İKİ YANLIŞ BİR DOĞRU EDER Mİ? SEÇİLMİŞ YEREL KRAL SARIGÜL ÜLKEYE YENİ SİYASAL AKTÖR OLABİLİR Mİ?

İstanbul’un tarihi ilçesi Şişli bu kadar olağan üstü hangi hizmetleri almıştır ki; Mustafa Sarıgül nerede ise yaşadığı sürece buradan belediye başkanı seçilsin. İlçe sakinlerinin iradesi ve seçim kararı elbette tartışılmaz. Biz ülkenin çok enteresan bir siyasal vakası için, değerlendirme yapmayı ;önce Şişli, sonra ülke insanına karşı saygımızın gereği kabul ediyoruz.

Yıllardır İstanbul da yaşıyorum. O ilçeyi tümüyle karış karış bilirim. Orada insanların hangi şartlar altında oy verdiklerini, Sarıgül’ün seçim almak için hangi siyasal sirk cambazı oyunlarına muhatap olduklarını gayet net bir şekilde biliyor ve gözlemliyoruz.

Bu ülkede hukuk devletini gerçekten hakim kılamazsak; demokrasiyi tüm kurum ve kuraları ile var edemezsek, adaleti sadece yönetim erki için değil, ülke için ebedi kılamazsak, genelde ve yerelde iş başında bulunanlar, seçimleri kendilerinin kazanma şartları üzerine bina ederlerse, o makamlarda ömürlerinin sonuna kadar kalırlar.

Seçim denilen aslında insanlara dayatılanı seçtiren, seçimcilik oyununda, siyasal sirk cambazlarının arasından, seçim kazanmak deveye hendek atlatmaktan çok daha zordur. Şişli de inşaat müteahhitliği yapanların sır kutularına girildiğinde her şey ortaya çıkar. Ama bunu öğrenmek sayısız vaka da kıyamete kalmıştır. Aslında seçim almanın finansman, sırlarını öğrenmek ve maskeleri indirmek mümkündür.

Orada imar rantiyesi şantiyeleri dile gelmeden, paylaşım ilişkileri deşifre edilmeden, bu siyasal aktörün sırtı yere gelmez. Bu deşifre niçin bir türlü mümkün olmuyor? Konuşacak baba yiğitler zaten suskun ve süt dökmüş kediler gibidir. Dut yemiş bülbüller gibi ilgili herkes suskunluğa bürünmüştür. Konuşmamak zorundadırlar çünkü ekmek, iş, aş düzeni böyle kurulmuştur.

            Bu “hep böyle gelmiş böyle mi gider?” çaresizlik beyanı kader midir? Türkiye bu ilişkileri İtalya ve Avrupa örneklerinde olduğu gibi çözemezse, ülke daha çok uzun süre sancılar çeker.  Türkiye demokrasi ve milli irade lafını diline dolayanların elinde özgürlük ve milli irade tutsağıdır. İmkanı olan kendini tanıtan ve dayatan, ilçeye veya ülkeye kaçınılmaz seçilmiş kral gibi değil midir? Bu kral yetkileri ile bu koltuklar çoğu kez, kanunen denetlenebilen ama vicdanlarda denetlenmesi şimdilik çok zor makamlardır.

Aslında Şişli ve ülke bu iddialar için tipik iki örnektir. Şişli’de bir türlü seçim kaybetmeyen Sarıgül yarın başbakan olsa hiç kaybeder mi? Çünkü o haşa(!) sanki kaybetmemek için yaratılmıştır. Kazanmak için bütün şartlar her şey yeniden ayarlanır hazırlanır. Kurgulanan yeni seçilmiş kralla hipnotize ediliriz. Bunun hesabını bu kafa yapısı ile sorma ümidi ancak gelecek nesillere kalmıştır.

Herkes soysal konumuna, meslek, iskan ve belediye irtibatlarına göre değerlendirilir. İlçenin seçim almak için bir memnuniyet yol haritası çıkarılır. Her eylem seçim almak üzerine kurgulanmıştır. Her şartta seçim almak üzerine Dünya’da bir araştırma yapılsa, bunun ilginç yerel örneği ancak Şişli’de vardır. İnsanların memnuniyetini esas alan “bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır” ifadesi Şişli de seçim almanın, makamı ebedi kılmanın en, öncelikli davranış biçimidir.

