Yunanistan Ege’de Türkiye’ye ait 150’den fazla ada,adacık ve kayalık üzerinde egemenlik iddia ediyor .!Bunlardan kendisi için önemli gördüğü Türkiye’ye yakın büyük Adalar’da devlet uygulamalarına hız verdi. Yaptığı fener, iskele ,liman ,tesis, bina ,askeri üs , helikopter pisti gibi tesisler “Burası benimdir“ mesajını veriyor. 16 civarında adada bizzat Yunan bayrağı dalgalanıyor bu ise fiili işgal anlamına geliyor!!
Maalesef ruhumuzu ve benliğimizi kaybettik içe gömülerek çevremize ve dünyamıza sırtımızı dönerek yaşamaktan keyif alıyoruz .Bu nedenle etrafımızdaki çemberin giderek daraldığının farkında bile değiliz !
Birileri dört bir taraftan nefesimizi kesiyor jeopolitik bir saldırı altındayız…
Öncelikle konunun daha iyi anlaşılabilmesi için sorunun Özü hakkında kısa bir bilgi vermem gerekiyor.Uluslararası hukuk gereğince,bir ülkenin belirli bir toprak parçası üzerinde egemenlik hakkı ileri sürebilmesi için bu alanın bir antlaşma ile kendisine devredilmesi gerekmektedir …
Hiçbir koşulda otomatik olarak hükümranlık hakkı doğmaz!!!
Devir için açık bir irade beyanı gerekir …
Yunanistan’a ;Londra (30 Mayıs 1913 )Atina (14 Kasım 1913 ) Altı Büyük Devletler Kararı (13 Şubat 1914 ) Lozan (24 Temmuz 1923) ve Paris (10 Şubat 1947 ) anlaşmaları ile isimleri resmen zikr edilen Osmanlı devletine ait ada ve adacıklar devredilmiştir…
Üç ada ( Taşoz, Bozbaba ipsara) ismen zikredilmemekle birlikte , Altı Büyük Devlet kararını Lozan’da kabul etmemiz nedeniyle elimizden çıkmıştır.Hiçbir ülke Yunanistan’ın bu konudaki egemenlik hakkına karşı çıkmamaktadır …
Kuzey ve Orta Ege’de dokuz ada (Semadirek, Limni, Midilli, Sakız ,Sisam ,Ahikerya,Taşoz, Boxbaba, Pisara ) Güney Ege’de ise 13 ada (Rodos ,İstanköy ,İstanbulya,İleryos,ileki,incirli ,Batnoz ,Çoban,Herke,Kerke,Kerkelemez Lipso ve Sombeki, ile Akdeniz’deki Meis adası ) bitişik adacıklar (sadece Güney Ege ve Meis için) Ile birlikte Yunanistan’a verilmiştir…
Sonuç olarak verdiğimiz adalar Kuzey ve orta Ege’de dokuz Güney Ege’de 14 olmak üzere Manisa adası dahil toplam 23’tür bunun dışında kalan 150 dolayındaki ada adacık ve kayalık Osmanlı’nın mirasını devralan Türkiye’ye aittir …Türkiye Osmanlı’nın borçlarının nasıl ödediyse bu adaların sahiplenmesi de en doğal hakkıdır… Bu alanlar Gri ya da tartışmalı değil hiçbir tartışmaya mahal bırakmayacak şekilde açık ve kesin olarak Türk toprağıdır…
Sorun büyük bir tesadüf eseri Figen Akad adlı Türk ticaret gemisinin 25 Aralık 1995 günü Karsak’ta karaya oturması ile Türkiye’nin gündemine girmiştir .Gerginlik kısa sürede krize dönüşmüştür .Bu krizde Türk Dışişleri Bakanlığı ile Yunanistan’ın Ankara büyükelçiliği arasında nota teatileri yaşanmış ve böylece bu ihtilaf resmi bir nitelik kazanmıştır. O dönemde izlenen milli politikalar nedeniyle Türkiye bu sorunda ilkeli ve kararlı bir duruş sergilemiştir .
Türk Deniz kuvvetleri 1996 yılının Ocak ayinin sonunda çok kısa süre içinde olaya müdahil olmuş Kardak adacıkları civarında kısmi deniz kontrolü sağlanmış olaya Yunan deniz kuvvetlerinin müdahil olması engelleyerek inisiyatifi ele geçirmiştir ..Böylece Yunanistan geri adım atmak zorunda kalmış ,Başbakan genelkurmay başkanı ve kuvvet komutanları arasındaki karşılıklı suçlamalar yunan basının manşetlerine taşınmıştır.. Bu olay sonrasında yunan Silahlı kuvvetlerinin teşkilat yapısında köklü değişikliklere gidilmiştir …
Konu yaşamsal önemdedir çünkü ada ,adacık ve kayalıkların 1982’de Karakasta imzalanan Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi hükümlerine göre karasuları kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölgeleri bulunmaktadır ..
Bu konu Türkiye ile yunanistan arasındaki sorunların çözümüne de tesir edecektir …Türkiye’nin bu hakkından vazgeçmesini gelecek kuşaklar asla affetmez …
Yunanistan devlet ve basın olarak bu konuda yunan ulusunu dinamik ve canlı tutarken Türkiye’de bu sorun Türk milletinden Gizlenerek kapalı kapılar ardında müzakere edilmektedir …Yunan devlet adamları basın karşısında kendi görüşlerini cesurca savunurken Türk devlet adamlarının ne söyledikleri anlaşılamamaktadır ..
Kardak’ta 20 yıl önce kükreyen Türkiye günümüzde daha büyük ihlaller işgaller yaşanırken niçin şimdi kuzuların Sessizliğine bürünmüş bu durumun oluşmasında Ergenekon Balyoz gibi davaların bir rolü olabilir mi ???
Türkiye’yi silahsız işgal ediyoruz diye düşünen batı yunanistan ve emperyalizmin içimizdeki yardakçıları TESEV’ciler, Sorosçular, Türk isminden ürkenler ,kimliksiz ve kişiliksiz millet hayal edenler bölücüler gericiler ,vatansız solcular, ulusal gurur duygusunu yitirenler ; hiç boşuna heveslenmeyin!!
Aç tavuk kendisini buğday ambarında sanırmış!!!
Türkiye Ege’de gerekeni yapacak güçtedir…
Alıntı
MAVİ VATAN İÇİN JEOPOLİTİK ROTA
Soner POLAT
Sayfa (156-158)