IŞİD gerçekten nedir?

Peki IŞİD nedir? Yukarıda IŞİD ile ilgili yapılan izahların hepsinin eksenleri birleştirildiğinde ortaya IŞİD çıkmaktadır. IŞİD yeni kurulmuş bir örgüt değildir. ABD’nin Irak’ı işgalinden sonra oluşmuş ve El Kaide geleneğinden gelen Selefi bir örgüttür. ABD’nin Irak’ta askerî işgali devam ettiği sürede özellikle IŞİD ya da Irak El Kaidesi Arap dünyasının değişik bölgelerinde katılımlar almış, bir Orta Doğu-Arap örgütü olmuştur. Ancak bu süreçte Afganistan-Kafkasya ve Balkanlar çizgisinden Irak’taki savaşa büyük bir katılım gerçekleşmemiştir. Amerikan işgalinin son yıllarında Amerikan Ordusu’nun Sünni Arap aşiretlerini tatmin etmesi/satın alması sonucunda IŞİD ya da Irak El Kaidesi kan kaybına uğramış ve gerilemiştir. 
Amerikan Ordusu’nun Irak’tan çekilmesinden sonra Maliki’nin izlediği Şiici politikalar, Sünni Arapların ve aşiretlerin tekrar IŞİD-Irak El Kaidesi’ne yönelmesine neden olmuştur. Bu sıralarda başlayan Suriye iç savaşı zaten 2003-2011 sürecinde geçirgenleşen Suriye-Irak sınırının fiilen ortadan kalkmasına neden olmuştur. Irak El Kaidesi, Suriye iç savaşına müdahil olmuş ve El Nusra (Yardım) adlı örgütü Suriye iç savaşı için kurmuştur. Ancak bir süre sonra El Nusra’nın lideri, bağımsızlığını ilan edince Irak El Kaidesi, yeni güçler ile Suriye’ye geçmiş ve adını IŞİD’e dönüştürmüştür. Buraya kadar içine sızmalar olsa dahi karşımızdaki IŞİD, Amerikan ve Şii unsurlara karşı savaşan bir Selefi örgüt niteliği taşımaktadır. 
Suriye’nin Akdeniz’deki Afganistan’a dönüşmesi ve bu arada Esad’ı devirme tutkusu içindeki ABD-Türkiye-Suudi Arabistan-Katar ittifakının önünü açması/yardımcı olması ile bütün dünyadan, özellikle Afganistan, Çeçenistan ve Bosna-Hersek savaşlarının oluşturduğu cihatçı Selefi kitleler, Suriye’ye gelmişler ve kendilerine en yakın/güçlü örgüt olarak gördükleri IŞİD’e katılmaya başlamışlardır. Bu da IŞİD’i El Kaide’nin olmadığı kadar enternasyonal bir örgüt haline getirmiştir. Muhakkak ki Suriye’ye gelen/getirilen cihatçı Selefiler arasında değişik istihbarat örgütleri tarafından devşirilen unsurlar vardır. Bunların bir kısmı, ajan niteliği taşıyabilir, bir kısmı ise Afganistan savaşı sırasında ABD ile Rusya’ya karşı iş birliği yapan ancak “ABD ile sonra hesaplaşırız” düşüncesi içinde olan unsurlar olabilir. 
ABD, IŞİD’i Büyük Kürdistan’ı kurmak için kullanmaya mı çalışmaktadır? Öncelikle ABD’nin gücünün sınırları olduğu şüphesidir. Üstelik içinden geçtiğimiz dönemde kısa süren tek kutuplu dünya düzeninden çok kutuplu dünya düzenine geçerken bu sınırlar daha da belirginleşmeye başlamıştır. Bu sınırlar Kırım ve Ukrayna’da Rus politikalarına karşı uygulanmaya çalışılan ekonomik ambargonun etkisizliğinde ortaya çıkmıştır. Keza Suriye’de Moskova-Tahran ittifakı, ABD-NATO ittifakını geriletmiştir. 
Çok kutuplu dünya düzeninde kendisi için en önemli tehdidin Asya-Pasifik bölgesinden yükselmeye başladığını düşünen Washington, uzun bir süreden bu yana Orta Doğu’da çok kan ve zaman kaybettiğini düşünerek, sıklet merkezini Asya-Pasifik bölgesine kaydırmaya çalışmaktadır. Büyük Kürdistan için alt yapı oluşturulmuş ve parçaların bağımsızlaşması süreci zamana bırakılmıştır. Üstelik bu aşamada Kuzey Irak’ın bağımsızlaşması, Irak’ın geri kalanı üzerinde İran etkisini artıracağı için arzu dahi edilmemektedir. Ancak IŞİD’in önemli bir aktör olarak belirmesinden sonra Washington’da yeni stratejik düzenlemeler yapılması ihtiyacı ortaya çıkmış olabilir. Ve ABD, IŞİD’e müdahale sürecini, erken doğum şeklinde de olsa Irak’ı Kürt-Sünni ve Şii olarak üç parçaya bölme zorunluluğu şeklinde değerlendirebilir. Sonuç olarak, IŞİD, bu üç eksenin karışımda bir noktayı temsil etmektedir ve Türk Milleti ve İslam medeniyeti için bir tehdittir.