Ülke karışmış, Türkiye bir baştan bir başa ayağa kalkmış, fırsatı ganimet bilenler paylarını düşeni alabilmek için seferber olmuş, bütün dünya pür dikkat ne olacağını ve bu işin sonunun nasıl geleceğini izliyor, kimi "Türk baharı" kimi, "isyan" diyor ve bizim başbakanımız çıkmış hala ucuz siyaset hesaplarıyla işi geçiştirmeye ve kendi durumunu kurtarmaya çalışıyor. Taksim'de başlayan taksimatı MHP ile ilişkilendirmenin başka bir mantığı da, izahı da olamaz.
Başbakanın tek hedefi MHP
Bir defa daha ibretle ve hayretle gördük ki, sayın Başbakan için tek ve değişmez hedef MHP'dir. Başka türlü olsaydı bu ülkenin sonunu getirmek için işbirliği yaptığı PKK ve uzantılarını, mayın eşeği olarak piyasaya sürdüğü liberalleri, ele geçirme ve yok etmede tam destek aldığı "yetmez ama evet" diyenleri, yıkım ihanetini hazmettirmede tahterevalli oynadığı CHP'yi bir kenara bırakıp da MHP'ye saldırmazdı. Zira, şu anda ülkeyi karıştıran, başbakanı ve partisini her anlamda tehdit eden, ortalığı yakıp yıkanlar bunlardır.
Feda edemeyecekleri şey yok
MHP'ye saldırmanın altında tam da bu kirli işbirliğinin, Taksim üzerinden ülkeyi taksim etmeyi gizlemenin yattığı gün gibi ortadadır. Türk milleti bu oyunu bir defa daha görmüştür. En masum isteklerin, en haklı tepkilerin bir takım emellere nasıl malzeme edildiği, AKP'nin iktidarda kalabilmek için feda edemeyeceği hiçbir şeyin olmadığı kesin olarak anlaşılmıştır. MHP bütün kirli oyunlardan uzak durma kararlılığını aynen devam ettirmektedir. BDP'li Sırrı Süreyya Önder'in içinde bulunduğu, yön verdiği bir eylem, sebep her ne olursa olsun makul ve makbul olamaz. Hiçbir MHP'li bu kimliklerle, bu kişiliklerle, nereden gelip nereye gittiği bizce malum olan bu zevatla aynı işin içinde bulunamaz. Nitekim, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, çok net ve kesin ifadelerle oyunu bozmuştur. "Kandillilerle görüşenlerin başrolde olduğu gösterilerin içinde MHP'nin hiçbir ferdi bulunamaz" diyerek, kırmızı çizgiyi çekmiştir.
Millet düşmanları mesafe alıyor
Sayın Başbakanın MHP'yi kendine tek ve değişmez alternatif olarak görmesi ve siyasetini buna göre kurgulaması her ne kadar anlaşılabilir olsa da, bu durum ülkenin bir felakete sürüklenmesi tehdidini ve tehlikesini ortadan kaldırmıyor. Hükümet ve başbakan MHP ile uğraşırken, ülke-millet düşmanları hayal bile edemeyecekleri mesafeler alıyor. Ve sayın başbakanın MHP'yle uğraşmayı ülkenin felakete sürüklenmesinden çok daha önemli gördüğü hayret verecek biçimde ortaya çıkıyor.
Sarsılmaz irade
Bunun sebebi gayet açıktır. AKP'nin iktidara gelmek ve iktidarda kalmak için inançlardan milli değerlere, büyük ve doğru projelerden parlak geleceğe, ülkeye sahip çıkmaktan milletle aynı frekansta olmaya kadar istismar ettiği ne kadar değer varsa, hepsine gerçek anlamını veren ve sarsılmaz bir iradeyle arkasında duran tek parti MHP'dir. Dolayısı ile AKP için en büyük rakip olmanın ötesinde, mutlaka önü kesilmesi ve yalan, iftira, kumpas, tezgah dahil şeytanın bile aklına gelmeyecek planlarla ortadan kaldırılması gereken tek partidir.
Emri kim veriyor?
Yaşadığımız son olaylar ve hükümetin tavrı, başbakanın sözleri bunun böyle olduğunu bir defa daha göstermiştir. AKP bütün bu yanlışları, bütün bu oyunu getirip emniyet güçlerine fatura etmeye ve böylece işin içinden sıyrılmaya çalışmıştır. Günlerdir devam eden olaylarla ilgili olarak söylediği tek şey, gaz kullanımında aşırıya kaçıldığı ve orantısız güç kullanıldığı ve bundan dolayı soruşturma açıldığıdır. Oysa, insaf ve vicdan sahibi herkes çok iyi bilir ki, emniyet güçleri kendilerine verilen emri yerine getirmekle mükelleftir. İstemeyerek de olsa yaptıkları budur.
Elinde gaz bombası ve su tabancası olan polislerin bunları keyiflerine göre mi kullanıyorlar? Karşılarındakilerin insan olduğunu, hatta belki de içlerinde kendi arkadaşları, kendi akrabaları olduğunu bilmiyorlar mı? Ama öyle emir veriliyor ve onlar da aldıkları emrin gereğini yapıyorlar. Peki emri kim veriyor? Sayın başbakanın itirafları bu sorunun cevabı olduğu gibi, hiçbir şey söylenmese dahi sorumluluk siyasi iktidardadır. Dolayısı ile hesap, siyasi sorumluluk taşıyanlardan sorulur. Devleti yönetenlerin sorumluluğuna dikkat çeken ve günah keçisi olarak polisi ileri sürülmesine itiraz eden tek parti yine MHP olmuştur.
Türkiye ayakta
Bu ucuz hesaplarla varılan yer daha büyük yıkım, daha çok kargaşa ve daha tehlikeli bir gelecektir. Başta sayın başbakan olmak üzere iktidarı elinde tutanlar artık bunu görmeli ve anlamalıdırlar. Bu yaşananlardan çıkarılacak asıl ders budur. Günlerdir Türkiye ayakta. Vatandaş ciddi biçimde tedirgin. Herkes yarın ne olacağını, bu çok yönlü yıkımın sonunun nerede kalacağını merak ediyor. Başbakan ve hükümet üyeleri yaptıkları açıklamalarda yanlış yaptıklarını kabul etmişlerdir. Bu durumda bunun mutlaka bir siyasi karşılığı da olmalıdır. İstifa etmek hem onurlu, hem de gerekli bir müessesedir. Defalarca gerekmesine rağmen AKP bu müesseseyi bugüne kadar hiç çalıştırmamıştır. Bu durum yanlış yapanların, hatta suç işleyenlerin cüretini daha da arttırmaktan ve her defasında biraz daha ileri gidilmesinden başka bir sonuç doğurmamıştır ki, gelinen nokta bunun ürünüdür.
Sorumlular istifa etmeli
Birkaç polis memuru veya müdürü üzerinden bu vahim durumu kapatmaya çalışmak, çok daha ağır ve acı sonuçlar doğuracaktır. Hiç olmazsa bu defa, hem de yanlış ve hata yapıldığı itiraf edilmişken gereği yapılmalı ve siyasi sorumluluk taşıyanlar bunun bedelini ödemelidir. Sorumlu bakanların istifası hem hükümeti, hem milleti rahatlatacaktır. Aksi halde, bu iş başbakanı istifa etmek noktasına kadar götürür ki, ne MHP'ye saldırmak, ne işbirliği içinde olduklarının arkasına saklanmak kendilerini kurtarmaya yetmeyebilir.
ORHAN KARATAŞ