Kılıçdaroğlu, genel başkan seçildiğinde büyük bir umut yaratmıştı. Retoriği zayıf, geçimsizliğiyle ünlenmiş Baykal’dan sonra bu sevimli görünen mütevazı kişiyi, Gandi bile dediler, partili partisiz halkın çoğunluğu sevmişti. Erdoğan da bunun farkındaydı kuşkusuz, iyi anlar böyle işlerden. Baykal gibi kolayca ikna edebileceği biri olmadığını da biliyordu; bu nedenle yıllarca sürekli onu kötülemeye, şeytanlaştırmaya çalıştı, Bay Kemal’siz konuşması hiç olmadı ve bu çok işe yaradı.
 
Kılıçdaroğlu; 2023 seçimlerinde bütün kozlarını, çoğu yanlıştı, kullandı. Halkta hiç karşılığı olmayan partilerin liderleriyle aylarca boş yere konuşarak, boğuşarak değerli zamanı heba etti. Davutoğlu gibi ülkenin en yetkili kişisi, başbakanıyken iki koltuğundan da kovulan ve buna kuzu kuzu boyun eğen bir hayalperesti bile yanına aldı; milletvekilliği adaylıklarını rüşvet olarak saçmaktan çekinmedi. Kötü bir seçim kampanyası, yanlış sloganlar ve seçim güvenliğine, çok uyarılmasına karşın, önem verilmemesi; büyük beklentiyi yine büyük bir hüsranla sonlandırdı.
 
Kılıçdaroğlu ve parti yönetimi, önce her zamanki gibi davrandı, pek umursamadı; ama halk ve partililerdeki öfke gittikçe büyüdü, önü alınamaz bir nefret oluştu. Kılıçdaroğlu; tüzük, program değişimi diyerek ortalığı yatıştırmaya çalıştıysa da yakın çalışma arkadaşlarının da baskısıyla kurultaya razı oldu. Keşfettiği ve elinden tutup grup başkan vekilliğine kadar yükselttiği Özel, karşına tek aday olarak çıktı; başka adayların çıkması engellendi, öfke ve nefretin yarattığı büyük basınç böylece düşürülecekti. Yalnız bir işi öngöremedi, siyasette vefa arama bulamasın; kendi seçtiği parti elitlerinin kışkırttığı ve kızgın partililerin seçtiği delegelerin oyunu alamadı, başkanlık yitirildi.
 
Özel’in seçimi Kılıçdaroğlu’nun seçildiği zamanki kadar umut ve sevince neden olmadı; eski ekiptendi, has adamdı, kuşku duyuluyordu. Partililer, en azından değişimin iyi olacağını düşünerek önce rıza gösterdiler. Özel’se ilk iş yaklaşan yerel seçimi bahane ederek tüzük kurultayını erteledi, kurultayda ön seçim diye kükrüyordu ama yerel seçimin adaylarını yine bildik yöntemle partililerle değil pek de değişmemiş parti oligarşisiyle belirledi. Canı burnunda halk oy verdi, Özel bunu kendine yonttu, kendi etkisi becerisi saydı; partililer bastırıyordu, ama o nedensiz erken seçimden kaçtı; normalleşme adı verdiği, saraya biat gibi görülen bir politika izlemeye başladı. Çok konuşuyordu, hem de bozuk ve ayarsız sesiyle bağırarak, halay çeker gibi sürekli kımıldayarak. Bütün bunlar, halkın ve partililerin gözünde beceriksiz ve sevimsiz bulunmasına yetti.
 
Yağmurdan kaçarken doluya tutulmuş gibi hisseti partililer. Mithat Paşa’nın talihsizliği tekerrür mü etmişti yoksa! Paşa, Aptülaziz’in yerine Murat 5’i geçirerek meşrutiyeti kuracaktı; Murat’ın ruh sağlığı bozuk çıktı, soğuk su ve sülük dolu bir küvet son tahtı oldu Murat’ın.
 
Özel’in düşünmeden, danışmadan yaptığı beceriksizce görülen işler ve bağırarak yaptığı içerikten yoksun uzun konuşmaları ona olan inancı ve güveni törpüledi ve partide iki grubu tetikledi. Mithat Paşacılar ve fırsat kollayan ancien regime’ciler. Kurultay dedikoduları böyle göğe yükseldi işte.
 
Burada en büyük görev Özel’e düşüyor; “CHP Genel Başkanı Kimdir?” yazısını okumasını önerir ve dilerim. Çarşı karışmadan, behemehal; Aptülhamit aportta bekliyor, Paşa’nın izinde olanları üzmeye kimsenin hakkı yok.

6 Şubat depreminden sonra kadın ve çocuk 6 Şubat depreminden sonra kadın ve çocuk

Ömer Ercan

Editör: Kerim Öztürk