Türkiye’nin denizlerdeki Misak-ı Milli’si anlamına gelen Mavi Vatan davası ülkemizin bugünü ve yarınları adına büyük önem taşıyor. Bağımsızlığımızın mihenk taşlarından biri olarak değerlendirilen Mavi Vatan bilincinin toplumuza yerleşmesi ve bir devlet politikası haline gelmesi adına kayda değer çalışmalar icra ediliyor. Milli Gazete olarak Mavi Vatan davasını detaylarıyla anlatıyoruz. Mavi Vatan Doktrini’nin teorisyeni ve Türk Denizcilik ve Global Stratejiler Merkezi Başkanı Doç. Dr. Cihat Yaycı’nın beyan ve açıklamalarından hareketle hazırladığımız yazı dizisinin, Türkiye’nin bağımsızlık davasına katkı sunmasını amaçlıyoruz.
Üstelik bu adalar hem Türkiye hem de Yunanistan'ın Uluslararası Hidrografi Örgütü'ne bildirdiği görüşlere göre Doğu Akdeniz'de değil, Adalar (Ege) Denizinde iken… Diğer yandan, uluslararası deniz hukukuna göre zaten anakarasından uzakta, karşı devletin anakarasına kıyıya yakın, diğer bir ifadeyle ters tarafta kalan adalara deniz yetki alanı tanınmaması gerekiyor. Nitekim devletler arasındaki sınır uyuşmazlıkları çözümlenirken hakkaniyet, orantılık, coğrafyanın üstünlüğü ve kapatmama ilkeleri ile özel durumların varlığı dikkate alınır. GKRY ve Yunanistan ikilisinin bu haksız ve hukuksuz talep iş birliği Doğu Akdeniz'de Türkiye'nin sahip olması gereken 189.000 km² alan yerine 41.000 km² alana hapsedilmesini, egemenlik haklarımızın bulunduğu 148.000 km²'lik alandan mahrum bırakılmamızı hedefliyor.
Uluslararası deniz hukuku ilkelerine göre, karasuları dışında kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge (MEB) sahip olmaması gereken bir kısım adalarını öne sürerek, Yunanistan'ın Doğu Akdeniz'de hak iddia etmeye ve pazarlık inisiyatifi geliştirmeye çalıştığı görülüyor. Yunanistan, uluslararası hukuk ve meşruiyet esaslarına aykırı olarak; Mısır, Libya ve GKRY ile deniz yetki alanlarına ilişkin olarak, "Girit, Kaşot, Kerpe, Rodos ve Meis hattını esas alarak ortay hatta dayalı deniz yetki alanı sınırlandırması" yapmayı hedefliyor. Bu kapsamda, Mısır ve Libya ile deniz yetki alanı sınırlandırması konusundaki görüşmelerini sürdürerek GKRY ile bir sınırlandırma antlaşması imzalamak üzere 2003 yılından beri uygun konjonktürü kollamakta, diğer kıyıdaş devletler ile ikili sınırlandırma antlaşmaları akdetmek ve fiili uygulamalarda bulunmak suretiyle, Türkiye'nin petrol ve balıkçılık gibi kaynaklardan yararlanmasını engellemek ve Türkiye'yi uluslararası kamuoyu nezdinde emrivakilerle karşı karşıya bırakmak istiyor.
YUNANİSTAN, GİRİT'TE AÇIK TARAMA YAPIYOR
Yunanistan, Girit'in güneyindeki sahaları ön plana çıkartarak burada zengin doğalgaz kaynakları olduğuna dair açık tarama yapmakta. Türkiye'nin, KKTC kıta sahanlıklarındaki izinsiz faaliyetlere verdiği tepkinin benzerini Girit'in güneyindeki hakları için de vermesinden çekinen Yunanistan, ihaleyi şimdilik Girit Adası'nın batısı ile sınırlandırmış durumda... Nabız yoklayan Yunanistan'ın Türkiye'nin tutumuna bağlı olarak bu sahaları batıya doğru genişletmesi ve Türk kıta sahanlığına doğru kaydırması ihtimali bulunuyor. Yunanistan'ın resmi kanallardan açıklanan politikası da bu doğrultuda...
HUKUK DIŞI TEZLERİNİ OLDUBİTTİYE GETİRMEK İSTİYORLAR
Konunun bir diğer önemli yönü de bu girişimlerin, Yunanistan'ın karasularını yavaş yavaş artırma niyetinde olduğunun Yunanlı yetkililerin söylemleri ile ortaya çıkması... Zira, dönemin Yunanistan Dışişleri Bakanı tarafından yapılan açıklamada; Adriyatik'ten başlayarak karasularının 6 deniz milinden 12 deniz miline çıkarılması ve sonrasında MEB ilan edilmesinin planlandığı bilgisi paylaşılmıştı. 6 Mart 2018 tarihinde, Yunanistan tarafından Girit'in güneybatısı ve İyon Denizi'nde açılan ihaleye teklif verme süresi dolmuş, Girit bölgesindeki iki saha için TOTAL-EXXON-ELPE, İyon Denizi’ndeki saha için REPSOL-ELPE konsorsiyumu teklif vermişti. 27 Haziran 2019 tarihinde TOTAL-EXXON-ELPE konsorsiyum yetkilileri ile Yunanistan Enerji ve Çevre Bakanı arasında imzalanmıştı. Yaptığı hamlelere ve izlediği stratejilere bakıldığında esasen Yunanistan, Libya ve Arnavutluk'un içinde bulunduğu siyasi durumu istismar etmekte de facto durum oluşturarak deniz yetki alanları sınırlarını çizmeyi, böylece adalara tam etki tanınmasını esas alan geçersiz ve hukuk dışı tezlerini bir oldubitti ile hayata geçirmeyi hedeflemekte...
