Değerli okurlarım, hepinizin mağlumu olduğu gibi Başbakan Erdoğan'ın ''Demokratikleşme Paketi'' adı altında bir kez daha Türk Devlet yapısını ve geleceğini tehlikeli sürece doğru sokmaktadır. Açılım, çözüm, kürt sorunu gibi sihirli sözcüklerle hiç bir mesafe alınamadığı gibi işi çıkılmaz hale sokulduğu görülmektedir. Bu gibi sihirli sözcüklerden artık fayda göremeyen Başbakan Erdoğan ve siyasi iktidar AKP, yeni uydurma sihirli sözle yeni arayışlara başlamaktadır. Evet bu seferki sihirli sözcüğü ''DEMOKRATİKLEŞME PAKETİ''dir! Konuşmasına ''Türkiyeli dostlar'' diye başlayan Erdoğan, yandaş basın ve medya dışındaki muhalif basın ve medyayı çağırmayarak ''Sesimizi Türkiye'ye ve dünyaya duyuran medya/basın mensupları'' diyerek ve çalışma arkadaşlarını unutmayarak selamlıyor, açıklayacağı ''Demokratikleşme Paketi''nin hayırlara vesile olmasını dileyerek konuşmasına başlıyor. Dikkatinizi çekerim TÜRKİYELİ DOSTLAR diyor, kendi yandaş medya ve basın mensuparıyla, yol arkadaşlarıyla Türkiye adına toplantıyı gerçekleştiriyor ve buna ileri demokrasi diyor. Adına bir türlü TÜRK MİLLETİ diyemeyen, muhalif basın ve medyayı basın toplantısına çağırmayan ve sivil toplum örgtülerini davet etmeyen Başbakan Erdoğan, bir kez daha niyetini açık ve net bir şekilte ortaya koymaktadır. Daha sonra ilaveten şu sözleri dile getirerek selamlamasını tamamlıyor. '' 3 Kasım 2002 seçiminde ve sonraki her seçimde bizi destekleyen reform sürecinin bizzat sahibi olan her daim diri tutan aziz milletimize teşekkür ediyorum.'' Başbakan Erdoğan 3 Kasım 2002den bu yana AKPyi desteklemeyenleri millet yerine koymadığını, dışladığını ve ötekileştirdiğini bir kez daha görülmektedir. Üstelik milletin adını bir türlü koyamamaktır. Konuşmasının başlangıcında bu kadar fiyaskolar bulunurken, konuşmasının devamındada fiyasko konuşmasına hızlı bir şekilde devam etmiştir. Peki nasılmı? Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e, Adnan Menderes'e ve Turgut Özal'a teşekkür ederek. Gazi Mustafa Kemal Atatürk üzerinden rant elde etmek isteyen Erdoğan, ne hikmetse Okullarda okunan ANDIMIZI yasaklıyor. Menderes ve Özal'a vurgu yaparak teşekkür ederek diğer Cumhurbaşkanları, Başbakanları ve değerli siyasi liderleri yok sayıyor. Yani Başbakan Erdoğan konuşmasında ötekileştirmeye, ayrıştırmaya ve diğer kesimi dışlamaya devam etmektedir. Şehitlerimizede vurgu yapan Erdoğan, demokratikleşme paketinin sanki şehitlerimizin arzusu olduğunu utanmadan ifade etmeye çalışıyor. Askerlik yan gelip yatma yeri değildir diyen, onbinlerce şehitlerimizin kanına giren caniye SAYIN diyen ve bir kaç şehit için YAYGARA koparmaya gerek yok diyen Başbakan Erdoğan değilmiydi?! ''SAYIN Abdullah Öcalan aldığı KELLELERİN hesabını veriyor'' diyerek askerimizi rencide eden yine Başbakan Erdoğandır! Başbakan Erdoğan açıkladığı demokratikleşme paketinin bir ilk olmadığını ve sonuncusuda olmayacağını dile getirmiştir. Bu şunu göstermektedir ki, Türk Devlet yapısını ve bütünlüğünü tehlikeli sürece sokacak daha nice paketler gündeme geleceğidir. Tabiki yeni dünya düzeninde Türkiye Cumhuriyeti'nin ve Türk Milleti'nin gelişmesi, yükselmesi ve büyük güç haline gelmesi gayemiz. Fakat bu AB-D taşeronu siyasi iktidar AKP ve Başbakan Erdoğanla olmayacağı kesindir. Dolayısıyla konuşmaları ve izlediği yürüttüğü siyaset bunun açık delilidir. Demokrasi ve özgürlük sözleri adı altında Türkiye'nin ve Türk milletinin uçurumun kenarında doğru nasıl sürüklendiği