Marjinaller örgütü!


“Yasadışı” oluşumların içinde bulunmak, bunlar adına  “eylem”ler düzenlemek ile  “marjinal”lik aynı şey mi?
Bir toplum mühendisliği projesi kapsamında, kavramların kasıtlı olarak anlam değişimine uğratılması,  “hayat acı-biber acı-bu durumda hayat biberdir”mantığını yerleştiriyor zaman içinde;
“MLK-P’liler marjinal, Gezi protestocuları marjinal, bu durumda Gezi protestocuları MLK-P’li” kodlaması bu!
Yıllar boyu, nasıl her “muhalif”i  “terörist” olarak yaftaladılarsa; şimdi de “terör” yahut  “anarşi”yle bir arada anılan kişileri “marjinal” diye damgalayıp yeni bir itibarsızlaştırmaya gidiyorlar.
Başta o manşeti atan zat her kimse; kendinden olmayanı  “marjinal”  diye ötekileştirmeye meraklı herkesin es geçmemesi gereken bir küçük ayrıntı var;
Tıpkı muhalif olmak gibi marjinal olmak da suç değil yasalarımızda!
“Marjinal”, Erdoğan’ın Sincan’da “çapulcu kimdir”  dersi verirken kullandığı TDK Sözlüğüne göre;
“Aykırı” kimsedir!
Ve  “aykırı” olmak suç değildir!
“Aykırı” da,  “Alışılmışa, doğru olarak kabul edilmişe uygun olmayan, karşıt, ters, mugayir, muhalif...  toplumda görüş ve yaşayış biçimiyle uçlarda bulunan (kimse)” anlamına gelir ki; bütün bunlar da “suç” değildir!
Dolayısıyla polis, Star’ın attığı manşetle yarattığı algıdaki gibi  “Sen marjinalsin” deyip, “sokaklarımızı marjinallerden temizleme”  operasyonu kapsamında kelepçeleyemez kimseyi!
 
+++
 
Aklımdayken...
Gezi’deki ağaçlar dolayısıyla hazır, toplumun  “çevreci ruh”u kabarmışken;
- Kadıköy’de 3. dereceden sit alanı olan Kuşdili çayırına AVM yapılması projesi...
- “Tarihi” Haydarpaşa’ya otel yapılması projesi...
- GATA’yı Çekmeköy’e,
Marmara Üniversitesi’nin tarihi Haydarpaşa kampüsünü Maltepe’ye taşıyıp sonra da buraları özelleştirerek  “turizme açma” projesi...
Ve benzerlerine karşı da  “diren” en birileri çıkar belki.

+++

“Analar ağlamayacak”tı değil mi!
AKP-PKK eliyle  “barış”  adı altında yürütülen “teröristle müzakere süreci” fiilen başladığı günden beri muhalefet partileri iktidara ısrarlı bir şekilde tek soru yöneltti:
- Ne vaat ettiniz?
Ve iktidar da her seferinde, PKK ile
aralarında herhangi bir vaat, söz vermelerini gerektirecek bir “pazarlık”  olmadığı cevabını verdi.
Ve fakat Murat Karayılan da diyor ki;
 “Bize söz verdiniz;
- Koruculuk lağvedilecek.
- Karakollar kapatılacak. Askeri birlikler geri çekilecek.
- Öcalan’ın önce dışarıyla rahat iletişim kurması, sonra da salıverilmesi sağlanacak.
- Cezaevinde bulunan BDP milletvekilleri başta olmak üzere KCK sanıkları serbest bırakılacak.
Sözünüzü tutmazsanız kan akacak!”
 “Analar ağlamayacak”tı değil mi!
Öcalan birden “iyilik perisi” kesilmişti!

+++

Duran Başbakan...
Tayyip Erdoğan’ın  “karşıtlarıyla”  mücadelede kullandığı bir yöntem var biliyorsunuz;
Kendisi için  “milliyetçileri”  tehlike sayıyorsa; eyleme yansımasa da söylemde -ayaklarının altına aldığı günleri unutup- herkesten daha “milliyetçi”  kesiliyor...
“Çevreci”ler çok olmaya
başladıysa, -kaç gündür Taksim’de, Kuğulu Park’ta, Alsancak’ta insanların neden zulüm gördüğünü unutup- Gezi’yi çiçeklerle donatıyor...
“Direniş” in sembolünün  “Türk bayrağı”  olduğunu keşfedince -Ay-yıldızın yerlerde sürüklendiği günleri unutup- onu sahiplenip camlardaki, balkonlardaki Türk bayraklarıyla  “direniş”  arasındaki sembolik bağı baltalıyor...
Umudum o ki;
“Duran adam”  da aynı etkiyi yaratabilir...
Baktı gördü  “durmak” bir  “muhalif hareket”  kimliğine büründü... Etkisizleştirmek için, hep yaptığını yapıp  “karşıtından daha hızlı bir ‘durmak’ savunucusu”  haline gelebilir;
Durabilir!
Dursun!