TÜRKİYE'Yİ DOĞU AKDENİZ'DEN DIŞLAMAYA ÇALIŞIYORLAR
Yunanistan; Girit, Kaşot, Çoban, Rodos, Meis hattını ilgili kıyı kabul ederek Türkiye'yi Doğu Akdeniz'den dışlamaya çalışmakta, GKRY ile ortay hatları esas alıp bunları hakkaniyete uygun hale getirmekten kaçınarak Türkiye'ye sadece Antalya Körfezi ile sınırlı çok az bir kıta sahanlığı ve MEB alanı bırakmaya yönelik hareket etmekte... Bu tutum ilgili uluslararası hukuk normları ile bağdaşmamaktadır ve hukuki mesnetten yoksun. Öncelikle söz konusu adalar Yunan anakarası ile Anadolu kıyıları arasında çizilen ortay hatta bakarak "Ters Tarafta" yer alan adalar olduklarından, sınırlandırma konusunda kıyı oluşturamaz ve karasuları dışında kıta sahanlığına sahip olamaz. Bu husus Uluslararası Hakem Mahkemesi'nin İngiltere ile Fransa arasındaki kanal kıta sahanlığı uyuşmazlığında açıkça belirtilmekte. Bu kapsamda Girit, Kaşot, Çoban, Rodos ve Meis adalarının bir hatla birleştirilerek Yunanistan için Türkiye'nin sınırlandırma bölgesine cepheli ilgili kıyı şeridini ortadan kaldıran yeni bir kıyı oluşturması mümkün değil.
YUNANİSTAN BİR TAKIMADA DEVLETİ DEĞİL
Yunanistan bir takımada devleti olmadığı gibi Doğu Akdeniz’de de muhatap değil... Çünkü; Yunanistan anakarasının Kıbrıs adasına uzaklığı 458 deniz mili uzaklığında... Anakaradan Münhasır Ekonomik Bölge, 200 deniz mili mesafeye kadar uzanabilmekte... Bu nedenledir ki, Yunanistan, anakarası ile arasında 472 deniz mili mesafe bulunan Mısır ve 458 deniz mili mesafe bulunan GKRY ile bir anlaşma yapamaz.
YUNANİSTAN’IN TALEPLERİNİN KABULÜ MÜMKÜN DEĞİL
Doğu Akdeniz’de deniz yetki alanlarının belirlenmesi konusunda Yunanistan’ın haksız ve hukuksuz taleplerinin Türkiye tarafından kabul edilmesi mümkün değil. Bu nedenle, Yunanistan’ın Doğu Akdeniz’de muhatap alınması, Türkiye’nin deniz yetki alanlarında taviz vermesi anlamına gelir. Bu da, Türkiye’nin ulusal güvenliği, enerji güvenliği ve jeopolitik çıkarları açısından kabul edilemez bir durum... Doğu Akdeniz’de barış, istikrar ve işbirliği sağlanması için, Yunanistan’ın uluslararası hukuka ve hakkaniyete uygun davranması, Türkiye’nin ve Kıbrıs Türklerinin hak ve çıkarlarını gözetmesi gerekiyor.
YUNANİSTAN'IN TEZLERİ MANTIK DIŞI VE MESNETSİZ
Bu durumda Doğu Akdeniz'de hakkaniyet ilkesi temelinde deniz yetki alanları Anadolu ile Afrika kıtası sahilleri arasındaki ortay hattı esas alacak şekilde yapılması sınırlandırmasının, "Coğrafyanın üstünlüğü ile birlikte değerlendirilen "kapatmama" prensibi; bir anakara ile bu ana karanın karşısında bulunan adanın, deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasında birbiriyle eşit etkiye sahip olamayacağının ispatı... Velev ki Yunan adaları Doğu Akdeniz'de ve müstakil kıta sahanlığı olduğunu var sayalım; Doğu Akdeniz'de Türkiye'nin kıyı uzunluğu (Deveboynu-Çevlik Burnu arası) 2280 kilometre iken, bu adaların Doğu Akdeniz'e bakan kıyı şeridi uzunluğu sadece 167 kilometredir. Sadece bu çarpıcı farklılık dahi Yunanistan'ın Doğu Akdeniz’e yönelik tezlerinin ne denli mantık dışı ve mesnetsiz olduğunun ispatı mahiyetindedir. Kıyı uzunlukları oranı 13.5'a 1'dir. Yani orantılılık ilkesine göre bakıldığında dahi Türkiye 13,5 alırken, Yunanistan ancak 1 birim deniz alanı alabilecektir ki, bu da ancak karasuları kadar bir deniz alanına tekabül eder.
Kaynak: Milli Gazete