Bunun için havrada, kilisede ve camide seçimlerde bütün yollar Sarıgül’e çıkar. Çünkü insanların ihtiyaçlarını esas alan davranış, kaynağı ne olursa olsun onları her şartta seçim için desteklemek, kendi makam saltanatı için olmazsa olmaz şarttır

İnsanlar vergileri ile varoşlardan yıllarca Şişliyi besledi. Kâğıthane varoşlarının çilekeş, fedakâr insanları yıllarca çamur çiğnedi. Toz yuttu, pis derelerin kokusunu uzun bir süre ciğerlerine çekti. Kağıthane yeni ilçe olunca bu ilçe kendi kaderi ile baş başa kaldı. Yeni ilçelerde bu maalesef kaçınılmaz kaderdir.

Ben uzun yıllar Şişli ve Kâğıthane de iskân ettim. Orada ki insanların çilesini birlikte yaşadım. Oto sanayi çöp yolundan huzur mahallesine yıllarca çamurda yürüdüm. Sanayi mahallesinde insanlarla birlikte yıllarca çamura boğulduk. Şişli sakinleri alt yapısı bitmiş gelirlerini fanteziye harcarken Kağıthane’li yıllarca çile çekti.

İdeolojik jakoben Atatürk’ü istismar, dindarı rencide eden, laiklik istismarı siyasal bel altı kampanyaları ile, önce Fatma Girik’e, sonra Mustafa Sarıgül’e her seçimde hatırı sayılır siyasal destek sağlamıştır. Atatürk sır, muamma, esrarengiz yurt dışı seyahatleri ile hiç destek görmüş müdür? Genel siyaset yapma vizesi için hiçbir yurt dışı kapıyı aşındırmış mıdır? Atatürk yüzde yüz yerli milli bu toprakların şimşek yıldırım ve rahmet projesidir. Atatürk istismarcıların, istismarından kurtarılmadan objektif bir biçimde anlaşılmadan ülke gerçek mesafe alamaz.

Tek dişi kalmış tek kutuplu küresel istilanın, bölgesel işbirlikçi taşeronların, itiraf etmekten asla imtina etmedikleri bir başka dizayn görevlisi ve versiyonu Sarıgül müdür? Sam amcanın kamuoyuna yansıyan irtibat iddialarının, yeni siyasal ikame arayış adresi Sarıgül müdür?

Bu ideolojik tavır, hemen karşı cenahta, mübarek dini değerler üzerinden, siyaset yapanlara emsal oldu. Blok tarikat, cemaat ve cem evi oyları artık sandıkta istismar adreslerini buluyordu. Çünkü bu yerel seçim anlayışını gerçekten hak ettiği anlamda sorgulayacak şartlar hiç oluşmadı. Mahalli seçimler, icraatları masaya yatıran seçim yarışından çok, mevcut başkanları eleştirmekten ziyade, “ya din elden gidiyor” ya da “laiklik elden gidiyor” düzleminde yapılmıştır.  

Gerginlik siyaseti yıllarca taraflara hayat verdi haksız avantajlar sağladı. Siyaseti gerginlik etnik aidiyet, mezhep, cemaat, tarikat ve din ve Atatürk istismarı üzerinden yapanların ülkücülere şehit cenazesi iftirası tam bir alçaklıktır.

Sosyal demokrat müteahhit ilişkisi, mücahitlikten müteahhitliğe dönüşümün başka hüzünlü bir projesi midir? Ülkücülerden başka değişmeyen dönüşmeyen servet, şöhret ve saltanat üçgeninde kaybolmayan ideal sahibi ideolojik siyasal hareket kalmış mıdır? Kırmızıçizgileri küresel dayatmalarla sararıp, moraran ülkemiz, başka bir seçenekle mi muhatap edilme isteniyor?

