İŞTE REÇETE

Türkiye tarihi bir dönüm noktasına gelmiştir. Bunu sadece Taksim gezi parkı tepkilerinin seyrine bakarak söylemiyorum. Ekonomik, sosyal, siyasi, kültürel alanlarda yaşananların ortaya koyduğu göstergeler bunu söylüyor. 11 yıllık AKP iktidarı sonucunda ülkemiz her alanda tıkanmış, budanmış ve yorulmuştur. Bu durumun acı sonuçları ortaya çıkmaktadır ki, yaşananlar bunun ispatıdır. 

Yanlışta ısrar 

Asıl çarpıcı olan, iktidar sahiplerinin hala bunun farkında olmamaları ve yaptıkları her şeyi tek ve değişmez doğru olarak görmeleridir. Özellikle sayın başbakanın yaptığı açıklamalar bütün ümitleri kırmakta ve endişeleri arttırmaktadır. Akıl almaz yanlışları, ağır sonuçlar getiren teslimiyetleri, "yüzde 50 oy aldık" gibi, garip ve anlaşılmaz bir mantıkla, "her şeyi ben bilirim. Herkes bana tabi olmak zorundadır" gibi bir anlayışla izah etmeye kalkışmakta ve yanlışa ısrarla devam etmektedirler. Her yanlış, yeni bir yanlışı doğruyor ve ülke hızla bir felakete sürükleniyor. Son olaylarla ilgili özellikle yapancı basında çıkan haber ve yorumlar, AB ve ABD başta olmak üzere komşularımızdan gelen açıklamalar çok acı vericidir. Türkiye tarih boyunca hiç bu durumlara düşmedi. "Geliştik, saygınlık kazandık, itibarımız arttı" övünmelerinin gelip dayandığı yer bu acı tablo olmuştur. 

Tutunacak değer bulamıyorlar 

Her ne olursa olsun, demokrasiden ayrılamayız ve Türk milletine güvenmekten vazgeçemeyiz. Sayın Devlet Bahçeli'nin grup konuşması, ümitsizliğin, çaresizliğin arttığı, insanların her ne pahasına olursa olsun artık sokaklara dökülme gereği hissettiği bir ortamda; hem Türk milletine bir ümit ışığı, hem demokrasiye sahiplenme, hem hükümete bir tavsiye, hem de dünyaya bu ülkenin sahipsiz olmadığını gösteren bir mesaj olmuştur. Başta sayın başbakan olmak üzere AKP yönetimi acil olarak bu tavsiyelere kulak vermeli ve kuru inadı, hoşgörüsüz tavrı ve 'benden başkası hükümsüzdür' anlamına gelen miadı dolmuş siyaset dilini terk etmelidir. Püf noktası burasıdır. Bu inat, bu hoşgörüsüzlük devam ettikçe, "sadece ben bilirim" havası sürdükçe, bu ülkeye huzur gelmesi mümkün değildir. İktidarda kalabilmek için bütün değerleri hoyratça feda edenler, bugün tutunacak bir değer bulamamaktadırlar. 

Çare demokrasidir 

Sayın Bahçeli'nin şu sözleri çaresizlik içinde çırpınan ve çırpındıkça daha büyük yanlışlara yol açan hükümete de, sokağa inen kırgın insanlara da, bütün bu gelişmeleri endişeyle izleyen vatandaşlara da, Türkiye'nin karışmasını bekleyen içerideki ve dışarıdaki mihraklara da bir çağrıdır: "Şayet Türkiye'de sokakları mobilize ederek, aynı şekilde saf ve tertemiz beklentileri provoke ederek siyasal değişimi içte ve dışta uman varsa; bilsinler ki, ateşle oynamaktadırlar. Doğrudur, Başbakan diktatörlüğe kaymaktadır. Doğrudur, polis aldığı talimatlar gereğince şiddete başvurmaktadır. Doğrudur, AKP tıpkı Nazileri aratmayacak derecede sanki gaz odaları kurmaktadır. Doğrudur, Başbakan ve hükümeti insanlarımızın özelini işgal etmekte, her şeyine burnunu sokmaktadır. Doğrudur, Başbakan Türk milletini bölmeye odaklanarak küresel kanlı projelere taşeronluk yapmaktadır. Ne olursa olsun, çare demokrasidir. Ne olursa olsun, tek seçenek meşruiyet sınırlarında kalmaktır. Ne olursa olsun, gaz altında kalınsa da gaza gelmemektedir. Türkiye'nin gergin atmosferinin soğuması ve yumuşaması için Başbakan Erdoğan da aklını başına almalıdır. Kendisini ve iktidarını gözden geçirmelidir. Tepkileri küçümsememeli, hele ki, üç beş çapulcu diyerek şuursuzca beyanlar vermekten uzaklaşmalıdır. 

Başbakan'dan rahatsız olanlar, otoriter mizacından bunalanlar, hükümetten dertlenenler mutlaka meşruluğun yolundan ayrılmamalı ve Milliyetçi Hareket'in iktidarla mücadelesine arka çıkmalıdır. Biz AKP'nin üstesinden Allah'ın izniyle geliriz. Biz Başbakan'a yaptıklarının hesabını sorarız. Kimse merak etmesin, yapılanları bu iktidarın yanına bırakmama konusunda söz verdik, yemin ettik ve geri dönüşü olmayan bir kararlılık gösterdik." 

Başka bir Türkiye yok 

Hala vakit geç değildir. Sayın başbakan MHP lideri sayın Bahçeli'nin şu tavsiyelerini dinlemeli ve gereğini yapmalıdır. Bu hem kendisi, hem hükümeti, hem demokrasi, hem Türkiye'nin geleceği için hayati önemdedir: "Millete rağmen bir şey olmaz ve olması da düşünülemeyecektir. İstanbullu kardeşlerimin onayı olmadan Gezi Parkı'nda AVM bulunamaz, Topçu Kışlası kurulamaz ve AKM de yıkılamaz. Başbakan Erdoğan açtığı gedik büyümeden, dışarıda ve içerde el ovuşturan akbabalar daha fazla meseleyi başka yerlere çekmeden sorumlu, vicdanlı ve faziletli hareket edecek tavrı göstermelidir. Bunun taviz vermekle, sokağa teslim olmakla bir alakası yoktur. Zaten 10,5 yıldır ödün vere vere, önüne gelene teslim ola ola hali ve mecali kalmamıştır. Başka bir Türkiye yoktur. Gidecek başka bir Türkiye yoktur. Gidecek başka bir vatanımız yoktur. Yeterince kavgadan çekmiş, yeterince düşmanlıklar yaşamış ve yeterince kötülüklere muhatap kalmış Türk milletinin, yeni bir bataklığa saplanmasına, yeni bir felaketle karşılaşmasına hep birlikte engel olmalıyız. Birbirimize girerek, Allah muhafaza Taksim'den Tahrir çıkartmaya yönelerek, Türk baharı için ayin yapan küresel mihrakların, yabancı istihbarat elemanlarının ekmeğine yağ sürerek hiçbir sonucu elde edemeyiz. Biz bu aziz vatan coğrafyasında, tek millet halinde kalarak, bağımsızlığımızı koruyarak, demokrasimizi çalıştırarak, mevcut şartları daha iyi yaparak, ifade hürriyetine azami saygı ve riayet göstererek sorunlarımızı çözeriz, çözmek zorundayız."