Birbirlerini tamamlıyorlar
Paralel devlet yapılanmasının KCK boyutlarını çok aşıp, PKK'nın genel hedefleri doğrultusunda bir seyre girdiğini içimiz sızlayarak görüyoruz. O kadar ileri gidiyorlar ki, artık ayrılmanın tartışılmasını ve karara bağlanmasını istiyorlar. BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş'dan gelen açıklamalar son derece yaralayıcıdır ve iktidar kanadından yine hiçbir itiraz gelmemiştir. Bir taraftan özerklik istiyor, diğer taraftan İmralı'daki katilin dışarı salıverilmesinin zamanı geldiğini söylüyor. Bu sözler AKP ile birbirlerini nasıl tamamladıklarının da belgesidir.
PKK fiili durum oluşturuyor, BDP talep ediyor, AKP gereğini yapıyor. Bugüne kadar hep böyle oldu. Türkiye ayrışma aşamasını aşıp bölünme noktasına böyle geldi. Başbakan Diyarbakır'da "Kürdistan" diyerek bu ihanetin adını da koydu. Şimdi de artık son sözün söylenmesini, bebek katilinin salıverilmesini ve bölgenin kendilerine teslim edilmesini istiyorlar. Başbakan yaptığı açıklamalarda kendilerine yönelik en küçük bir eleştiriye dahi çok sert sözlerle cevap verirken, gazete manşetlerini düşman güllerine benzetirken, bütün bu olup bitenlere, bu ihanetlere sessiz kalması çok manidardır. AKP'nin var olduğu yerde, hiçbir şey tesadüf değildir. Bu sessizliğin, bu suskunluğun sebebi herkesin kendi üzerine düşen rolü oynamasından duyulan memnuniyettir.
Lime lime ettiler
Paralel devlet yapılanmasını fiili olarak hayata geçirenlerin, cemaat iktidar ilişkilerini de bu çerçevede değerlendirmeleri çok ilginçtir. Bunun ne demek olduğunu en iyi kendileri bildikleri için, tespit yapmakta ve adını koymakta bir tereddüt yaşamıyorlar.İşin ilginç tarafı, cemaatin devlet içinde devlet olduğu ve paralel bir yapılanmaya gittiğini iktidar mensupları da kabul ediyor olmasıdır. Başbakanın, "ne istedilerse verdik" sözü tam da bunu ifade ediyor. Bu söz sadece cemaatle sınırlı değildir ve ne yazık ki, PKK'da her istediğini almıştır.Bir iktidar milletvekilinin emniyetin cemaate bağlandığı itirafı, ayrı bir vahamettir. Bir değil, birden çok paralel devlet yapılanması olduğu ortadadır ve bu yaşananlar AKP ile birlikte Türkiye'nin nasıl lime lime edildiğini ve ne tür tehdit ve tehlikelerle karşı karşıya kaldığını da ortaya koyuyor.
Yüzkarası
Siz doğrudan devlete saldırır, devleti yok edecek veya dönüştürecek bir yola girerseniz, sadece ve sadece devlet düşmanlarının işini kolaylaştırırsınız. Nitekim, Türk ve Türkiye Cumhuriyeti ile hesabı olan her kim varsa, tamamının harekete geçmiş olması ve AKP ile kolkola yürümesi bunun sonucudur. Barzani gibi ömrünü ve varlığını Türk ve Türkiye düşmanlığı ile geçirmiş birinin, "rüyamda görsem inanmazdım" dediği ihanetlerin hayata geçirilmiş olmasının sevinciyle, başbakana övgüler dizmesi bazıları için gurur vesilesi olabilir, ama bu milletin ve ülkenin yüzkarasıdır. Biz bu ülkenin başbakanın Barzani gibi şu an, şu saat itibariyle bile Türkmen soykırımında tarih yazan bir çapulcu tarafından değil, güçlü, itibarlı devlet başkanları tarafından methedilmesini ister ve bekleriz. Ancak, ne yazık ki gelinen noktada AKP'nin muhatap olacağı neredeyse dünyadaki tek insan Barzani kalmıştır.
Mutlaka hesap verecekler
Bütün bunlar önümüzdeki seçimlerin önemini ve değerini bir kat daha arttırıyor. Bu böyle devam edemez ve Türk milleti sandıkta bu duruma artık bir son vermek zorundadır. Ne kadar gizlemeye ve zihin bulandırmaya çalışsalar da artık sonuç vermiyor ve bu karanlık dönemin kapanacağı görülüyor. AKP zirvelerinin telaşı ve panikatak durumu, bunun göstergesidir. Belli ki yaptırdıkları kamuoyu yoklamalarında dibe vurdukları gerçeği karşılarına çıkıyor.
Telaşla bakanlarını bile aday sıralamasına soktular. Başbakanın aday tanıtım toplantılarında ki sözleri çok ilginçtir. Teşkilatlarına ve adaylarına her ne pahasına olursa olsun sonuç almaları talimatını veriyor.Başlayacak bir çözülmenin, arkasının geleceğini çok iyi bildiklerinden, ellerindeki devlet gücüyle bunun önüne geçmeye ve tersine çevirmeye çalışıyorlar. Ancak, milletin bu karanlık döneme bir son vermesinin aslında kendileri için de bir iyilik olacağını unutuyorlar. Zira, eninde sonunda bu devir kapanacaktır ve bunun hesabını önce sandıkta, sonra bağımsız yargı önünde vereceklerdir. Ne kadar çabuk olursa, günah defteri o kadar az kabarmış olur.
ORHAN KARATAŞ