TRT, Erdoğan’ın özel kanalıymış gibi pervasızca yayın yapıyor. Yandaş medya var oluş amacı doğrultusunda, merkez medya ise baskı yüzünden Erdoğan merkezli yayın yapıyor. Gazetelerde de durum çok farklı değil. Her manşet Erdoğan’dan bahsediyor, her köşe yazısı da Erdoğan övgüsü ve muhalif sövgüsü yapıyor. Yalnız televizyon ve gazeteler değil adeta yer/gök Erdoğan afişleri ve propaganda mesajlarıyla donatılmış durumdadır.
Belediyeler, bilboardlar, kamu araçları ve devletin bütün kaynakları aday Erdoğan’ın emrindedir. Devlet bütün gücü ve kaynaklarıyla Erdoğan’ın yanında seçime sokulmuştur. Kamu imkânları bugüne kadar hiçbir seçimde böylesine hoyratça ve siyasi amaçla kullanılmamıştır. Başta TRT olmak üzere devletin bütün kurum ve kuruluşları Erdoğan’ı cumhurbaşkanı seçtirmek için seferber olmuştur.
Seçime doğrudan ya da dolaylı olarak tahsis edilen kaynak bakımından Erdoğan’ın rakipleriyle mukayese dahi kabul edilemez üstünlüğü vardır. Cumhurbaşkanı adaylarına yapılan bağışlarda da Erdoğan açık ara öndedir. Nitekim Erdoğan’ın hesabına 90.382 kişi 24.3 milyon TL yatırmış. Diğer adaylardan İhsanoğlu’na 2,1 milyon lira, Demirtaş’a ise 753.000 TL bağış yapılmış.
Diğer yandan araştırma şirketleri, anketler ve yalnızca adı sivil olan kuruluşlar, Erdoğan lehine psikolojik harekâta bütün hızlarıyla devam ediyorlar. Onlara göre Erdoğan Cumhurbaşkanıdır. 10 Ağustostaki seçim ise formalitenin tamamlanmasından ibarettir. Araştırma şirketleri Erdoğan’ı cumhurbaşkanlığı yarışında -gerçek sonuç ne olursa olsun- yüzde 50’nin altında göstermemeye özel bir önem atfediyor.
Erdoğan’ın “al MHP’den iki puanı ver BDP’ye” türünden stratejisi bu kez de Cumhurbaşkanı seçiminde yapılan anketlerde tezgâhlanıyor. Böylece kamuoyu yönlendirilmeye çalışılıyor.
Erdoğan, devletin gücünün tamamını, belediyelerin bütün imkânlarını, dini bürokrasiyi ve eğitim kurumlarını seçimin aracı olarak kullanıyor.
Erdoğan, sokaklara toplanan kurşun asker ya da bindirilmiş kıta türünden kalabalıklara sesleniyor.
Kendisinden başka herkesi suçluyor. Saçıp savuruyor, esip gürlüyor, asıp kesiyor. Rakiplerine karşı hakaret, tehdit ve aşağılama içeren konuşmalar yapıyor. Gırtlağına kadar yolsuzluk iddiaları altında olan bir iktidarın başı olarak hesap verecek yerde hesap sorduğundan ve soracağından bahsediyor.
Erdoğan’ın iktidarı döneminde yolsuzluk sıradan bir olgu haline gelmiştir. Bu daha önceki uygulamalarıyla bilinmekteydi. Ancak yönetimin, üslubun ve ahlakın bu denli yozlaştığı dönem daha önce hiç görülmemiştir.
İşbirlikçi ve besleme medya, Cumhurbaşkanlığı seçimi fiiliyatta tek adayla yapılıyormuş gibi bir imaj veriyor. Erdoğan’ın dışındaki adaylara verilecek oyların boşuna gideceğine yönelik olarak kamuoyuna yönelik manipülasyon gerçekleştiriyor.
Erdoğan’ın kendi dışındaki adaylara oy verecek seçmenlerin tatile gideceğini ya da sandığa gitmeyeceğine yönelik sanal bir propaganda gerçekleştirmiştir. Bunu esas alarak da ilk turda Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığının garanti olduğundan söz ediyorlardı.
AKP ve Erdoğan’ın hesabını ilk bozan yurt dışında oy kullanan -daha doğrusu kullanmayan- seçmenler olmuştur. Yurtdışından gelen rakamlar Erdoğan için tam bir hayal kırıklığı olmuştur. Yurt dışında sandığa gitme % 10’un altında kalmıştır. 3 milyon seçmenin bulunduğu yurt dışında oy kullanmak için randevu alanların sayısı 240 binde kalınca AKP yönetiminde de panik başlamıştır. AKP, YSK’dan randevu sitemini iptal ettirmek istedi, ancak bunu başaramadı. AKP bunun üzerine % 3’e denk gelen 1,5 milyon oyun yitirilmesiyle ikinci tur hesapları yapmaya başladı. AKP kendi tabanına güveniyordu. Asker gibi gider, randevu alır, oy kullanır sanıyordu. AKP’nin hesabı Avrupa’dan döndü. Erdoğan’a, ilk şok Avrupa’dan geldi