Firenin faturası Gül’e kesildi...

 “Fakat ’firelerin nerede olduğuna’ilişkin AKP’li etkin yöneticinin şu söyledikleri gerçekten manidardı;

(Fireleri sadece 3 dönemliklerde aramak yanıltıcı olur. Uyuyan Abdullah Gül hücrelerinin harekete geçtiğini düşünüyoruz. Elimizde güçlü veriler var)”

Yüce Divan soruşturması ve oylamasını darbe senaryosuna bağlayan iktidar sözcülerinin de birdenbire vicdan özgürlüğü savunuculuğuna soyunmaları hatta grup başkanvekili Mustafa Elitaş’ın firecileri hainlikle suçlayanları  “haddini bilmezler”  diye paylaması perde arkasında yaşananların önemli bir işaretiydi. Kaçak saraydan alınan talimatla fire krizinin bastırılması için iktidar yöneticileri yumuşak güç uygulamaya çalıştılar.

Mızrağın yine çuvala sığmadığı bir durumla karşı karşıyaydı iktidar partisi.

Abdullah Gül devir tesliminden sonra ilk güç gösterisini yaptı Recep Erdoğan’a karşı.

AKP’li etkin yöneticinin firelerde Abdullah Gül’ün parmağı olduğuna dair söylediklerinden hareketle hem Başbakanlık hem de Beştepe kaynaklarından birbirini doğrulayan yeni bilgilere de ulaştım. Erdoğan’a yakın bir kaynağın ifadesi çok çarpıcıydı;

“Abdullah Gül, milletvekillerine bire bir markaj uyguladı. Çok sayıda milletvekili ile görüştü, bazılarına da mesaj yolladı. Biz firelerin bundan  iki kat daha fazla olabileceğini bile hesaplamıştık. Fireyi en az yarı yarıya düşürdük.”

Peki, Abdullah Gül ne demişti de eski 4 Bakanın Yüce Divan’a gitmeleri yönünde 50’ye yakın milletvekiline oy kullandırmıştı?..

Bu soruma kısa net cevap verdi Erdoğan’a yakın kaynak;

 “Abdullah Gül, görüşmelerde sürekli olarak ’biz doğru, dürüst politikacılarız. Dürüst politikacılarla siyaset yapmak istiyoruz. AKP’yi bunun için kurduk’diyerek işleme yaptı.”

Abdullah Gül’ün Erdoğan’a karşı güç denemesinde mağlubiyete uğradığını iddia eden Beştepe kaynağı, milletvekili listelerinin de ona göre ayarlanacağını söyledi ve ekledi  “Abdullah Gül’ün Kayseri’den milletvekili olabilmek için çalıştığını ve niyetini biliyoruz. Kimin kimi nerede ikna odasına aldığı belgeleriyle elimizde mevcut...”

Abdullah Gül’ün güç denemesi ile ilgili benzer ifadeleri Başbakanlık kaynaklarından da duydum. Fakat, aldığım şu bilgi çok çarpıcıydı;

“Beyefendi, son görüşmede Sayın Başbakan’a AKP’nin İstanbul milletvekilleri aday listelerini kendisinin yapacağını söyledi. Davutoğlu’ndan İstanbul’a karışmamasını istedi.”

Lafını kesip  “Davutoğlu buna razı geldi mi”  diye sorduğumda ise aldığım cevap daha da çarpıcıydı;

“Sayın Başbakan beyefendiye, görevi verirken ’her şey de tam yetkilisiniz’sözünü hatırlattı. ’İstanbul demek gruptaki milletvekillerinin yarısı demek’dedi. Beyefendi de ’tamam İstanbul’u ben, geri kalanını da beraber yaparız’cevabını verdi.”

 Başbakanlıktaki kaynağım  “Başbakan ile Cumhurbaşkanı birbirine karşı çok bilendi” derken, Beştepe’deki kaynağım fotoğrafı şöyle özetledi:

 “Önümüzdeki seçimde AKP yüzde 45’in altına düşerse ’ben bu partinin kurucusuyum’diyip Abdullah Gül ortaya çıkacak. Büyük kongre isteyecek. Parti yüzde 48’in üstüne çıkarsa bu sefer Ahmet Davutoğlu yeni bir karşı hamle başlatacak.

Gerekli tedbirlerimizi alıyoruz.”

Fire krizinin perde arkasındaki tüm bu sağlam bilgilerin dışında sizlere farklı  bir gerçeği ifade edeyim!..

Ne yazık ki!.. İktidarın içinde bulunduğu tüm çürümüşlüklere rağmen sarsıcı muhalefet de AKP içinde çıkıyor.

Muhalefet, sözde muhalefet görevini bile yerine getiremezken bu görevi de iktidar partisine kaptırdı.

İktidarda onlar. Muhalefette onlar...

Ne kadar içler acısı bir durum değil mi?..

CHP ve MHP, bu sefer de iktidarın kendi içindeki muhalefete yancılık yapıyor!..

''Kobani Raporu''
 “Kobani”  olayları sonrasında bölgeye giden İçişleri Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü müfettişlerinin hazırladığı rapordan önemli bilgilere ulaştım. Önce, terör bölgesinde paralel PKK devlet yapılanmasından son gelişmeyi ileteyim. Örgüt, eğitim faaliyetlerinde, terörist Duran Kalkan’ın yazdığı strateji doğrultusunda bazı devlet okullarının PKK okullarına dönüştürülmesi projesini uygulamaya soktu.

Bölgenin PKK’ya teslim edilmesinin bir resmi olan İçişleri Bakanlığı raporunda şu dehşet verici ifadeler yer aldı:

“Terör örgütünün legal ve illegal faaliyetleri çözüm sürecinde daha ileri noktalara taşıyarak silahlı unsurların da desteğiyle kalkışma teşebbüsü potansiyeline dönüştüğü tespit edilmiştir.”

Raporda ayrıca  “çözüm sürecinin”  bölge halkına yeterince anlatılamadığı belirtilerek,  “Çözüm sürecinin bölge halkına yeterince anlatılamaması sebebiyle bölgenin en sonunda terör örgütünün kontrolüne bırakılacağı anlayışı mevcuttur. Bu bağlamda devlete güven kırılmıştır. Devlete bağlı vatandaşlar, (korucular, aşiretler, devlete yakın aileler) terör örgütünün etkisi altına girmeye başlamışlardır”  denildi.

Çözüm sürecinin ne olduğunun halk ve güvenlik güçleri tarafından bilinmemesinin tam bir kaos oluşturduğunun belirtildiği raporda şu bilgiler yer aldı:

“Çözüm sürecinin açıklanan yol haritasıyla ilgili zaman zaman yapılacak açıklama ve bilgilendirmeler bölge halkını rahatlatır, güvenlik güçlerinin moralini takviye eder” . PKK’nın çözüm süreciyle birlikte silahlı yapısından hiçbir zaman geri adım atmadığı tam tersine güçlendiği ise şöyle özetlendi:

“PKK, şehirlerde silahlı gruplarını muhafaza ediyor. Şehir merkezlerinde kurulmaya başlanan hücre tipi silahlı gruplar kırsalla koordineli olarak faaliyetini sürdürüyor.”

Gerçeklerle iktidar arasında belli ki sıkışan ve durumu idare eden ifadeler kullanan müfettişler ayıp etmişler.

Devlete güven tek terör bölgesinde mi kırılmış?..

Fırsat bulup bir de buna baksalar!..