ÜLKÜCÜLER DARBE TEŞEBBÜSÜNE DEĞİL DARBENİN HEDEF OLDULAR. BUNU DARBE İSTİSMARI İLE İKTİDAR FIRSATINA ASLA ÇEVİRMEDİLER.
İRTİCA İFTİRALARI İLE MÜSLÜMAN, DARBE SUÇLAMALARI İLE ORDU YIPRATILMAMALIDIR
Türk milletinin her türlü kültürel kavramı, içi boşaltılarak suç odak ve örgütleri ile andırılıyor. Bu tesadüf olabilir mi? Ergenekon yurdun adı, Börteçine kurdun adı; ama bu ülkede Ergenekon terör örgütünün adı olmuştur. Nevruz Türkün bayramı ama bu gelenek PKK kanlı kalkışmasının isyan, prova gününe dönmüştür. Hâlbuki bu kavramlar yaşaması, yaşatılması gereken direnç kaynaklarıdır. Bütün bunlar kendiliğinden mi oluyor? Yıllarca irtica diye Müslüman, mütedeyyin insanlar potansiyel suçlu gösterildi. Biz bunu darbeci, Allah inancı şüpheli, baskıcı, Atatürkçülük maskeli, imtiyazlı laik elitlere anlatmakta zorlandık. Bu haksızlığı anlatmak deveye hendek atlatmaktan daha zordu. İnsaf, merhamet yoksunları alçakça saldırdılar. Bu durum samimi, inançlı müminleri rencide etti. İnançlarından dolayı potansiyel suçlu ilan edilip birilerinin istismar alanına terk edildiler. İşte bu baskılar dindarları değil reaksiyon olarak dinden geçinenlere fırsat ve istismar zemini oluşturmuştur. Bugün bu ülkede bu anlamda haksızlık oluyorsa bu baskı atmosferinin mimarı dünün insafsız merhametsiz ellerinde ülkücülerin idam sehpalarındaki darağacı ipinin izleri olan, inancından dolayı başını örten genç kızları, okul kapılarından çeviren, bu ülkenin Müslüman-Türk kimliğinin farkına varamayan, halktan kopan, insanımıza tepeden bakan, darbeci, baskıcı, yöneticilerdir. İşte bu baskılar yeni dayatmacıları işbaşına getirmiştir. Türk milletin gözbebeği, alın teri, göz nuru; kanı, canı pahasına binlerce yıldır kurduğu koruduğu TSK sanki darbe ve suç odağı olarak gösterilmiştir. Emperyalist Batı’nın ve her türlü zorla tahakküm niyeti olan ülkelerin önündeki en büyük engellerden birisi olan bu mübarek kurum, haksız, yersiz gereksiz bir suçlamaya, karalamaya lince maruz bırakılmıştır. Dün irtica adı altındaki Müslüman’a saldırıyı anlatamadığımız gibi bugün darbe masalları ile ordunun manevi şahsiyetini rencide edici, küçük düşürücü, bitmek bilmeyen darbe suçlamalarını da anlatmakta zorluk çekiyoruz. Kimse o darbeciler, bir an önce suçu ortaya çıksın, cezasını bulsun ama bu belirsiz muğlak saldırılar dursun, ordu bizim canımız, mübarek dinimiz varlık sebebimizdir. Bütün bu tartışmalardan en karlı çıkan kimdir? Hiç merak ettiniz mi? Her seferinde gücün yanında ayaklarının üstüne düşen, hep iktidarda olan, hiç muhalefete düşmeyen ayrıcalıklı elitler kimlerdir? Türk ordusunda yıllarca çeşitli kademelerde görev yapmış Engin Alan gibi paşalar hapishanelerde örgüt üyelerinin tanıklığı ile müebbede mahkûm olurken 40 bin kişinin katili ile muhabbet ve Diyarbakır Meydanı’ndan Türk Devleti’ne meydan okuma şovunu anlamakta zorluk çekiyoruz. Bütün bu olanlar kamu vicdanında o mahşeri vicdanı besleyen dini ve milli ölçülerimizin kantarına çıkmalıdır. Bu ülkede suça bulaşan herkes cezasını çekmelidir. Bu hangi suç olursa olsun fark etmez. İmtiyazlı suçlular devlet ve adalet anlayışının dibine dinamit koymak değil midir? Öcalan gibi azılı, kanlı katili imtiyazlı suçlu yapmanın hesabını sorumlu herkes, Türk milletine vermelidir.