IŞİD'le de masaya mı oturacaksınız?

          Yaşananların hiçbiri bizi şaşırtmıyor. Bu gidişin sonunun karanlık olduğunu görüyor ve söylüyorduk. PKK ile yapılan pazarlıkların ve verilen tavizlerin sadece ülkeyi bölünmeye götürmekle kalmayacağını, diğer terör örgütlerine de emsal teşkil edeceğini, azdıracağını ve ihanet sırasına sokacağını, kaç defa söyleyip yazdığımıza, bu köşeyi takip eden bütün okuyucularım şahittir. Ne acıdır ki, bugün Türkiye'de bütün terör örgütlerinin cirit attığını, yuvalandığını ve rahatlıkla eylem yapabildiğini, ülkenin başbakanı sanki bir marifetmiş gibi anlatabilmektedir. Terör örgütlerini isim isim sayarak, Ankara'daki kahpe saldırıyı bunlardan her hangi birinin yapabileceğini söylemektedir.
                                       
 HANGİ DEVLETİN AKLI?
          Bütün işaretler ve hatta açıklamalar başkentteki kahpeliği IŞİD'in yapmış olabileceği yönündedir. Nitekim, Suruç ve Diyarbakır gibi benzer eylemlerde de aynı sonuca ulaşıldığı açıklanmıştı. Sayın başbakan bu eylemleri yapanların yakalandığını söylüyor. Ancak, işin arkasında kimlerin olduğu, hangi bağlantıların bulunduğu yönünde en küçük bir gelişme sağlanamadığı anlaşılıyor. Bakanlar kurulu toplantısı sonrasında Numan Kurtulmuş'un söylediği, "arkasında birkaç devlet aklı var" sözü, bir tespite mi dayanıyor, yoksa bir klişenin tekrarı mı, kimse anlayamadı. Hükümet sorumluluğu taşıdığına göre, bir tespite dayanıyor olmalı. O zaman da şu sorular akla geliyor: Hangi devletlerden söz ediyorsunuz sayın bakan? Dostunuz ABD'den mi, düşmanınız Suriye'den mi, kapımıza dayanan Rusya'dan mı, kapı komşumuz İran'dan mı, Irak'tan mı? Bunlardan her hangi birini veya bir kaçını, hatta tamamını kastediyorsanız, ne yapmayı düşünüyorsunuz? Savaş mı açacaksınız, yaptırım mı uygulayacaksınız?
                                   
 HÜKÜMET ÇÖZÜM BULMA MAKAMIDIR
         Bölgedeki bütün devletleri düşman hale getirir, buradan da bir övünme payı çıkarırsanız varılacak yer burası olur. Sadece bu kadarı dahi, iktidardaki yetersizliğin ve çelişkinin ne boyutlarda olduğunu vahim biçimde ortaya koymaktadır. Hükümetlerin görevi birilerini hedef göstermek, şikayet etmek, yakınmak değildir. Çözüm bulacaksınız, tedbir alacaksınız ve gereğini yapacaksınız. Çözüm bulmak yerine çözülmeye gidildiği, gereğini yapmak yerine sorumluluktan kaçıldığı ve yetersizlik bir yerlere fatura edilmek istendiği içindir ki, Türkiye bu haldedir.    
                                     
ESAD DÜŞMANLIĞININ HAZİN SONUCU
          Diyelim ki, kesin şekilde bu kalleşliği IŞİD'in yaptığını tespit ettiniz. Bu durumda yapabileceğiniz nedir? Kalleşlik kendi ellerinizle bataklığa dönüştürdüğünüz Suriye'den geliyor. Suriye'nin kendisi yapmıyor olsa dahi, bu durumu kullananlar yapıyor olabilirler. Bunu biz söylemiyoruz, aklı başında olan ve biraz meseleyle ilgilenen herkesin ortak kanaati. Alın size BOP yolunda Esad'ı düşman ilan etmenin bir hazin sonucu daha. Hadi buyurun çıkış işin içinden. Terörle adam gibi mücadele etmek yerine, istediklerini vermeyi bir çare ve çözüm olarak geliştirdiğinize göre, şimdi IŞİD'le de masaya mı oturacaksınız?
                                     
YANLIŞLARIN KONUŞULMASINI İSTEMİYORLAR
          Neresinden tutsanız elinizde kalıyor. Sorumluluğu taşıyanların, ülkeyi idare edenlerin, bu vahamet karşısında bulduğu tek yol, susturmak, sindirmek ve görmezden gelmektir. Bir taraftan medyayı susturuyorlar, diğer taraftan da hükümet adına her ağzını açan, birlikten beraberlikten, teröre karşı ortak hareket etmekten, tek ses olmaktan dem vuruyor. Aradıkları gerçekten de birlik beraberlik, kardeşlik değil. Zira, akıl sağlığı yerinde olan herkes çok iyi bilir ki, çatıştıran, karıştıran, kendinden olmayan, kendi gibi düşünmeyen, kendini onaylamayanlara neredeyse hayat hakkı dahi tanımayan bu iktidardır. İstedikleri şey, AKP'nin yanlışlarının konuşulmasını engellemek, vahametin üzerini örtmek, milletin gerçekleri öğrenmesinin önünü kesmek ve bu hazin durumu da hazmettirebilmektir.
                           
 PKK VE IŞİD BİRBİRİNİ TAMAMLIYOR
          PKK ve IŞİD her ne kadar birbirlerinin can düşmanı gibi görünseler de, birbirlerini tamamlayarak gidiyorlar. Hatta bakanların söylediği üst aklın bunların ikisini birden kullanmış olması ve aralarında bir koordinasyon oluşturması dahi kuvvetle muhtemeldir. Nitekim, PKK ve uzantıları Suruç ve Diyarbakır'da olduğu gibi Ankara'daki alçak saldırıyı da istismar etmekte, devlet düşmanlığını daha da ileri götürmekte ve ihanetlerine gerekçe yapmakta hiç gecikmemişlerdir. Suruç'da meydana gelen olay PKK'nın yeniden kan dökmesinin ve kahpe saldırılar düzenlemesinin yolunu açmıştı. Şimdi de tersinden gidiliyor. PKK'nın sözde ateşkes ilan ettiği gün, bu olayın yaşanmasının bir tesadüf olduğunu kim söyleyebilir? PKK'nın sıkıştığı ve bir nefes almaya ihtiyaç duyduğu sırada IŞİD devreye giriyor.Böylece bir taraftan 1 Kasım'da yapılacak seçimlerde PKK uzantısı HDP'ye yol veriliyor, diğer taraftan yeni kahpelikler için gerekçe oluşturuluyor. Çok yüksek ihtimaldir ki, seçim sonrasında da yine aynı bahaneyle isyanlar, kahpelikler, bölünme provaları yapılacaktır.
                               
 YAPTIKLARI YAPACAKLARININ TEMİNATIDIR
          AKP ile geçen 13 yılın bedelini istisnasız her alanda ağır şekilde ödüyoruz. Ülke açık bir yol ayrımına getirilmiştir.Hiç dolandırmaya gerek yok.  AKP ile devam edilmesi bu ihanetlerin çok daha ileri taşınması ve sonuç alması demektir. Yaptıkları yapacaklarının teminatıdır. Herkes aklını başına almalıdır. Ülkenin bugünkü perişan halinden kurtulmasının tek yolu AKP'den kurtulmaktır. 1 Kasım'da yapılacak olan seçimde kimin iktidar olacağına değil, ülkenin varlığının ve birliğinin devam edip etmeyeceğine karar verilecektir.