Bu düşmanla iş birliği yapanların yanında İstiklal Harbi’nin başında Mustafa Kemal Paşa’ya göğüslerini siper eden aşiretler de vardır, onların vatanperver liderleri de. Onların çocukları aramızda yaşıyor. (Evimin olduğu caddede bir dükkan var. Dükkanın sahibi Tunceli Nazimiyeli. Her görüşünde sokağa fırlar, “Allah razı olsun hocam dün akşam seni dinledik. İçimize su serptin. Bölücülerin canına okudun” der. Ya da ben Tunceli’ye gidince kahvehanede etrafımda toplanıp ,Türkiye’nin ve Türk Milliyetçiliğinin sorunlarını tartışırlar. Sonra ellerinde Kaleşnikofları ile dağlara korucu olarak görev yaptıkları yerlere giderler.)
Bu azgın aşiretler Türkiye Cumhuriyeti yönetiminin de aynı Osmanlı Ordusu gibi bir iki kere gelip sonra bıkacağını, Tunceli ve çevresini kendi azgınlıklarına terk edeceklerini düşünürler. Ankara, bölgeye bir çok nasihat heyeti yollar. Kendilerine defaatle uslanmaları için nasihat edilir. Dinlemezler. Bu arada devlet Tunceli ve çevresinde aşiret yapısını dağıtmak, ekonomik gelişmeyi sağlamak amacı ile hukuki düzenlemeler üzerinde çalışır. Nihayet “Nasihat ile uslanmayanı etmeli tekdir, tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir” ata sözünde olduğu gibi 1937’de hakkı kötek olan aşiretler gereken dersi almışlardır.
İsyan için ilk toplantı Seyit Rıza ve Demenan Aşireti reisi Cebrail’in önderliğinde Haydaran Aşireti bölgesinde Kürpik’te yapılmıştır. Toplantıya Abbasuşağı, Yusufan, Demenan, Haydaran, Kureyşan ve Bahtiyar Aşireti reisleri katılmıştır. Toplantıda Cebrail; “Mektep, nahiye bizim nemize? Bunları ortadan kaldırmalıyız. Hepsini yakmalıyız” derken, isyanın gerçek motifini ortaya koymaktadır. Toplantıya katılan aşiretler hükümete bir ültimatom vererek, 1) Karakol yapılmamasını, 2) köprü inşa edilmemesini, 3) yeni nahiye ve kaza merkezleri ihdas edilmemesini, 4) silahların toplanmamasını ve 5) pazarlık usulü vergi alınmasını istemişlerdir.
Asi aşiretlerin sayıları az olmakla beraber bu aşiretler, büyük aşiretlerdir. Bundan dolayı isyana destek verenlerin sayısı 25-30 bin arasındadır. Bu da Tunceli nüfusunun % 30’unu oluşturmaktadır. İsyancı aşiretler bu ultimatomdan sonra 21 Mart 1937 Nevruz gecesinde basma kararı almışlardır. Anılan gece Demenan ve Haydaranlılar aşiretlerinden bir grup asi, Demenan Aşireti reisi Cebrail’in oğlu Keko’nun önderliğinde Pah bucağı ve Kahmut’u birbirine bağlayan Harç Deresi üzerindeki tahta köprüyü atmış ve Pah Karakolu’nu basmışlardır. Artık 1937 isyanı başlamıştır.
İsyancılar 25 Mart’ta Kahmut-Pah telefon hattını kesmiş ve Seyit Rıza’nın aşireti ise Hozat’ın Sin Köyündeki karakolu basarak cephaneliği yağmalamıştır. Bu baskınlardan sonra Seyit Rıza yönetiminde 2 Nisan ve 4 Nisan’da toplantı yapan asilerin saldırıları bu toplantılardan sonra artmıştır. Ankara ise olayları yakından izlemekte, istihbarat toplamakta ve askeri hazırlıklarını yapmaktadır. İsyancı aşiretler ise diğer aşiretleri yanlarına çekmek için başarısız çalışmalar yapmışlardır. Nisan ayı böyle geçmiştir.
1 Mayıs’ta Genelkurmay Başkanlığı, savunmada olan birliklerin saldırıya geçerek isyanı bastırmasını istemiştir. 3 Mayıs 1937’de Türk Hava Kuvvetleri’nin Keçiseken Köyünde toplantı halinde bulunan isyancı aşiretlerin reislerini bombalaması ile Türk Ordusu’nun isyan bastırma harekatı başlamıştır. Böylece 1860’dan bu yana Tunceli bölgesine yapılan 12. askeri harekat başlamıştır.
