'yi dizayın proje mimarları ve işbirlikçileri eliyle ödediler. Ülkenin hapishaneleri başta yurdun her tarafı bu acı bedellere tanıklık eden mazlum öykülerle doludur. O günler de her türlü Baskıcı dikta cunta yönetiminin laiklik adı altındaki Atatürk'ten uzak Atatürkçüler eliyle ülkücüler başta milleti yediden yetmişe canından bezdirdiler. Milletin kendi geleceğine sahip çıkmasının önündeki işbirlikçi izinli sam amcanın ihtilalci takımı ihtilalle görevlerini yerine getirdiler. O gün bu ülkenin sahibi olduğunu söyleyen o takımın bugün artık hiç sesi çıkmıyor. O gün bu ülkenin inançlı samimi devletim ordum polisim diyen insanlarını adeta canından bezdirdiler. Ordu, devlet, millet, bayrak ve her türlü milli ve mukaddes değeri yaşatmayı varlık sebebi sayan ülkücülerle Allah inancı olmayan din vatan devlet millet ezan bayrak düşmanı alçak katilleri bir tuttular. Şimdi anlaşılıyor ki dertleri ülke devlet millet değil verilen talimatları yerine getirmekle görevliydiler. Akıttıkları kan veya akıtılmasına bilerek seyirci kaldıkları darbe şartlarının olgunlaşmasını beklerken verilen canların hesabını asla veremeyeceklerdir. O gün hedefte ülkücüler sonrasında ise yine bu milletin milli ve İslami uyanışıydı. Amerika ve batının başını çektiği işbirlikçi yerli aktörler, darbe yönetimleri, sahte baskıcı laiklik adı altında din düşmanı çevrelerdir. Gayri milli düzenin imtiyazlı elitleri her yerde korunuyordu. Medya iş dünyası Üniversiteler Ordu Polis ve her türlü kamu özel Stk'lar tarafından bu kesim el üstünde tutuluyor destek görüyorlardı.12 Eylül dahil tüm darbe teşebbüslerinde bugünkü siyasal aktörler sahnede hiç ama hiç görünmediler.Mesela 28 şubatın o kahredici dindarı rencide edici günlerinde bir çok dinci köşe baca kayıplardı.O günlerde kahramanca direnen Türk milliyetçileri olmuştur.Mesela Eski İç işleri bakanı Meral Akşener bunun en güzel örneğidir. Ama hiçbir gerçek Türk milliyetçisi küresel işbirlikçi projelerde ucuz siyasi aktör olmamıştır. Darbe şartlarında ortadan kaybolan esemeleri bile okunmayanlar normalleşme döneminde dünyada değişen darbe karşıtlığı ile birlikte yeni dönemde darbe aktörlerinin kadavralarına atış yaparak ucuz kahramanlık peşindedir. Dün ülkede mazlum insanları canından bezdiren ABD ve batı ülkeleri o günün darbecilerinin en büyük destekçileridir. Dün darbecilerle yürüyenler bugün ülke ve uluslar arası konjonktür gereği siyasal İslamcılarla gayet uyumlu kavgasız nizasız işbirliği görüntüsü veriyorlar. Artık Ne sayın Abdullah Gül ABD’nin Afganistan da oluşuna itiraz ediyor. Ne de başbakanı hararetli ABD ve Siyonizm karşıtı nutuk atarken görüyoruz. Bülent Arınç artık terör örgütü ile görüşenleri şerefsizlikle suçlamıyor. İşte bu ilişkileri dönüşüm ve değişimi iyi okuyarak yeni dönemi anlamak anlamlandırmak mümkündür. Bu güçlerin izin ve yol verdiği ölçülerde değil gerçek Kuran sünnet ve ashabın yaşadığı ceddimizin lütufsuz ihsansız himayesiz bu iklimin havasını yansıtan özgür bir geleceği özlemle bekliyoruz. Türk İslam dünyası bu geleceğe bir gün mutlaka uyanacaktır. Bu dönemde mutlaka gelecek nesiller tarafından sorgulanacak gerçek unvanlar o zaman takılacaktır.”Allah size şah damarımızdan daha yakındır.”