HERKESTE BİR KARAMSARLIK
Ekonomi her tarafından imdat sinyalleri veriyor ve düzelme yönünde hiçbir ümit ışığı görünmediğini yine ilgili bakanlar ilan ediyor. İşsizlik, ümitsizlik tavan yapmış durumda. Hukuk işlemiyor, demokrasi rafta, basın özgürlüğü çoktan yok edildi. AKP'ye oy verenler de dahil millette büyük bir karamsarlık hakim. Etrafımızdaki amansız kuşatmanın ateşi yakmaya başladı. Hızla Suriye bataklığına çekildiğimizi içimiz sızlayarak izliyoruz. Daha dün, Alman Başbakanı Merkel'in insanlığı utandıran "Mültecileri Avrupa'ya sokmayın size para verelim" teklifini kabul edildiği açıklandı. Açık ve aleni şekilde üçüncü sınıf bir Ortadoğu ülkesi muamelesi yapılıyor ve hükümet bu durumdan hiç rahatsız değil.
TÜRK MİLLETİ DÜNYAYI ŞAŞIRTTI
Ülke bu duruma 13 yıllık AKP iktidarı sayesinde geldi. Peki, sonuç ne oldu? Bu yanlışların, yetersizliklerin, yetersizlerin onda birini yapanları bırakın siyaseti, tarihten silen Türk milleti, AKP'ye bir defa daha tek başına iktidar vererek bütün dünyayı şaşkına çevirdi.Başarısızlığın, yetersizliğin, teslimiyetin ödüllendirildiği dünyadaki ilk ve tek ülke olmayı başardık. Şimdi kime ne diyelim, kimi kime şikayet edelim? Bazen bir kıssa veya bir fıkra sayfalarca yazılacak yazıdan, saatlerce yapılacak konuşmadan çok daha güzel şekilde durumu özetler. Ülkenin hali ve bu hale getirenlerin yeniden iktidarı, rahmetli Süleyman Demirel'den nakledildiği rivayet olunan o ünlü fıkrayı aklımıza getirdi:
KARAKUŞÎ KADI
Osmanlı döneminde yolsuzluklarıyla ünlü Karakuşî adında bir kadı varmış. Karakuşî Kadı, birgün fırının önünden geçerken burnuna güzel bir koku gelmiş. Vitrinde güveç içinde nar gibi kızarmış, sahibini bekleyen nefis bir ördek olduğunu fark etmiş. Hemen içeri dalmış ve fırıncıya "ben bunu aldım" demiş. Kadıya itiraz edilir mi? Boynunu büken fırıncı hemen ördeği paket yapıp vermiş.
Az sonra ördeğin sahibi gelmiş: "Hani bizim ördek?"
Fırıncı bir kez daha boynunu büküp "Uçtu" deyince, iş kavgaya dönüşmüş. Fırında bulunan gayrimüslim müşteri araya girip kavgayı yatıştırayım derken, fırıncının parmak darbesiyle gözü çıkmış. Olanlardan korkan fırıncı kaçmaya başlamış. Ördeğin sahibi ve gayrimüslim peşinde, onu kovalıyor. Fırıncı telaşla bir duvardan atlarken, bilmeden öteki taraftaki hamile bir kadının üstüne yuvarlanmış. Kadın o darbeyle çocuğunu düşürdüğü için, kocası da öfkeyle fırıncının peşine takılmış. Can havliyle kaçan fırıncının çarpıp devirdiği Yahudi bir vatandaş da kızıp düşmüş peşlerine.
Kovalamaca böyle devam ederken, duruma müdahale eden zaptiyeler hepsini yakalayarak Karakuşî Kadı'nın karşısına çıkarmışlar.
Kadı, sırayla sormuş...
Ördeğin sahibi "Bu adam ördeğimi hiç etti" diye şikâyet etmiş.
Karakuşî Kadı, fırıncıya sormuş: "Ne yaptın bu adamın ördeğini?"
Fırıncı: "Uçtu" demiş. Kadı, kara kaplı defterini açmış. Ördeğin karşısında "Tayyar" yazılı. Tayyar "uçar" anlamına gelir. "O halde ördeğin uçması suç değil" diyerek fırıncının beraatına karar vermiş.
Kadı, gözü çıkan gayrimüslim vatandaşa sormuş... Onun şikâyetine de kara kaplı defterden şöyle bir madde bulmuş:
"Her kim, gayrimüslimin iki gözünü çıkara, o müslimin tek gözü çıkarıla..." Davacı "Ne olacak şimdi?" diye sorunca, Karakuşî Kadı "Şimdi" demiş "Fırıncı senin öbür gözünü de çıkaracak, biz de onun tek gözünü çıkaracağız."
Gayrimüslim vatandaş, şikâyetinden hemen vazgeçmiş, fırıncı bu davadan da beraat etmiş.
Karakuşî Kadı, çocuğunu kaybeden kadının kocasına da "Tamam" demiş "Bu adam yerine yeni çocuk koyacak!" Böyle olunca "Aman aman" diyen adam da şikâyetini anında geri almış, fırıncı bu davadan da kurtulmuş.
Kadı dönmüş Yahudi vatandaşa: "Senin şikâyetin ne bre?"
Yahudi ellerini iki yana açmış: "Ne diyeyim kadı efendi?" demiş "Adaletinle bin yaşa sen, e mi!"