Kısa zamanda gerileyen, isyancılara yönelik büyük etkisi olan bir askeri operasyon, 6 Haziran 1937’de Sabiha Gökçen’in S. Rıza’nın evini, uçakla yaptığı saldırı sonunda bombalamasıdır. Haziran 1937 içinde asilerin gücü büyük ölçüde kırılmış, Kutu Deresi, Kırmızı Dere Sultan Baba Dağı’na sığınan asiler etrafında çember daraltılmıştır. Kutu Deresi’nde direnişi sürdüren Seyit Rıza, Haziran 1937’de hükümete bir mektup yazar, bazı şartlar ileri sürer ve şartları yerine getirilir ise teslim olmak istediğini bildirmiştir.
Hükümet S. Rıza’nın taleplerini tartışmamıştır. Seyit Rıza bir mektup daha yazarak teslim olmak istediğini bildirmiştir. S. Rıza, değişik girişimlerle isyanı tekrar ayağa kaldırmak için çalıştıktan sonra başarılı olamayınca üçüncü kez teslim olacağını, kendisine bir başka ülkeye sığınmak için yol verilmesini isteyen mektubunu Haziran 1937’de yazmıştır. Suriye’den gelen ve aralarında Şeyh Sait’in kardeşi Abdurrahman’ın da bulunduğu bir grup, Tunceli isyanını tekrar canlandırmak istemiş ise de çatışmada öldürülmüşlerdir. S. Rıza ve Bahtiyar Aşireti reisi Şahin dışında isyana katılan altı aşiretin reisi yakalanmıştır. 26 Ağustos’da Şahin de öldürülmüştür. 10 Eylül’de S. Rıza yanında iki adamı ile Erzincan jandarmasına teslim olmuştur. Böylece isyan sona ermiştir. Birinci isyanın bastırılmasından sonra hazırlanan bir İngiliz raporuna göre “Asilerin zayiatı ise şöyledir: 265 ölü, 20 yaralı, 27 yakalanan ve 849 teslim olan... Hükümet, asilere karşı nispeten yumuşak ve merhametli davrandı.” İsyanın bastırılmasından hemen sonra Tunceli’yi ikinci İsviçre yapma iddiasında olan Ankara, şehirde 3 milyon liralık bir yatırım programını uygulamak için harekete geçmiştir.
Ancak bazı isyancı aşiretler “Tamam bu geçti artık. Senelerce tekrar isyan olmaz diyerek” , 2 Ocak 1938’de 7 jandarma erini Masuluşağı Köyü’nde tuzağa düşürüp şehit etmişlerdir. Bunu Mercan Deresi’nde bulunan Mercan Karakolu’ndan iki eri daha şehit etmeleri izlemiştir. Bunun üzerine Hükümet, orduya 1 Haziran 1938’de hazır olması emri vermiştir. (O zaman Hükümet ve ordu varmış.) Hükümet TSK’ya Tunceli’de gerçekleştirilmesi gereken 10 hedef göstermiştir. Bunlar, 1)Son saldırılara sebep olanların ezilmesi, 2)1937 harekatından kalanların yakalanması, 3)asker kaçaklarının yakalanması, 4)silah toplanması, 5)son olayları yapanların ve dağ başındaki şüpheli unsurların (2000-5000 kişi) Tunceli dışına sürülmesi, 6)yasak bölgelerin tespiti, 7) Çemişgezek’te tapu dağıtılması, 8)Çemişgezek yakınlarındaki köylülere tapu dağıtılması. 9) Devlete itaat edenlere tarıma uygun arazi verilmesi, 10)inşaatlara devam edilmesi.
8 Haziran’da ordu, operasyona başlamıştır. 16 Eylül 1938’de sona ermiştir. Zaman zaman çok sert davranılmıştır. Ancak bu sertlik 1938’den sonra Amerikan, Rus, Alman, Japon vs.. ordularının uyguladıkları sertlikten asla daha fazla değildir. Tunceli o günden 1977’ye kadar rahat etmiştir. Allah Atatürk, İnönü, Bayar ve Mareşal Çakmak ile Türk Ordusu’ndan razı olsun. Utanması gerekenler, Dersim için özür dileyenlerdir. PKK’ya teslim olanlar, PKK’nın atasından da özür dilerler.