Vatanlarını savunan mazlum Filistin ve Gazze halkına zalim İsrail’in yaptığı zulüm ve soykırım üzerine ilahiyatçılar, tarihçiler, gazeteciler ve bölge hakkında bilgi birikimi olanlar güzel yazılar yazıp, analizler ortaya koydular. Ben de konuya eğitim tarafından bakmak istiyorum.
19 Haziran 2022’de bir başka dünyaya açılan kapı, rüya şehir Kudüs’ü bir grup arkadaşla ziyaret ettik. Geziye eşim ve oğlumla birlikte katılmak nasip oldu. İstanbul’dan saat 07.00’de kalkan uçağımız, 09.00’da 20. Yüzyılın başlarında Osmanlı’nın stratejik şehirlerinden, bir lojistik merkezi ve liman şehri olan Yafa’nın yanı başında kurulan Tel Aviv Havaalanına indi.
Yafa, İslam’ın fetih hareketlerinde bölgenin askeri ve ticari faaliyetlerinin yürütüldüğü sınır karakolu, askeri merkezi olarak görev yapmış. Portakal bahçelerinin arasında bağlık bahçelik bir şehir. Kudüs’ü elde etmek isteyen her ülke önce bu liman şehrine göz dikmiş.
Şehirde nereye baksanız, yüzyıllarca hüküm süren Osmanlı medeniyetinin izlerini adım başı görmek mümkün. Kudüs’ü ve bütün Filistin’i baştanbaşa ilmek ilmek işleyen ecdadımız, burada sayısız mabet, külliye, çeşme ve imarethane miras bırakmış. Osmanlı’da İstanbul’dan sonra ilk belediye yönetimi Kudüs’te kurulmuş. II. Abdülhamid döneminde Yafa, El Halil, Gazze, Nasıra ve Taberiye’de birer okul açılmış.
Gezimizde Yafa’daki Hasan Bey Camii, Bahr Camii,1812’de Sultan Mahmut döneminde yaptırılan Mahmudiye Camii Külliyesini ve Abdülhamid’in tahta çıkışının 25. yılı münasebetiyle yaptırılan saat kulesini ziyaret ettik.
İngiliz işgalindeki bölgede Yahudiler, Yafa’nın varoşlarında oluşturdukları Yahudi yerleşim bölgesi olan Tel Aviv’i modern bir çehre ile büyüttüler. Şehrin siyasi kimliği hızla değişti. Yafa’nın ellerinden çıktığını, Kudüs’ün de çıkmak üzere olduğunu anlayan Müslümanlar, Mayıs 1921’de ayaklandı. Ancak onlara arka çıkacak bir Osmanlı Devleti ve halife olmadığından Müslümanların şehirleri sahipsizdi. Her kalkışma bir kırımla sonuçlandı, her çatışmadan İsrail güçlenerek çıktı.
KUDÜS VE FİLİSTİN HAKKINDA KISA VE GENEL BİLGİLER
Her medeniyetin kendi anlayışına göre taştan kutsal mekânlar ve eğitim binaları inşa ettiği Kudüs’ten tarih fışkırıyor. Hal böyle olunca herkes Kudüs’te kendinden bir şeyler buluyor. Mesela Kanuni Sultan Süleyman, Kudüs’e çok hizmet ettiğinden burada Hz. Süleyman’dan sonra ikinci Süleyman olarak anılıyor. Bu nedenle güçlü olan, bölgeyi yönetme hakkını kendinde gördüğünden Kudüs üzerinde söz sahibi olmak istiyor.
Filistin’in tamamı işgal altında. Filistinlilerin yönetiminde kendi içinde özerk Eriha, El Halil, Abdülhalim ve Filistin devletinin başşehri Kudüs’e 30 km uzaklıktaki Ramallah gibi birkaç şehir var. İsrail, Filistin’i resmen tanımadığından Filistinlilerin yurtdışı dışı çıkışları Ürdün üzerinden yapılıyor. Mescid-i Aksa’nın masrafları Ürdün Vakıflar Genel Müdürlüğünce karşılanıyor.
Dünyadan tecrit edilen Gazzelilerin Kudüs’e girmesi yasak. Ancak özel izinle 75 yaş üzerindekiler ibadet için kontrollü olarak Kudüs’e girebiliyor. Bizim gibi dışarıdan gelenlerin de Gazze’ye girmesinin yasak olduğunu söylediler. Gazze’deki Filistinlilere yardımı maalesef onlara en çok zulmeden ülkenin İsrail parası şikel veya büyük şeytan Amerikan parası dolarla yapmak da insana ayrı bir acı veriyor.
