İNSAN DENEN MEÇHUL



İçinden gelen ses; dur der: Girme ormana!...Düşüncelerin belki ormandır;girip de çıkamama korkusu belki bundandır!..Kuşların sesi,yaprakların kımıldaması bir hüznü çağırır.Oldum olası akşamlar sessiz ve sakin bir derinlik bırakır...Seyre daldığın doğada, yapayanlız kalırsın, bir sen, bir de duygularınla baş başa!....
Tanımaya çalışırsın insan ve insanları.Doğayı çözersin.Ama ya insanları!..İnsanı tanıma ağırlıklı olarak,belki de psikolojiden ziyade;bir felsefe metnini tanımak gibidir. Girift,sert kayalıklar vardır önünde.Bir ovadaki nehir gibi akıp gitmez insan ruhu.Her zaman değişkendir bazan içe bazan dışa doğru!...Birden düşünürsün... İnsan doğasını anlama çalışması,psikologların tekelinden çıkarılsın diye...İnsan kendisine ne kadar fazla vakit ayırabilirse,kendi haleti ruhiyesini daha iyi idare etmenin yollarını arar...
İnsan düşündükçe sorar kendi kendine: Duygusal zindandan çıkmanın püf noktası nedir? Nedir mutluluğun sırrı?..Düşündükçe ufkun kapısına yol alırsın. Duygulardır düşünceleri meydana getiren...O halde duygular, düşüncelerin doğru olduğunu ispatlamaz çoğu zaman!. Duygular, tıpkı ördek yavrularının annelerini takip etmeleri gibi düşünceleri takip eder....Bazı zaman göz açıp kapayıncaya kadar geçen sürede yapılan rasyonel bir analiz,uzun uzadıya düşünerek yaptığımız değerlendirmeler kadar gerçek olur.
Psikologlar ruh hallerinin,duygulardan farkını şöyle açıklar:Duyguların daima teşhis edilebilir bir sebebi varken,ruh hallerinin genellikle bariz bir sebebi yoktur.Duygular genellikle beyinde olup bitenlerle ilgili olduğu halde; kişilere münhasır haleti ruhiye ise zihinde ve bedende meydana gelen süreçlerden ve değişmelerden etkilenir....
Kafanda üst üste sorular birikir; bazı zaman çıkarsın içinden bazı zamansa çıkamazsın...Ama rahatlatmalı insan kendisini. Her bilimsel tez gerçektir;fakat her gerçek bilimsel olmalı mı diye!?.. Duygular, vefa ile,sevme ile,acı ile her karmaşık haliyle olgunlaştıkça kalıcı olur.
Düşünceler ise; tıpkı durup dururken rüzgar gibi gelip geçerler. Duygu kalıcı olur,düşünce geçici!...Özlemlerin, hatıraların, hayallerin, saygın,ahde vefa ve sevgin hep duygularında yaşar.Duygular ile düşünceler çatışır.Biri hayatın gerçeklerine ve empatiye zorlar,diğeri ise kaçışa!...Hayatın ve insanın karmaşıklığı empatiye zorlarken,kaçış da kurtuluş gibi olur..
Kasım, kasvetli ve bir o kadar da yorgun düşüncelerin ayıdır.Diriliş de onda saklı, uyanış da!..
Düşünmek; herkesin yürüdüğü yollardan farklı düşünmek olursa, bir anlam ifade eder...Hep başkaları gibi düşünmek;hayatın gerçeğine götürmez insanı. ''Nasılsa gelip geçti, öyleyse değeri yoktur'' dememeli insan!...Tam aksi; gördüğün, duyduğun, sevdiğin, kaybolan ve yok olan her şey! daha bir değerlenmeli, bakıp gözetilmeli...
İnsana özgü ne varsa yıpranır bir gün. En yıpranmaz sanılan; sevgi, bağlılık, vefa, dostluk, özlem,gibi şeyler...Oysa ki yıprananları yıpratmamalı insan.Güzellikler,vefa da saklı kalmalı.Kaç kişide bulunur? Belki de hiç!..Gecenin karanlığı, gündüzün ışığı beklediği gibi; aranmalı doğruluk. Olduğu gibi görünmeli, göründüğü gibi olmalı kişi...Hissizlik ve sıradan olmak, değersizleştirilmek ve önemsenmemek onuruna vurur insanın...Hava ,su,gıda gibi korunmalıdır bazı değerler!...
Hint felsefesinde olduğu gibi yaşanmalı sevgi ile hakikat ve seven ile sevilen!...Sevgi belki iki vücutta tek ruh gibi olursa sevgidir.Sevginin mihrabında birleşmeli kalpler!.. Sevende de sevilende hayat; ağızda bal, kalpte zehir olmamalı!...Kalpte menzil menzil, hasreti artmalı sevginin!..
İşte insan bu duygularda yaşar. Bazı zaman bilinir,bazı zaman meçhul.En anlatılmaz,en karmaşık duygularla saklıdır...Hayat dediğin, kırık testiden akan su gibi; bazan kıvrıla kıvrıla bazan da dosdoğru ama hep yolunda akar!....

04.12.2015
AV.Faruk ÜLKER