MERAL AKŞENER VE “İYİ PARTİ ÇÖKÜŞ DESTANI” NIN SEBEPLERİ!

İyi Parti neden başarısız oldu?
Aslında başarılı oldu!
Henüz sekiz aylık bir parti…
Karşısında iktidar vardı, medya gücü vardı!
Muharrem İnce çıkmasaydı Meral Hanım ikinci tura kalırdı!
Aday listeleri çok kötüydü!
Parayı bastıran seçilecek yerden aday oldu!
Listeyi enişte yaptı, para vereni listeye koydu!
Teşkilat atamaları yüzünden oldu!
Her musibetin altında Koray Aydın var!
Ümit Özdağ ayrı baş çekiyor!
Aytun Çırağ partinin tek söz sahibi!
İyi Parti de kimse kimseyi sallamıyor…
Yola çıktıklarını yolda bulduklarına sattı…
HDP’ye sıcak mesajlar verdi o yüzden oyları düştü!
Demirtaş’a özgürlük istenilmese yüzde otuz oyu vardı…
Milliyetçi parti olma kimliğinden kutulamadı!
Yeterince milliyetçi söylemler geliştirilemedi!
……..
Bunlar ve buna benzeyen söylemler İyi Parti’ye gönül verenlerin ifadeleri.
“ İyi Parti Çöküş Destanı”nın birer cümle ile tanımlanması bu şekilde.
Olayın aslı şudur; Meral hanım tüm süreç boyunca, bire bir (yüz yüze) ikna metodunu benimsedi ve karşısındakinin beklentisine göre vaatlerde bulundu.
Gün çattığında vaatleri havada kaldı.
Sonra net bir paradigma! koyamadı ortaya…
……..
Bir de İyi Parti Genel Başkanı Akşener’in son konuşması var ki gerçekten hayret verici; “Yola birlikte çıktıklarıma borcumu ödeye ödeye bitiremedim! Diyor
Meral Hanım kimlerle yola birlikte çıkmış, kimlere olan borcunu bir türlü ödeyememiş açıklamalıdır, binlerce yol arkadaşını yeni bir töhmet altında bırakmamalıdır. Aksi takdirde kendi yol arkadaşlarını bu kadar aşağılayan başka bir ifade siyasi tarihimizde pek bulunmuyor!
Hazırladıkları milletvekilliği listelerine ve gerçekte birlikte yol yürüdüğü isimlere bakıldığında DYP’den yanına kattıklarına daha kıymetli anlamlar yüklediği anlaşılıyor.
Bu durumda diyet borcunu eski DYP’lilere mi (ödeye ödeye) bitirememiş oluyor yoksa MHP’den gelenlere mi? Bu biiir!
İkincisi, Adnan İslamoğulları’nın kendisi hakkında attığını iddia ettiği twıtır mesajını gündeme getirirken ki izahatı var ki o da gerçekten izaha muhtaç!
İslamoğulları “ emanet verdik, sahip çıkmadın. Sır verdik ifşa ettin. Yola çıktık, yarı yolda bıraktın… madam, sen seçim kaybetmedin, sana olan inanma duygusunu yok ettin” demiş.
Akşener “madam” kime denir diye efeleniyor!
Türkçede madam nitelemesi onlarca yerde kullanılır, zarif gayr-i müslüm bayanlar için genelleşmiştir. Orada kullanıldığında da karşıdakinin Müslüman olmamasına değil de zarafetine dikkat çekmek içindir.
Meral hanımın “madam” ifadesinin çok da üzerinde durmaması gerekirdi, zira mesajın doğrudan ithamları ondan milyon kere daha ağır, daha zorlayıcı. “Sır verdik, ifşa ettin diyor, yarı yolda bıraktın diyor, inanma duygumuzu yok ettin diyor…
Aslında Meral Akşener bunu hep yapıyor; kendisine acındıra acındıra tutunmaya çalışıyor. Geçtiğimiz yılların birinde bir siyasetçi kendisine Meral Kılıçdaroğlu demişti, Akşener, namusuma dil uzatılıyor diye ortalığa düşmüştü. Kılıçdaroğlu nitelemesi aslında siyasi zihniyet benzetmesiydi ve hanımefendi bunu çok iyi biliyordu. Meral hanım buradan bir şeyler çıkartabilir miyim derdine düştü! Her iki hadise de de kimsenin kendisinin namusuna laf ettiği yoktu! Yavaş yavaş ve oldukça trajik bir şekilde kaybediyor olmasının şifrelerini bu iki hadisede arar ise daha gerçekçi sonuçlara ulaşabilir.
Maalesef Hanımefendi eleştirilerin karakterine yapılıyor olmasını göremiyor; (birçok istifa eden taraftarı tarafından) yalancısın, ağzı gevşeksin, adam satansın, kendi çıkarların için yol arkadaşlarını harcayansın, beceriksizsin, ideolojik netliği olmayansın, makyavelistsin, pragmatistsin, liberalsin, açılımcısın, pkk ve fetö’ye karşı dik değilsin manasına gelen açıklamalar yaparak istifa edenin haddi hesabı yoktur.  Meral hanım neden sadece madam kelimesine takılıp kalıyor?
