Hakan Atilla hakkında verilen karar, Hakan Atilla’nın ömrünün geriye kalanını hapiste geçireceğini gösteriyor. Ancak bu davadan zarar gören sadece Hakan Atilla olmayacak. Türkiye Cumhuriyeti devleti de büyük zarar görecek.
Çünkü Halk bank bir devlet bankasıdır ve Hakan Atilla bir devlet bankasının eski genel müdürüydü. Dolayısıyla Hakan Atilla’ya verilen ceza, Türkiye Cumhuriyeti’ne de bir ceza kesileceğini göstermektedir.
Hakan Atilla’nın suçlu bulunduğu suçlamalara bakıldığında Türkiye için durumun ciddiyeti daha net ortaya çıkmaktadır. Hakan Atilla’nın suçlandığı suçlardan ikisi ABD ve özellikle de ABD Hazine Bakanlığı'nı dolandırmak için kumpas kurmak ve Uluslararası Acil Ekonomik Güç Yasası'nı (International Emergency Economic Powers Act) delmek için kumpas kurmak.
Öncelikle Uluslararası Acil Ekonomik Güç Yasası'nın (International Emergency Economic Powers Act) ne olduğunu anlatmakta fayda var.
Uluslararası Acil Ekonomik Güç Yasası (International Emergency Economic Powers Act) eski ABD başkanlarından Jimmy Carter’in 1977 yılında çıkardığı bir yasa.
Bu yasaya göre ABD, yabancı bir kaynaktan kendisine bir tehdit gördüğünde bazı acil ticareti düzenlemeler yapma hakkına sahiptir. İran rehine krizinden sonra çıkarılan Uluslararası Acil Ekonomik Güç Yasası (International Emergency Economic Powers Act) ABD başkanına yabancı ülke vatandaşlarının ya da ABD de yaşayan yabancı uyruklu kişilerin yurtdışındaki varlıklarına bloke koyma yetkisi veriyor.
Örneğin geçmişte bu yaşaya göre devrik Libya lideri Muammer Kaddafi’nin ABD nin egemenlik sınırları içindeki mal varlıklarına el konuldu. Credit Suisse (İsviçre) veya Deutsche Bank (Almanya) gibi bankalar, Amerikan çıkarlarıyla örtüşmeyen para transferleri yaptığı için cezalandırıldı.
2008 yılında Deutsche Bank’ın bu suçlamadan dolayı ödediği ceza 10 milyar Dolar. Bu rakamı Türkiye’ye nasıl bir fatura kesileceğini göstermek için veriyorum. Bir Alman bankasına 10 milyar dolar ceza kesen ABD, çok daha büyük bir yolsuzluk davasında Türkiye’ye keseceği ceza çok daha ağır olacaktır.
Peki, Türkiye bu cezayı ödemek zorunda mı? HAYIR.
Çünkü Uluslararası Acil Ekonomik Güç Yasası (International Emergency Economic Powers Act) Türkiye’nin uyması gereken uluslar arası bir yasa değildir. ABD nin kendi çıkarlarını korumak için çıkardığı bir yasadır. Türkiye Cumhuriyeti devleti de ABD nin çıkarlarına uygun davranmak zorunda değildir
Kısacası Zarrab davası hukuki bir dava değil siyasi bir davadır. Türkiye, ABD çıkarlarına uymadığı için cezalandırılmak isteniyor.
Bu dakikadan sonra büyük devlet olma iradesini kimin ortaya koyacağını zaman gösterecek.
ABD, Hakan Atilla üzerinden Türkiye’ye iki şık sunacak
Ya sana keseceğim cezayı ödeyeceksin ya da benim siyasi isteklerime boyun eğeceksin. Tabii ABD nin Türkiye’den isteyeceği ilk taviz PYD yi ve Kürdistan’ı tanımak olacak ve keseceği maddi cezaya göre siyasi isteklerini sıralayacak.
Türkiye ABD nin önüne koyacağı şıklara uymadığı takdirde bu kez ekonomiyi toptan çökertmeyi ve iç karışıklıklar çıkarmayı deneyeceklerdir ve üzülerek söylüyorum ki ekonomisi dışa bağımlı olan Türkiye bu saldırı karşısında zor duruma düşecektir.
Zaman hamasi nutuklar atma zamanı değil acil çözümler üretme zamanıdır. AKP, yolsuzluk yapan 4 bakanı ve Reza Zarrabı yargılamayarak çok büyük bir hata yaptı ve ABD nin eline koz verdi. Eğer zamanında Reza Zarrab ve dört bakan ödüllendirilmek yerine yargılansaydı bugün böyle bir tabloyla karşı karşıya kalmayacaktır.
ABD nin artık hata yapma kredisi kalmadı. Aldatıldım diyerek bir devlet yönetilemez. Somut karşılığı olmayan havalı nutuklarla dış politika yapılmaz. Türkiye, ABD nin tehdidine karşı uluslar arası alanda kendisinin haklı olduğunu savunacak politikalar üretmelidir. Ya ülkeyi soktuğunuz çıkmazdan çıkarın ya da bırakın başaracak olanlar gelsinler.
Türkiye, AKP ye mahkûm bir kabile devleti değildir. ABD den emir alacak bir devlet hiç değildir.
Barış ATAGÜN