FİLİSTİN’DE EĞİTİM BİLİNCİ
Bundan yaklaşık yüz sene önce Cemal Paşa’nın aynı zamanda asker olan özel kalemi Falih Rıfkı Atay, Zeytindağı adlı kitabında şunları söyler: “Trenle Kudüs’e gidiyorum. Trende bir Yahudi genç bol bol Siyonizm propagandası yaparak diyor ki, Siz Siyonizm’e karşı mücadele etmekle aldanıyorsunuz, bu toprakları bizim kadar kimse imar edemez. Çünkü bizim kadar kimse sevemez! dedi.”
“Ey düşmanım sen benim ifadem ve hızımsın / Gündüz geceye muhtaç bana da sen lazımsın” mısralarındaki gibi bu topraklarda yaşayan Filistinliler ve Yahudiler tamamen bilinçli bir eğitimden geçiriliyor. Yahudilerin bu kadar dirençli ve uzun vadeli planlar yapmasını biraz da eğitim sistemine ve verilen eğitime bağlamak lazım.
İsrail devleti bilinçli bir şekilde yurt dışındaki Yahudilerin gelip burada kalmaları için ucuz, kiralık binalar yapıp veriyor. Batı Kudüs’ü devamlı büyüterek modern bir şehir oluşturmuşlar. Yahudiler, Filistinlilerden korktukları için bir saldırı olduğunda kolay savunma yapmak için evlerini genelde tepelerde kuruyorlarmış. Yahudilerin hedeflerini gerçekleştirmek için birçok sosyal amaçlı vakıfları varmış. Buradaki Filistinlilerin evlerine Yahudiler milyon dolarlar verdiği halde Müslümanlar evlerini bilinçli olarak satmıyormuş. Bu yüzden İsrail, Filistinlilere çok yüksek vergi koyuyor, ev yaptırmıyor, evlerini tamir etmelerine izin vermiyormuş.
Lut kavminin helak olduğu, deniz seviyesinden 450 metre aşağıdaki Ölü Deniz kıyısına gittiğimizde gördüklerimizden birisi de Gargat ağacıydı. Yahudiler, bu ağacın Müslümanların bir saldırısında arkasına saklandıkları zaman kendilerini koruyacağına inanıyor. Yukarıdaki resimdeki gibi bu ağaçtan bolca dikilmesi, yine bir bilinç göstergesi.
Filistinlilerin de İsrail’in üstün silahlarına ve baskılarına rağmen ölümü göze alarak şehit olacaklarını bile bile ölüme gitmelerini de yine onların verdikleri şuurlu eğitime bağlamak lazım.
Sizlere bazı gözlemlerim ve birkaç fotoğraf eşliğinde Kudüs’te görerek şahit olduğumuz eğitim anlayışı ile ilgili bazı örnek vermek istiyorum.
Samuel (1) peygamberin kabrinin de içinde olduğu Samuel Tepesinde kale gibi büyük bina var. Birinci dünya savaşında Türk ordusunun karargâh olarak kullandığı bu binanın altındaki bir bölüm şu anda cami olarak kullanılıyor. Burayı ziyaretimizde bir Yahudi lisesinde okuyan kızların burayı ziyarete getirildiğini gördük. Onların aşağıdaki fotoğraflarına baktığımızda hiç bizim liseli kızlara benzemediklerini, gayet mazbut giyimli olduklarını, ağırbaşlı ve çok hanımefendice davrandıklarını müşahede ettim.
Bizim anaokullarında ve ilkokullarda “soyut kavramlardan bahsetmeyelim” düşüncesiyle dinden bahsetmeyerek, sanki din yokmuş tavrıyla eğitim verilirken, Kudüs’te Yahudilerin anaokulu çocuklarının ağlama duvarının önüne getirilip eğitim verildiğini görüntüledim.
TÜRKLERİN GAZZE SAVUNMASI ve BİZİM BİLİNÇ DÜZEYİMİZ
Yine Zeytindağı adlı kitaptan devam edelim: “İngilizler yorgun olan Gazze’deki Türk ordusuna iki defa taarruz ettiler. Denizden büyük gemi topları şehri kaç defa hâk ile yeksan etti. Artık harap olan Gazze, on defadan fazla harple yıkılmış, yeniden yapılmıştı. Gazze’yi ilk müthiş hücumdan kurtaran bu alay, kendinden en aşağı dört, beş defa üstün kuvvetlere karşı Gazze’yi kurtardı. Bir düzine demir yağmuru altında kalan askerlerimiz Gazze cephesinde birçok kahramanlıkla gösterdiler, hiç kimse şahsi kendi geleceğini ve istikbalini düşünmüyordu.”