Selam çizgisini iddia ve ideallerini sürdüren karşılıksız ülke sevdalısı ülkücülere! Selam teslim alınamayan son kalenin çilekeş fedakar temsilcilerine! Tarih ülkücüleri hep haklı çıkarmıştır. Ülkenin yarınlarında bu gelenek asla bozulmayacaktır. Seçim yarışını ideolojik yapmayan, Şişli’de AKP gelmesin diye kandırılan, Kâğıthane’de CHP gelmesin diye oyları çalınan, temiz yürekli saf ülke sevdalısı, MHP ye oy veren Türk milliyetçileridir.

Muhafazakâr mütedeyyin ülke sevdalısı kesim hep aldatılmıştır. Çünkü ortada imkânı bol, devlet veya belediye kesesinden develer kurban edecek seçim ağaları(!) vardır. İnsanların zaaf ve ihtiyaçlarını istismar eden, onların iradesini oya devşirmeyi meslek edinen, siyasi kıblesi kendisi olan bir yerel siyaset dinozoru vardır. İdeali koltuk ve biraz daha ilerisi olan bir anlayışa vatandaş mecbur ve tutsak edilmiştir.

 Bu örnekleri aldığım terbiye ve siyasi ahlak gereği yazamıyorum. Kimleri ve hangi ihtiyaç sahiplerini istismar ederek ülkeye siyasi aktör yapmak istediğini ilçede ve ülkede sağır sultan bile biliyor. Şişlide bu milletin parası, imkânları ülkede siyasal aktör olmak için, çarçur edilmemelidir.

Kaynaklar fazla ise ilçe doymuşsa, rantiye düzeni fazlalığı, yetim, öksüz tüyü bitmemiş insanların hakkını millete iade ediniz. Bu kaynakları heba etmenin hesabını, bu millet özgür, hür ve istismarsız adil dürüst bir seçimde, gelecek olan MHP iktidarında elbette soracaktır. Körler sağırlar biri birini ağırlar! Benim belediye başkanım işini bilir! Gemisini yürüten kaptandır! Mantalitesi size hep makam ve belediye başkanlığı getirse bile balığın hakkını yiyen çarçur edenleri yaratan mutlaka hesaba çekecektir.

Ama bu sorgu oraya kalmadan, sandıkta hesap elbette sorulacaktır. Türk milliyetçilerinin eşit, adil dürüst bir yarışla sizi devirecekleri gün yakındır. Bu ülke sevdalıları ile er geç Türk milleti mutlaka buluşacaktır. Sizin gibi siyasetten geçinen, koltuğa yapışan aktörleri sandığa gömecek, yiğit vatan evlatlarını analar doğurmuştur.

Ülkücülerin yaklaşan yerel ve genel seçimlerde seçim zaferinin ayak sesleri duyuluyor. Genel ve yerel seçimlerde yarış şartları adalet ve adabına uygun değildir. İktidardan şikayet ediyorsunuz, ama sizde ülkeye başbakan olsanız ancak ömrünüzün sonunda bırakmaz mısınız? Çünkü sizler seçimcilik oyunu ile genel ve yerel seçilmiş krallarsınız.

Rakiplerinizin elin kolunu imkânlarınızla, bağlıyor adeta zincirliyorsunuz. Kendinizi sınırsız kaynağı belirsiz, rantiye ile tanıtıyor ve seçim alıyorsunuz. Sizce bu insan onuruna siyasi ahlaka yakışıyor mu? Böyle bir yarışı teşbihte hata olmaz. Rakibiniz olan diğer yiğitler için empati yaptınız mı? Eli kolu bağlı rakipleriniz karşısında seçim almak nasıl bir duygudur?

Biz eskiden çobanlık yaparken dağlarda öküzleri ve horozları dövüştürürken, köpekleri dalaştırırken bile hile yaptırmazdık. Halı sahadaki bir futbol müsabakasında bile kural ve eşit yarış şartları aranmaz mı?

Siz ülkenin kaderini etkileyecek yerel ve genel seçimleri nalıncı keseri gibi kendinize yontarak kazanmıyor musunuz? Bunu genel seçimlerde AKP, Şişli ilçesi ölçeğinde siz yapmıyor musunuz? Bu şekilde seçim kazanarak daha ne kadar seçilmiş yerel kral olacaksınız?