İki dünya savaşında da yerle bir olan Almanya, çok kısa sürede yeniden dünyanın lider devletlerinden biri olabilmişse, bunun en önemli sebeplerinden biri, Bismarck Almanyası’nın 1871’den sonra doğrudan Alman milletine yatırım yapmasıdır. İyi eğitilmiş, nitelikli bir millet, hem devletini hızlıca yükseltmiş hem de çöken devletini hızlıca ayağa kaldırmıştır. Benzer bir süreç aynı yıllarda Meiji dönemi Japonya’sında da yaşanmıştır.
Cumhur İttifakı, otoriter milliyetçilik anlayışı gereği, devleti güçlü kılarak Türk milletini koruyabileceğini düşünüyor. Oysa pratikte, devletin güçlü olması, ancak o erki kullanan ve onunla iş birliği yapan bir zümrenin güçlenmesine sebebiyet veriyor. Esas olan, milletin güçlü olmasıdır. Devlet, zaten kabaca milletin teşkilatlanmış hâlidir ve güçlü milletlerin zayıf devletleri olmaz. Yine teşkilatlanmanın doğal sonucu olarak milletin güvenliğini sağlamak, devletin bir görevi değil, varoluş nedenidir.
Millet, esasen üç temel sorunun çözülmesiyle güçlenir. Devletin asli görevi bu üç temel sorunu çözmektir:
1. Nitelikli, eşit bir eğitim sistemi oluşturmak.
2. Kaliteli, eşit bir sağlık sistemi oluşturmak.
3. Güçlü, bağımsız bir adli sistem oluşturmak.
Kalan tüm sorunlar, bu üç ana sorunun ardıllarıdır ve bu sorunların çözümüne bağlı olarak kendiliğinden çözülür.
Demokratik devlet ise iki adet daha sorunu çözmelidir:
4. Her aile, ortalama yaşam standartlarını içerir bir konutta ikamet edebilmelidir.
5. Her vatandaş, yoksulluk sınırının üzerinde gelir elde etmelidir.
Kabul edilmelidir ki barınma ve temel yaşam ihtiyaçları çözülmemiş bir insan, seçme ve seçilme özgürlüğünü yeterince kullanamaz.
Bugün Türkiye’ye hâkim olan güvenlikçi milliyetçilik, konjonktürel bazı avantajlar elde etmiş olsa dahi güçlü millet ve dolayısıyla güçlü devlet olmanın asgari şartlarını dahi sağlayamamaktadır. Çünkü güvenlikçi milliyetçilik, kendinden olmayanı tekfir ederek esasen bir zümre milliyetçiliği dayatmaktadır. Türkiye’nin, güvenlikçi milliyetçilikten modern devlet olmanın tüm icaplarını yerine getirecek, fayda üreten demokratik milliyetçilik anlayışına kavuşmasına yüksek ihtiyaç vardır.
Siyaset bu zemine kavuştuğunda, milleti değerleri üzerinden çatıştıran ve böylece üretmeden var olabilen eski siyaset anlayışı yok olacak; siyaset, millet için, milletin ihtiyaçları üzerinden bir rekabet alanı haline evrilecektir.
Türkiye’nin orta uzun dönemli bekası; demokratik milliyetçiliğin icaplarını eksiksiz yerine getirmesine bağlıdır.