Erdoğan'ı deliğe cemaat mi süpürüyor?

AKP, cemaat kapışması ete kemiğe büründü. Demektir ki, görünür sebep görünmez nice kavganın tuzu biberi oldu. Bir ay içinde iki vekil istifa etti. İkincisi kamuoyunun yakından bildiği ad, Hakan Şükür. Cemaate yakın adlar bunlar. Eğer doğruysa, önümüzdeki dönemde istifası cebinde olan 20 civarı daha vekil var.

Bilmediğimiz sebep her ne ise Erdoğan teslim bayrağı çekmezse, onlarda birer birer istifalarını verip, AKP'den ellerini, gönüllerini çektiklerini ilan edecekler.

Şükür'ün istifası ültimatom niteliğinde. AKP'yi AKP yapan cemaattir demiş. Hatta tehdit de algıladım o sözlerden. AKP'ye 'hadi bakalım cemaat olmadan bir şey yapabilme gücün var mı?' deniliyor.

AKP cephesi 'cemaat ne derse yaptık' diyor. İktidarın dediği doğru ise ana sebep dershane değil mi? Yani AKP, Erdoğan ağzı ile kuş tutsa cemaat bu savaşı zaten açacak mıydı?

AKP 'farkında iseniz hep savunmadaydık' anlamına gelen açıklama yapıyor. İktidar içinde rahatça at koşturan cemaate 'rahat mı battı?' o halde. Aslında bizi zerre kadar ilgilendirmeyen, iktidar iç savaşında Erdoğan'ın ipinin çekildiği, yönetimi tamamen cemaat kadrolarına bırakmadığı için karşılıklı bu restleşmenin yaşandığı ne derece doğru bilmiyorum.

'Yönetimi tamamen cemaate' bırakmanın anlamı, Erdoğan, Hakan Fidan gibi kadronun tasfiyesi imiş. Erdoğan buna direniyormuş. Görünürde dershane savaşı gibi duran didişmenin ana sebebi bu deniliyor. Erdoğan'ın yerel seçimlerden güçlenerek çıkıp, hemen ardından Cumhurbaşkanlığına adımını atmasını istemeyen bir irade mevcut. Deliğe cemaat yoluyla mı süpürüyorlar, acaba ne dersiniz?

Gül'ün Çankaya'da devam etmesini, 2015'de de Başbakanın Erdoğan'ın olmasını istemeyen çevrenin, cemaat eli ile Erdoğan'ı sıkıştırdığı iddiası inandırıcı. İyi de bunu kim istiyor? Askeri vesayet denilecek ortam kalmadı? Yoksa küresel vesayet mi?

Hakan Şükür'ün satırlarına bakılırsa da Erdoğan'ın 2004 yılı MGK'da kabine üyeleriyle imzaladığı 'Gülen'i bitirme' planına her kesimden insanın katıldığı şikayeti var. İnandırıcı mı? Hayır. Ortamı yumuşatmak için kimse öne çıkmıyormuş ve tavır alıyormuş. Oysa Doğan Holding, Sonra N TV vs gibi Gezi olaylarında baş rolü çeken bazı kanallarda daha düne kadar 'Erdoğan dediler mi ağızlarından bir Erdoğan' daha çıkan Nazlı Ilıcak gibi adlar, Gülen'den yana, Erdoğan'a karşı tavır içindeler.

Ergenekon, Balyoz davalarında TSK mensuplarının sesi nasıl duyulmadıysa, sanki AKP'de öyle eriyip, buharlaşacak.

Velhasıl kelâm, cemaat vurduğu yerden ses getirip, her darbede AKP'den parça koparıyor. Cemaat dövüyor, sonra dayak yiyorum diyor. Bu işten ne çıkar? Henüz kesin neticeye varmak için ana vuruşu görmek gerek.Benzeri sahnelerin, nereye varacağını, hangi yeni oyuna düzenek olacağını bilemeyiz.

Netice olacak, Yüce Allah'(c.c.)tan Türk Milletini korumasını, bölücü şer unsurların tavrını onlara göstermesinin duacısı, gerekirse de savaşçısı olabiliriz.

 

 

Nerde ne olup bitiyor, her an her tarafı tarama imkanı bulmaya imkan yok tahmin edersiniz ki. İşte orada Türk Milletin bekası için tehdit taraması yapan okurlar imdada yetişiyor. O okurlardan biri Ö.F.Atay. İşte yönlendirdiği haber.

"Varna Belediye Meclisi üyeleri, 2013'ün son toplantısında ilçe sınırları içindeki 215 coğrafi alanın Türkçe isimlerinin Bulgarcaları ile değiştirilmesine karar verdi.

Türkçe olan 215 coğrafi yerin isimleri Bulgarca isimlerle değiştirilmesi meclis üyelerince onaylandı. İsim değiştirme teklifini sunan İç Makedon Devrimci Örgütü (VMRO) meclis üyesi Kostadin Kostadinov, isim değişikliğini destekleyen değişik siyasi partilerden olan diğer meclis üyelerine teşekkür etti.

Varna Belediyesinin isim değiştirme kararından sonra listede bulunan Kamenar köyündeki bazı mezraların isimleri "Akça Ağaç-Yalovo, Armut Tabya-Kruşev redut, Yeşil Tarla-Zelenata niva, Karakuş-Orlovo, Körbunar-Slepiyat Kladenets" şeklinde değiştirilecek. Diğer yerleşim yerlerine de aynı şekilde Bulgarca isimler verilecek." (1)

Devletler sınırları içindeki yer adlarını, kendi geleceklerine dönük ad değişikliği yaparken Türkiye adeta ayrımcılığı çağrıştıran hareketle, yer adlarını değiştiriyor.

Bulgaristan Varna'daki değişiklik emin olun, en az Türkiye'deki yer adları değişikliği kadar acı veriyor insana. 1444 yılında Varna Zaferi ile girdiğimiz Varna, 1878'de özerklik ilan eden Bulgar prensliğine ait oldu, 1908'de bağımsızlık ilanı ile tamamen bizden koptu.

Aynı oyun bizde dönüyor. Özerkliğin sonu bağımsızlık. Henüz o safha başlamadan, Türk Milleti AKP'ye yol vermezse, ne Bakanlar Kurulunda, ne Anadolu'da 'iki Türk' kalmayacağını şimdiden ilan ediyorum.