Türk toplumunun bir kesimi kendisine verdiği değerin sebeplerini bilmiyor!
Meral Hanım o sebepleri bilebilseydi şu anki durumdan daha başarılı olacaktı.
Sempatik duruyordu, müşfikti, “hanımefendi” imajı vardı. 28 Şubat sürecinden kalan yürekli kadın tanımlaması yapılıyordu. MHP’nin antidemokratik tavırlı olduğunu iddia ediyordu.
Filim başladığında, millet kocasını kameralar önünde azarlayan Akşener ile tanıştığında, filmdeki İyinin, Kötünün, Çirkinin kim olduğu tam olarak anlaşılamadı. 28 Şubat’ın savunucuları ile aynı safta yer aldı, partisinde demokrasinin D’si okunmadı.
“Mağdurum da mağdurum” diye ortaya düştüğünde mağduriyet kavramını cıvıttı…
Kötü bir Tayyip Erdoğan okuması yaptığının farkında değildi, Tayyip Eroğan’ı başarılı yapan en büyük faktörün çekirdek kadrosuna verdiği güven duygusu olduğunu göremedi. Kendisi süratle güvensizlik hissi uyandırdı.
Çok hırslı olduğunu çok fazla belli etti…
Ben dedi, ben olacağım, ben, MHP’ye genel başkan olacağım!  (olamadı)
Ben Başbakan olacağım dedi olmadı.
Ben Cumhurbaşkanı olacağım dedi, olamadı.
Özellikle MHP’den ayrılanların kendisine yüklediği misyonun farkında olamadı.
Ülkücü geçmişim var dedi, Ülkücü tavırlar geliştirmesi beklenirken ülkücülere merkez sağ siyasetinin kıvraklığını-dönekliğini benimsetmeye çalıştı. Ülkücüler, devlet adamı tavırlarını benimseyen, ağır oturaklı liderleri severler. Yola çıkarken Ülkücülere yolu açtırıp her fırsatta birini ikisini uçurumdan attı. Ülkücüler her şeyi detayına kadar analiz edebilen insanlardır, hanımefendi bunun bile farkında olamadı!
Meral Akşener’i yazmaya devam edecek olsak anlaşılan bir türlü bitmek bilmeyecek. O yüzden şimdilik bu bahse nokta koyup “ İyi Parti Çöküş Destanı”nın diğer kahramanlarına da kısaca bir göz gezdirelim!
Siyasi rakip iken Koray Bey, Meral Akşener’i Fetö destekliyor mealinde cümleler sarf etti.
Bir araya geldiler, parti kurdular. Koray Aydın şu aralar Meral Akşener’in istifa blöfü karşısında (Akşener için) Ulu Lider güzellemesi yapıyor! MHP’de iken rakiptiler, Koray Bey’in Akşener’e bakışı yâdımızdan çıka bilmiyor… Neden fanatik Meralci takılıyor dersiniz? Bana sorarsanız, yerel seçimlerden sonra doğal olarak İyi Parti’nin başına geçeceğini düşünüyor ve Akşener’in desteğini önemsiyor. Başkaca bir nedeninin olduğunu sanmıyorum.
Yani, birliktelikleri çakma Çin malı…
Ümit Özdağ ise birlikte hareket ettiği en yakınındaki ismi, Yusuf Halaçoğlu’nu bile taşıyamadı.
Tanıdığım Özdağ, henüz İyi Parti kurulma aşamasındayken bile üç yüz yıl sonraki kurultayda nasıl genel başkan olurumun hesabı ile meşguldür. Yani onun da samimiyeti ithal Çin malı, üç bin yıl önceden kalma!
Bunun maksadı da Koray Aydın’ın ki ile aynı, bir farkı var; bunun maksadı bile çakma…
Koray Aydın’da, Ümit Özdağ’da, MHP’de iken Devlet Bahçeli’yi devirmek için çok uğraştılar. İkisi de MHP’de genel başkan yardımcılığı yaptılar, Koray Aydın Bakan bile oldu.
İyi Parti genel başkanı artık yokum dediğinde “lidere sadakat şerefimizdir” ayağındalar. İyi Partili olunca, merkez sağcı olununca lidere sadakat şeref oluyor da MHP de iken neden şerefsizlik oluyor diye sormazlar mı adama, sorarlar tabiiki, kimse sormazsa ben sorarım!
Özellikle bu iki arkadaşın siyasi yol haritalarına bakıldığında, üstüne bir de Akşener’in sergilediği kişiliğe bakıldığında İyi Parti denilen partiyi feriştahı gelse 24 Haziran 2018 günü saat 17:30’ un öncesine döndüremez.
Yerel seçimler sonrası Türk siyasi tarihindeki kısa metrajlı filmlerden biri olarak tarihin köhne mahzenindeki yerini alacaktır.

Kürşat Tecel