Kerbela'yı bile kirli siyasetlerine alet ettiler

AKP'nin kurduğu yalan, talan ve ihanet düzenini millete hazmettirmek için feda edemeyeceği hiçbir değerin olmadığını, zaten biliyor ve söylüyorduk. Ahmet Davutoğlu'nun başbakan olmasıyla birlikte bunun, sadece vicdan ve ahlakı değil insan aklını da çok zorlayan örneklerine rastlıyoruz. Bunlardan sonuncusu Nevşehir'deki Hacı Bektaş Aşüre Günü etkinlikleri sırasında yaşandı. Başbakan yaptığı konuşmada, Dersim olaylarını çarpıtmakta Sayın Erdoğan'ı çok gerilerde bıraktı. Dersim'i Kerbela ile bir gördü ve skandal bir konuşma yaptı. 

Dehşete kapıldık 

Zerre kadar tarih bilgisi ve imanı olan herkesi dehşete düşüren bu değerlendirme karşısında, özellikle din adamlarının suskun kalmasını anlamakta gerçekten güçlük çekiyoruz. Çok şükür ki, bu ülkenin düşünen, kavrayan, anlayan, doğruları ortaya koyan ve bu çarpık zihniyeti teşhir eden siyasetçileri de var. Nitekim, MHP Genel Başkanı sayın Devlet Bahçeli, bu vahamete sessiz kalmadı. Bir yazılı açıklama yaparak, hem işin aslını, hem de AKP zihniyetinin milletin zihnini bulandırmak için neleri feda edebileceğini ortaya koydu ve özür dilemesini istedi. 

Cehalet mi şuursuzluk mu? 

Haber sayfalarımızda tamamı yer alan açıklamanın bazı cümlelerini paylaşmak istiyorum: "Dersim'deki hıyaneti, devlet ve millet aleyhine kurulan tuzakları, sahnelenen emperyalist oyunları Kerbela'ya benzetmek eğer cehalet değilse tam anlamıyla şuursuzluk örneğidir. 1930'lu yıllarda Dersim'de patlak veren isyan ve ihanet kalkışmasını Kerbela gibi İslam tarihinin en hassas ve en acıklı hadisesiyle ilişkilendirmek bir defa Ehl-i Beyt'in aziz hatırasına ağır bir hakarettir. Davutoğlu Türk milletini ve Türkiye Cumhuriyeti'ni Yezidle bir ve aynı görmüş; canileri, teröristleri, o devrin PKK'lılarını Efendimizin kutlu torunu Hz. Hüseyin ile eşdeğer tutmuştur. Hz.Hüseyin haksızlık karşısında susmayan bir vicdan, zulüm karşısında eğilmeyen bir ahlak ve cesaret abidesidir. Böylesi mübarek bir büyüğümüzün, tazimle andığımız bu iman doruğumuzun şeref ve şehadetle özdeşleşmiş nurlu ismini devlet ve millet düşmanlarıyla eşitlemek manevi bir felaket, bağışlanması zor olacak bir günahkârlıktır. Başbakan sadece Alevi İslam inancına mensup kardeşlerimizi değil, tüm inananları, tüm Müslümanları incitmiş, sarsmış ve manen eziyet etmiştir. Kerbela, haksızlığın reddedilmesi, adaletsizliğin yok sayılması, Hüseyni ahlakın ayağa kalkışı ve başkaldırısıyken Dersim; rezilliğin, parçalanmanın ve şeytani hesapların kirli tezahürüdür." 

Davutoğlu'nun telaşı 

Bu açıklama karşısında ifşa olan Davutoğlu'nun nasıl bir telaşa kapıldığını yaptığı ikinci açıklama ibret verecek biçimde ortaya koyuyor. Durumu kurtarmaya çabalarken, skandallarına yenisini ekliyor: "Cumhurbaşkanımız Dersim'den özür dilediği için, ben de onu Hacı Bektaş'ta dediğim için yanlış yaptığımı söylüyor. 1937'te dersim katliamını yapanlar 1944'te başta Alparslan Türkeş olmak üzere bugün MHP'nin ideolojik arka planını oluşturan insanları tabutluklara soktular. Git ve oku Kazım Alöç'ün okuduğu iddianameyi. Diyor ki, bunların, Türkeş'in de diğerlerinin de vatana ihanetleri sabittir. Bu vatan hainlerini herhalde Pera Palas'ta ağırlayacak değildik, tabi ki zulüm yapılacaktır. Ey Bahçeli esas sizin Türkeş'ten özür dilemeniz lazım. Git bunu iç Anadolu'da konuş ve de ki Dersim'de katliamı yapan CHP doğruydu de." 

