Arkamızdan bu kadar iş çeviren adamları biz neden bu kadar sevdik!
Neden bu kadar bağlandık tağutlarına!
Neden şiirlerinde, sözlerinde kaybolduk!
Ki onlar şiirlerinde söylediklerini kendileri bile yapmadılar.
Bizim bir cemaat anlayışımız var, dalgalara kapılmamak için, Allah yolunda, kol kola vermek, dipdiri durmak; ülkücü camia olsun, herhangi bir cemaat olsun.
Onlar da kolkola verdiler.
Hem de öyle bir tutundular ki birbirlerine..
Bizi ezip geçtiler. Bize "Türk" neymiş, "Müslüman" neymiş unutturdular...
Bir söz duydum, bir gezici kardeşimizden.
"Doğru yolda olsanız da, oturursanız, koşanlar sizi ezip geçerler."
Bizi ezdiler!
Bizi gömdüler!
Üzerimize de taşlar koydular ki kalkamayalım.
Biz birbirimizle cedelleştik, enaniyet içinde boğulduk, "osmanlının torunlarıyız" diye dolanıp, gavur torunları gibi bir hayat yaşadık.
Çoğumuz, namazımızı terkettik.
Alimlerden, ilimden, dünyada önümüzü aydınlatacak, ahirette de bizi kurtaracak olan imandan; en önemlisi de, en değerlimiz Kur'an-ı Kerimden uzaklaştık.
Gafletimizin üzerini kendimizi kandırarak kapattık:
Hani biz müslümandık ya!
Hani biz Türk'tük ya!
Türk'ler dünyaya hakimdi ya..
Türkler kutsal ırktı ya...
"Hayatımızın yarısını uyuyarak geçiriyoruz, diğer yarısınıda uyutularak..." diyor Necip Fazıl.
Biz kendi gerçeklerimizle uyutulduk.
Türk'üz dedik,
Müslümanız dedik.
Liyâkat nedir unuttuk, temsil nedir unuttuk, oryantalizm(batının gözünden islam alemi/doğu) içinde boğulduk...
Kendi tarihimizi, bize batılılar kendi kontrol ettikleri televizyon kanallarından öğrettiler.
Tuttular bizi yakamızdan, kaldırdılar, fırlattılar.
Yakışır mı bize bunlar.
Yakışır mı Türk evladına bunlar.
Ey benim dünyadan bihaber kardeşim!
Dalgalar çok büyük, rüzgar çok sert esiyor..
Tek başına direnemezsin bu dalgalara.
"Cemaatçi" etiketini yapıştırıp uzaklaşma Allah yolunda çalışan insanlardan.
Firavun nefsimiz istemez ki emir almak, öğretilmek.
Ama emin ol ki gafiliz!
İhtiyacımız var bizden daha bilgililere, daha imanlı, daha dirençlilerine.
Birbirimize tutunmak konusunda seçim hakkına sahip değiliz çünkü..
İhtiyacımız bu..
Bak ülkenin haline..
Takımları giyip, tesbih sallamakla mı devletler muvazenesinde saygın bir hale geleceğiz.
Suçu başkalarına atıp, komplo teorilerinin içinde boğulmakla mı?
Yoksa tövbe etmekle, o tesbihi sallamak yerine çekmekle mi?
Burcu Erçivan diye bir ablamız şöyle demiş yakın zamanda; "Şu an belkide cenab-ı hakkın kendisini bıraktığını ve darıldığını düşünenler vardır. Cevap; Rabbin seni terketmedi.. darılmadı da/Duha 3"
Allah bize rahmeti, merhametiyle bakıyor güzel kardeşim..
Ellerinden, ayaklarından öpeyim..
Tek başına kalma, tutun birbirine, ve danış her aklına takılanı bir büyüğe.
Ve birbirimize tutunalım, dipdiri duralım dalgalara karşı, dünyadaki bütün islam dışı, inançsız akımlara karşı..
Arkamızdan iş çevirenlere karşı..
Dipdiri, dosdoğru duralım ki, Allah'ın sevdiği kullardan olalım.
Egemen Kurbetli abimiz söylemişti bunu da;
Unutma kardeşim! Kim dosdoğruysa, onu yıktılar.
Şeytan doğru olmaya çalışan adamları çok kıskanır, çok uğraşır.
Sen tutun cemaatine, Kur'an-ı Kerim'ine, ilmine, alimlere, aklı selim bilgelere..
Tutun ki dalgalar, seni de alıp götürmesin.
Tutun ki Allah, bizleri muvaffak eylesin.
''Hayatımızın yarısını uyuyarak geçiriyoruz.. Diğer yarısını da unutularak.'' diyor Necip Fazıl
Hem nefsimize, hem aklımıza, hem de yüreğimize gelsin bu satırlar;