aşikardır. Bu gibi gelişmelerin hemen olamayacağını ve zamanla faliyete geçeceğini dillendiren Başbakan Erdoğan, milletin henüz bazı şeylere hazır olmadığını söylemesi aslında herşeyi bir kez daha açığa çıkarmaktadır. Türk milletine alıştıra alıştıra, hazmettire hazmettire siyasetini yürüten siyasi iktidar AKP ve Başbakan Erdoğan, devletimizin üniter yapısını ve bütünlüğünü ne kadar tehdit edici bir duruma doğru sürüklendiği artık görülmesi gerekmektedir. Konuşmasının devamında ''Biz ne yaptıysak milletimizle birlikte yaptık'' diyen Başbakan Erdoğan hangi sivil toplum kuruluşarıyla, siyasi partilerle ve aydınlarla ''Demokratikleşme Paketini'' hazırlamıştır?! AB-D dayatmasıyla ve projesiyle ''Demokratikleşme Paketini'' hazırlayan sadece ve sadece tek başına siyasi AKP olmuştur. ''Biz ne yaptıysak milletimizle yaptık'' söylemi ne kadar yalan ve düzmece olduğu bir kez daha görülmektedir. Zira milletimizin görüşlerini ve fikirlerini sivil toplum kuruluşlar ve siyasi partiler temsil etmektedir. Demokratikleşme paketinin, en iyi ocağa ateş düşenlerin iyi bileceğine ve akan kanın durması akan gözyaşlarının dinmesi için ne kadar önemli olduğuna vurgu yapan Başbakan Erdoğan bazı gerçekleri örtbas ederek gizlemektedir. Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) pasifize edilerek Güney Doğudan çekmesi ve o alanları PKK terör örgütüne peşkeş çekmesi, gBaşbakan Erdoğan tarafından gizlenen ve dile getirilmeyen bir gerçektir. İmralıda yatan caninin dayatmalarına ve PKK terör örgütünün siyasi uzantısı olan BDPnin bazı isteklerine karşılık verdildiki için geçici olarak terör eylemleri minimuma inmiştir. Hiç bir terör örgütü istediğini almadan silahlı eylemlerine son vermez ve emin olun ki ilerleyen zamanlarda PKK terör örgütü silahlı eylemlerine kaldığı yerden devam edecektir. Başbakan Erdoğan konuşmasında her fırsatta YENİ ANAYASAyada vurgu yaparak, ''Demokratikleşme Paketi'' adı altında yürütülen girişimlerin Yeni Anayasa'yada taşınmasının gerektiğini dile getirmiştir. Yani Türklüğü ve Türkçeyi ilk etap çözmeyi, daha sonra ise parçalamayıda Anayasa'dada uygulanmasını hedeflenmektedir. Hedef Anayasamızın ilk 4 maddesinin değiştirilerek, etnik gruplara ayrılmış çok kimlikli ve eyalet sistemini/federal devletini esas alan Anayasa yapmaktır. Konuşmasının son bölümünde 2023e vurgu yapan Başbakan Erdoğan, 63 maddelik programlarının olduğunu ve bu 63 maddenin mümkün olduğunca hızlı bir şekilde hayata geçirilmesidir. Türkiye Cumhuriyeti'nin ve Türk milletinin birliği, bütünlüğünü ve var olma süreci, çözüm, açılım ve demokratikleşme paketi adı altında nasıl bölünmeye, ayrışmaya, çözülmeye ve bölünmeye doğru gittiği görülmektedir. Her bir maddenin geçimşte söz verildiğini dile getiren Başbakan Erdoğan, yarım kalmış yıkım projesinin devam edeceğini ve kendisi tarafından devam ettirileceğinin bir göstergesidir. Başbakan Erdoğan'ın ''Demokratikleşme Paketi'' konusundaki açılış konumşasını değerlendirdik. Bu konu hakkındaki ufak yorumumu getirdikten sonra MHP Lider Devlet Bahçeli beye ufak bir önerim ve çağrım olacaktır. Demokratikleşme Paketi aslında teslimiyettir. Türklüğü ve türk milletini teslim etme gişimidir bu paket. Demokratikleşme adı altında TÜKÇE paketlenmiştir. Değerli okurlarım, demokratikleşme paketine konulan Türban olayıda işin aldatma kısmının başka bir yönüdür. Türbana sarılmış demokratikleşme paketini masum gösterme girişimidir ve türbanı siyasete tekrar alet