Çarpıtma gayreti 

Neresinden başlayıp, neresini düzeltelim: Sayın Davutoğlu, İmralı ile şeref masaları kuranların Dersim'den özür dilemeleri bizi şaşırtmıyor. Sizin Hacı Bektaş'da Dersim'den özür dilemeniz sicilinize uygun olabilir. Ancak, vatana ihaneti Kerbela ile kıyaslamak, sayın Bahçeli'nin de belirttiği gibi Ehl-i Beyt'in aziz hatırasına ağır bir hakarettir. Türk milletini ve Türkiye Cumhuriyeti'ni Yezidle aynı görmek; canileri, teröristleri, o devrin PKK'lılarını Efendimizin kutlu torunu Hz. Hüseyin ile eşdeğer tutmak tevili mümkün olmayan bir durumdur. Sayın Bahçeli Dersim'den özür dilediğiniz için değil, yalan, talan ve ihanet düzenini hazmettirebilmek için kutsallarımızı da kolayca feda edebildiğiniz için sizden özür dilemenizi istiyor. Çarpıtarak bu vahameti ortadan kaldıramazsınız. 

Ne farkınız var? 

Rahmetli Alpaslan Türkeş'e yapılan zulümleri Dersim ihanetlerine örtü yapmaya çabalamanız ayrı bir skandaldır. Siz hiç merak etmeyin Türk milliyetçileri ve ülkücüler Dersim'i de, Rahmetli Türkeş'e yapılanları da çok iyi bilirler. Rahmetliyi tabutluklara sokanlar da, 1980'de de idamla yargılayanları da çok iyi tanırlar ve hiç unutmadılar. Onlar "Pera Palas'da ağırlayacak değildik" dediler, Kenan Evren'ler de "asmayıp da besleyecek miydik?" dediler. Bedeli rahmetli Türkeş ve Türk milliyetçileri ödedi, aradan siz ve sizin zihniyetiniz sıyrıldı. Sizin onlardan ne farkınız var? Onlar, ele geçirdikleri iktidarı baskı ve zulüm için kullandı da, siz sahip mi çıktınız? PKK ile şeref masaları kurarken, bütün suçları ülkesini ve milletini sevmek olan Türk milliyetçilerini ve ülkücüleri sürüm sürüp edip kış ortasında yerinden yurdundan edilen sizin iktidarınız değil mi? Seçim meydanlarında ağır hakaretlerle ülkücüleri ve Türk milliyetçilerini hayvana benzetip, her türlü hakareti reva gören siz değil misiniz? Asılanlar ülkücüler, beslenenler sizler oldunuz. Eğer bir özür dilenecekse, burada da özür dilemesi gerekenler sizlersiniz. 

Yeter ki hakaret etmeyin 

Sizden kimse bize sahip çıkmanızı beklemiyor sayın Davutoğlu. Yeter ki, hakaret etmeyin, yeter ki bu milletin aklıyla dalga geçmeyin. Dersim ihanetiyle ülkücüleri yan yana getirmeniz ağır hakarettir. Kuran Kurslarına sahip çıkan, tekrar açılmasını sağlayan MHP'dir. MHP Türkiye'nin ve dünyanın her yerinde aynı şeyi söyler, aynı şeyi konuşur. Duruma göre vaziyet almak, gittiği yere göre şerbet vermek sizin siciliniz. CHP'nin arkasına saklanarak ihaneti gizleyemezsiniz. Bugün Dersim'den özür dilemeniz, yarın da PKK'dan özür dileyeceğinizin garantisidir. Hiç olmazsa mübarek dinimizi, İslam büyüklerimizi bu kirli politikalarınıza alet etmeyin.