"Çağımızda insan hayatının üzerinde döndüğü AKILCI ve BİLİMSEL DÜŞÜNÜŞ biçiminin topluma mutlaka bir an önce öğretilmesi ve onunla düşünmesinin sağlanması şarttır.
Halktan önce, ülkenin umerâ ve ulemâsı bu düşünüşü yakalaması gerekir.
Fakat maalesef, onlar bile, felsefî ve bilimsel düşünüşe ulaşmamışlardır, hattâ ona düşmandırlar.
Bu nedenle, özgün felsefe ve bilim ürünleri üretilememektedir.
Çağımızın düşünüş biçimi, akılcılıkla bilimselliğin senkronize edilmişidir.
BİLİMİN ortaya koyduğu teknik bilgi ile akıl yürüterek yapılan düşünmedir.
AKILCI ve BİLİMSEL DÜŞÜNÜŞÜ, becerebilmek için, öncelikle aklın ne olduğu ve doğru aklın nasıl çalıştığını; bilimin ne olduğu ve nasıl yapıldığını çağımız bilgisi ile bilmek gerekir.
AKLIN, nasıl nesnel ve geçerli doğru bilgi ortaya koyduğunu; metafizik önermeleri ile bilimin önermeleri arasındaki farkı bilebilmek gerekir.
AKIL ve BİLİMİ, bir bilgisayara benzetirsek, aralarında şöyle bir ilişki pozisyonu ortaya çıkar.
BİLİM, harddisk; AKIL, onu kullanan ve işleyen softdisk, yani programdır.
AKIL; hem harddisk olan bilimsel bilgiyi üretir, hem de onun kullanılmasını sağlar.
Bu nedenle, çağdaş bilimi üretebilecek ve onu kullanabilecek olan aklın da çağdaş nitelikte olması gerekir.
Harddiskin rem ve bitinin artırılabilmesi ve onu her geçen gün daha etkin kullanabilmesi, aklın çapının geliştirilmesine dayalıdır.
AKLIN ÇAPININ geliştirilememesi durumunda, bilim de yerinde sayacaktır.
AKLIN ÇAPI İSE, ANCAK SİSTEMATİK DÜŞÜNME DEDİĞİMİZ FELSEFE İLE GENİŞLETİLEBİLİR.
Aklın çapı genişletilemediği sürece, meselâ bilgisayarın bir sonraki aşaması icat edilemeyecektir.
ÇAĞDAŞ DÜŞÜNÜŞ; Akılcı ve Bilimsel düşünüş biçimidir ki, esasen milyonlarca yıl insanda egemen olan doğal düşünmeye karşı verilen mücadele sonucu, onun yerine konulan beşerî düşünmenin ürünüdür.
Geçmişe geleneksellik ya da doğallık; şimdiye ise, modernlik ya da beşerîlik adı verilmektedir.
Türkiye, çağı yakalamak istiyorsa, öncelikle düşünüş biçiminde onu yakalaması gerekiyor.
Çağdaşlaşmanın bir tek yolu vardır; davranışlardan önce, onu yöneten motor olan düşünüş biçimini çağdaşlaştırmaktır.
Türkiye, bir an önce toplumuna çağdaş düşünüş biçimini öğretmeli ve bu düşünüşü toplumda egemen kılmalıdır.
Türkiye, bilim üretmek istiyorsa, özellikle ve öncelikle, akademisyenlere hiçbir kısıtlama, sınırlama, yadırgama, yargılama olmaksızın düşünme özgürlüğünü sağlamalıdır.
Hattâ üniversitelerde, 'şeytanın avukatlığı' denen düşünme egzersizleri seansları yapılmalıdır..."
Prof.Dr. Niyazi KAHVECİ
"ÇAĞIMIZ ve TÜRKİYE"
Niyazi KAHVECİ Hocamız'ın aklına ve bilimsel düşünüşüne sağlık.
Türkiye'nin gelişmesi ve kalkınması adına, âdetâ çırpınıyor ve yoğun bir mücadele veriyor.
Sağlığında O'ndan istifade etmemiz ve değerini bilmemiz gerekiyor.
Hocamı saygıyla ve minnet duygularıyla selamlıyorum...