edilerek istismar edilmektedir. Siyasi iktidar AKP herzamanki gibi din tüccarlığı yaparak milliyetimizi ve milli kimliğimizi işin içinden çıkılmaz hale getirmektedir. Dolayısıyla İslamcılık adı altında Türklüğe düşman gütmektedir. Aziz TÜRK MİLLETİ bu oyuna gelmemeli, tuzağa düşmemelidir! Türbana gizlenmiş demokratikleşme paketine ve andımızı kaldırma girşimine DUR denmelidir. Hedef Türlüğü, Türkçeyi, kimliğimizi ve dilimizi tasfiye etmekdir. Bu bir BOP oyunudur ve bilindiği üzere BOPun Eşbaşkanı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'dır. Siyasi iktidar AKP, AB-D tarafından kurulmuş ve hayata geçirilmiştir. Bu gerçeğide göz ardı etmemek gerekir. Bu gerçek şu olayla tescillenmektedir. Başbakan Erdoğan ''Demokratikleşme Paketini'' açıkladığı an Batı'nın önde gelen televizyonları canlı olarak vermiş, Brüksel ise memnuniyetlerini ifade etmiştir. Batı'nın medyası basını gazeteleri ise olumlu gelişme olarak göstermiştir. Muhtemelen Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli bey, bugün (Salı) yapılacak olan TBMM MHP grup konuşmasında demokratikleşme paketine yönelik eleştirisini dile getirecektir. Haklı olarak demokratikleşme paketini ve Başbakan Erdoğan'ı eleştirecek olan MHP lider Devlet Bahçeli beyin konuşması tepkisi büyük bir merakla beklenmektedir. MHP Lideri Dr. Devlet Bahçeli beye nacizane önerim ve çağrım olacaktır. Önerim ve çağrım şudur; Eleştirilerin ve söylemlerin hayat bulması için meydanlarda milyonları toplayarak yürüyüş gerçekleştirimesidir. 29 Eylül 2013 tarihinde Ankara'da Belediye Başkanlarını tanıtım toplantısında MHP Lideri Devlet Bahçeli beyin dile getirdiği gibi, ''Milliyetçi Ülkücü Hareket cözülemyi durduracak milli kuvvettir. Milliyetçi Ülkücü Hareket bölünmeyi engelleyecek milli kudrettir!'' Milliyetçi Hareket Partisi'nin 5 Ekim 2013 tarihinde İstanbul'da tertipleyeceği ''Milli Değerleri Koru ve Yaşat'' adı altında ''Demokrasi Mitingi'' açık hava toplantısı büyük yürüyüşün startı verilebilir. Hak ve özgürlükler çerçevesinde görüşlerimiz doğrultusunda gerçekleştirilecek yürüyüş dosta düşmana korku salacaktır. Şundan eminimki, MHP Genel Başkan önderliğinde Genel Merkezin tertipleyeceği bu yürüyüşe milyonların katılacağıdır. Türk Milliyetçilerin, ülkücülerin, turancıların, türkçülerin, sivil toplum kuruluşların ve örgütlerin, kısaca kendini türk gören ve türküm diyen herkesin katılacağı bir yürüyüş sizce AB-D ve onun piyonlarına, maşalarına ve siyasi iktidar AKPye korku salmazmı? Ben şahsen mutlaka bu yürüyüşün bazı şer odaklarını ürkütecek ve siyasi iktidar AKPnin tekrar düşünmesini sağlayacağını düşünmekteyim. Türke umut olacak ve arayıştan çıkıp Milliyetçi Ülkücü Harekete yoğunlaşıp katılmasını sağlayacaktır. Ayırca Milliyetçi Hareket Partisi'nin ''Milli Değerleri Koru ve Yaşat'' adı altında 5 Ekim 2013 tarihinde İstanbul'da gerçekleştireceği ''Demokrai Mitingi'' açık hava toplantısınada yoğun ilgi beklemekteyim. Siyasi iktidar AKPnin ve Başbakan Erdoğan'nın yürüttükleri demokratikleşme paketine tepki olarak bu açık hava toplantısı türk milleti adına çıkış kapısı olacağı düşüncesindeyim. Bir sonra ki yazımda ise siyasi iktidar AKPnin ve Başbakan Erdoğan'nın ''Demokratikleşme Paketi''ndeki 19 maddeyi yazarak maddeleri tek tek değerlendireceğim. Ayırca Milliyetçi Hareket Partisi Lideri Devlet Bahçeli beyin TBMMdeki MHP grup konuşmasınıda kısaca değerlendireceğim.

Sevgi ve saygılarımla


Rıfat Paça 30.09.2013 (Pazartesi)