Ümmet coğrafyamızı kana bulayanlar, 700 yıl bölgede hüküm süren ve yukarıda anlatıldığı şekilde daha yüz yıl öncesine kadar savunmasını yaptığımız, bizim olan Filistin’i unutturmaya çalışarak bizleri Kürt, Türk, Arap diye ırklara bölenler, ne yazık ki bizlere “Ne işimiz var Suriye’de, Libya’da, Filistin’de?” demeyi de öğrettiler. Kendileri de halen Suriye’de, Irak’ta, Filistin’de ve ülkemizde çalışmalar yapıyorlar. Ne işleri var peki buralarda?
“Sömürü” yalnızca bir ülkenin yeraltı/üstü kaynaklarıyla ilgili değildir. Daha vahimi insan kaynaklarında, en vahimi ise zihinlerdedir. Kudüs’ü yüz yıldır ihmal edişimiz, okullarımızda anlatılmayışı, sadece Miraç hadisesinde adını duymamız zihnimizin sömürüldüğünün en önemli belirtilerinden biridir.
Bizde kendilerine mikrofon uzatılıp, Müslüman olmanın en temel göstergesi olan “La ilahe illallah Muhammedün Rasulullah ne demektir?” diye sorulduğunda kahkaha eşliğinde “bilmiyorum” cevabını verilirken, Mescid-i Aksa’da küçük yaşlardaki çocukların sabah namazını kıldıktan sonra hafızlık çalıştığını gördüm. 9-10 yaşına gelen bir çocuk Kuran’ı Kerim hafızı oluyormuş. Bu yüzden Hamas ve Filistin halkı yenilmez. Çünkü dünyada nüfus oranına göre, en çok kitap okuyan, en çok hafız yetiştiren, ilkokulu bitirmeden yabancı dil (genelde İngilizce) öğrenen şuurlu bir Filistin halkı var.
Türkiye’ye dönüşte uçakta 15 kadar Filistinli lise öğrencisinin öğretmenlerinin nezaretinde koro halinde hep bir ağızdan (binek) seyahat duasını (Subhanellezi seğğera lana haze ve künne lehu mugrinin ve inna ila rabbina le mungalibun) (2)
سُبْحَانَ الَّذ۪ي سَخَّرَ لَنَا هٰذَا وَمَا كُنَّا لَهُ مُقْرِنِينَۙ وَاِنَّآ اِلٰى رَبِّنَا لَمُنْقَلِبُونَ
okumaları onların ne kadar bilinçli bir eğitimden geçtiklerinin göstergesi olarak görülebilir.
Tabi ki şu anda İsrail zulmü altında inleyen Filistinli çocuklarımıza üzülüyoruz, ağlıyoruz ama bir taraftan da kendimize, kendi çocuklarımızın şuursuzluğuna ağlayalım. Kendi çocuklarımız bilmem kaç yaşına gelmiş, namaz kılmıyor. Çocuklarımız kimlerin peşinden gidip, kimi örnek alıyor ona bakalım. Yıllardır İslam’ın bayraktarlığını yapan bir neslin torunları olarak bu hale hangi eğitim sistemiyle getirildiğimizi düşünmenin ve tedbirler almanın zamanıdır.
Filistin meselesi bizim için sadece coğrafi ve siyasi bir mesele değil aynı zamanda dini, millî ve insani bir meseledir. Filistin bir medresedir; insanlığa ders veriyor, ders alıyor. Korkak ve soysuz İsrail askerlerine cesurca meydan okuyan Filistinli kadınlar ve çocuklar geleceğimiz için büyük umuttur. Bu insanlık savaşının sonunda sadece İsrail’i değil, emperyalist ülkeler ABD, İngiltere, Fransa, Almanya’yı da mağlup edecek olan Filistinlilerin attığı taşlar olacaktır.
“Sustum artık.
Bana ne tabip lazım
Ne de kurşun döksünler bundan böyle
Zaten kurşun dökmüyorlar artık
Kurşunu çocukların göğsüne saplıyorlar!” (3)
Mustafa ALTINSOY - 13 Kasım 2023
(1) Smahel: Tevrat metinlerine göre İsrailoğullarına gönderilen peygamberlerden biridir. Harun Aleyhisselam’ın neslinden olup Musa Aleyhisselam’ın dinini tebliğ etmiştir.
(2) “Bunu bizim hizmetimize vereni tesbih ve takdis ederiz; yoksa biz buna güç yetiremezdik. Biz şüphesiz Rabbimiz’e döneceğiz.
(3) Nurettin Durman, Şair