İslam dünyasında yaşanan gelişmeler mübarek üç aylara girerken ümmet adına son derece hüzün vericidir. “Bir elime ayı bir elime güneşi verseniz bile Allah’ın dini yaymaktan asla vazgeçmem” diyen kainatın efendisine(Sav) ve onun eliyle insanlığa inen Kuran ahkamına o kadar hasretiz ki; adeta ümmet yeniden gerçek vuslata erecek, yeniden bir ahlak kültür ve medeniye projesi doğma vakti ruh ve mana dünyamızı hayallerimizi süslemelidir.
İtilen, kakılan, aşağılanan, operasyona uğratılan, payına kan ve gözyaşı düşen, yeryüzünün mazlumu Müslümanlar özellikle inisiyatif alması gereken millet liderlik ihtimali zalimlere korku salan Türk milletini bekliyor. Türk milleti ayağa kalkarsa ümmetin yeniden doğuş ve şahlanışı başlayacaktır.
Bunu dillendirmeyi bile ırkçılık diye iftira edilen Türk milleti, öz yurdunda alçakça bir etnik fitneye maruz bırakılmıştır. Aslında refleksleri köreltilen, ablukaya alınan, bu asil milletin şahsında İslam alemidir. Sancılar, bir türlü bitmeyen çalkantılar Müslümanların yaşadığı coğrafyalarda yükseliyor.
Sırayla ümmet kan gözyaşı nöbetine kalkıyor. Bu yaşanan hüzünlü travmalar haşa İslam’ın suçu mudur? Yoksa Kuran ve sünnetin özüne intisap edemeyen Müslüman’ın suçumudur? Bu muhakeme ve otokritiği gerçek anlamda yapamayan, Müslüman vicdanını harekete geçiremeyen, İslam inkılabını fert ve sosyal manada yapamayan ümmeti bekleyen yeni zilletlere razı olmaktır.
İslam dünyasına musallat ettirilip, tek kişilik rejimlerle Müslümanlara her coğrafyada kan kusturuluyor. Son kullanım tarihine tabi tutulan şahıs ve rejimler üzerinden, soğuk savaş döneminde paylaşılan bu dünya, bugün yine emperyalistçe nüfus paylaşım arenası haline getirilmiştir. Bu paylaşım savaşından çaresiz garip ve mazlum Müslüman’ın payına kan gözyaşı ve ırza geçme olmuştur.
Sonuçta zalim Saddam, diktatör Kaddafi’nin ülkesinin petrolleri batıya akıyor. Zalim devirme krallardan, krallarla kurtulma sahtekarlığı ile ilke değil ulusular arası petrol yağması alçak işbirlikçilerle el değiştirerek aynı emperyalist sömürü adreslerine akıyor. Esad kışkırtılıp Müslüman kanı akıtılıyor. Bu zalime yine başka zalimlerle sarmaş dolaş olarak kral Esadı başka krallarla alt etmenin adı demokrasi götürme oluyor.
Ortadoğu da aslında yandaş dikta yönetimler tiyatrosu demokrasi ile maskeleniyor. Senin kralın benim kralım iğrenç oyununda olan saf Müslüman’a oluyor. Zulüm arşa yükseliyor. İşbirlikçi, ikiyüzlü taht ve post kavgaları uzadıkça uzuyor. İki ayda gidecek esad birine kılçık bir diğer zalime bölgede tutunacak dal oluyor.
Akdeniz çanağında mazlumların kan ve gözyaşının sel gibi aktığı kanlı hesaplaşma acilen bitmeli fitne el bölgeden acilen çekilmelidir. Bölge kendi dinamikleri ile halkların özgür kararları ile yeniden yapılandırılmalıdır. Çözüm Kuran’a sünnete dönmektir.
Bir büyük inkılabın inanç kodları hayat alanlarımızı belirlemedikçe samimiyet ihlas teslimiyet ve ümmet bilinci riyasız efendimizle buluşmadıkça asla iki cihanda belimiz doğrulmaz. Ümmet sorumluluk sınırlarımızı millet ve fert kesişim alanları ile rasyonel ve kaos el olarak irtibatlandırmadıkça fasit daire ve döngüden kurtulamayız.
İslam dünyası Kuran sünnet ışığında Türk milleti ile büyük buluşmayı bekliyor. Müslüman’ın kan ve gözyaşı nereye kadar akacaktır? Zulmün sorumlusu kimdir? Kan gözyaşı ve feryatlar niçin hep İslam dünyasından yükseliyor? İslam dünyasından zifiri karanlık görüntüler neyi ifade ediyor?