Seçim tartışma ve mücadelelerini geride bıraktık. Şimdi mevcut durum karşısında neler yapılmalı; hangi tedbirler alınmalı sorularının cevaplarını bulmaya sıra geldi. Tekrar iç ve dış sorunlarımızın olduğunu hatırladığımız bir ortama döndük.

Kıbrıs’ta ebedi düşman, dostluk ve insanlıktan nasiplenmemiş Rum kesimi Kıbrıs’ta başını kaldırmış ve KKTC’ne karşı yeni tuzaklar kurmaya başlamıştı. Yunanistan da seçim neticelerine göre silahlanıp, silahlanmayacağına karar vereceklerine açıklamıştı. Günümüzde birçok temel sorunu ülke yararına çözmemiz gerektiğini herkes biliyor.

Ancak eğitimi milli kılacak, yerliden haberdar edecek birçok tedbirin alınması gereklidir. Alınacak tedbirlerin içinde en önemli olanlardan birisi genç nesillere ve düşünebilen, düşünme ihtiyacı duyan vatandaşlarımıza evrensel bazı değerlerin yanı sıra milli ve yerli kültürel gerçeklerimizi fark ettirebilmektir.

Batı toplumlarındaki Batı’ya özgü değişme örneklerini, sosyal yapı ve değer kalıplarını Doğu toplumları ve Türkiye için aynı kalıp ve kavramlar içine sokamayız. Önemli olan farklılıkları kavrayabilmek ve basit genellemelerden uzak durarak Türkiye’yi tanınmaz hale sokmamaktır. Bu yaklaşım tarzı kabul görmezse ceza kanunları, hukuk sistemleri ve anayasa örnekleri ithal edilmeye kalkılır.

Hukuk teorik kalır ve halka yabancılaşır, fonksiyonelliğini kaybeder. Bazı boşluklar doğabilir. Ondan sonra toplumunu bir türlü tanıyamamış olanlar yasa ve bilhassa anayasa değişikliklerini tartışır dururlar. Devamlı değişme ile uğraşılır.

İstikrar ortadan kalkar. Toplumdaki mutabakatlar yeterli çapta olmadığı için ortak değerler yeterince korunup geliştirilemez. Bazı Batılı çevrelerin bile şikayetçi olduğu örnekler çağdaşlaşma ve modernleşmenin gereği zannedilir. Çocuklarımız bilgisayarda gördükleri oyunlara ebeveynlerinin belki de yeterli ilgiyi gösterememesi dolayısıyla tehlikelerle karşılaşırlar. Sanal anne ve babalar arayabilirler. Batı’da ve kısmen de bizde yüzlerce gencin ekranda gördükleri oyunlarca yönlendirilmesi beklenmedik intiharları artırabilir.

Bazen Batı’daki ırkçılığın ülkemizde de arandığı görülür. Yükselen milliyetçilik ülkemizde malum çevrelerce ırkçılık gibi takdim edilir. Diktatör kelimesi bile yanlış anlaşılarak örnekler aranır. Kendi toplumunun değerleri gelenek ve görenekleri, örf ve adetlerinden habersizlik süreci içinde yetişen günahsız nesiller, Mardin’li bir Türk’ün (Prof.Dr. Aziz Sancar) Nobel kazandığını görünce şaşırıp kalırlar.

Çocuklarımızı şartlandırmayalım. Aşağılık kompleksinin telkin edildiği, beyin göçünün teşvik gördüğü bir özelliğimiz var. Ülkemizin milli savunma sanayiindeki başarıları yadırganarak buna karşı propaganda yapanlar ve küçümseyenler teknolojiye ve teknik gelişmelere büyük ilgi gösteren gençlerimizin ümitlerini söndürürler. Tarih boyu devlet geleneğimizin özellikleri Batı’daki devletleşme anlayışıyla bir düşünülme yanlışı bizi devletimize yabancılaştırır. Sosyal devlet anlayışının somut örneklerinin tarihimizde arama alışkanlığına sahip olamayız.

Görüldüğü kadarıyla eğitim sonucunu vermeyen yüklü bir öğretime dayanıyoruz ve insanlarımızı yoruyoruz. Son yıllarda sosyal derslerin küçümsendiğini görüyoruz. Fen ve teknik dallarla sosyal branşların birbirini tamamladığı artık anlaşılmalıdır. Türk yürüyüşü dolayısıyla New York’ta bulunduğumuz dönemde yürüyüşe bizimle beraber katılan teknik Üniversite öğrencilerini okullarında ziyaret etmiştik.

Onlardan ders programlarını görmek istedik. Gördüğümüz durum bize örnek olmalıdır. Teknik dallarda ileride diploma alacak olanlara bir sosyal bilimci bakışı da kazandırılmak için sosyoloji ve metot dersleri veriliyordu. Çok kolay genellemeler yapıyoruz. Bir ara Doğu Anadolu Bölgemizde feodalite benzeri bir yapılanmayla karşılaşılınca hemen onu Batı tipi bir feodalite ile karıştırdık.

Oysa Batı’da feodalite bir rejimdir. Ord. Prof. Dr. Ömer Lütfi Barkan’ın bu alanda önemli ve aydınlatıcı hizmetleri olmuştur. Tarih boyu en büyük kitlesel soykırımları Türklere yapıldığını örneklerle gençlerimize öğretemediğimiz için sözde Ermeni Soykırımı dendiğinde hep kendimizi suçlar gibi davranırız. Bazıları da kendi tarihleriyle maalesef hesaplaşmaya bile kalkar. Oysa Doğu Anadolu’da toplu mezarlar eski Van’da yapılan cinayetler, Adana’nın Kozan’ında Ermeniler tarafından fırınlarda yakılan vatandaşlarımız gözden ırak olur.

Çocuklarımıza Türkün hoşgörüsü dini farklılıklar karşısında ülkemizde yaşayan azınlıkları koruyan ve kollayan, yaşayan ve yaşatan şerefli bir değerler sistemine sahip olduğumuz gençlere verilmezse gençlerimiz kendi kendilerini tanıyamaz. Gençler bazı durumlarda yetişkinlerin siyasi çatışmaları, akıl ve mantık dışı suçlama ve hakaretleri karşısında yanlış rol modelliği kazanırlar. İleride gençler de bu yanlışlıklara adeta alıştırılırlar. Gençlerin enerjilerini doğru ve verimli alanlarda kullanmalarına yardımcı olalım. Kendi ülkesiyle başkaları adına kavgalı örnekler yaratmayalım.

Osmanlı’nın son dönemlerinde bazı yabancı askerlerin işgaline uğramış İstanbul’da işgalcilerle yine propaganda yapan Heyet-i Nasiha’yı kurarak İngiliz işgaline karşı tepkiyi önlemeye çalışmıştık. Yakın geçmişte de buna benzer olarak bir Akiller Heyeti faaliyete geçirerek teröre verilen bazı tavizleri halkın hoş görmesine çalıştık. Milli egemenlik ve bağımsızlık konusunda ülkesi karşısında tarafsız değil, taraf olabilen değerler yetiştirmeliyiz. Türk milliyetçiliğini bazıları Batılı yorumlara uyarak adeta Batı’daki şehirlilerin (burjuvazinin) doğuşu ve kapitalizm ile ortaya çıktığını zannedenler görülmektedir.

Oysa Fransız İhtilali’nden yüzlerce sene önce Türkler Orta Asya’da milli menfaatlerine ve varlıklarına yönelecek tehlikelere karşı tedbirler alıyor ve gereğini yapıyorlardı. Çinlilerin Çin Seddini yapması, herhalde Almanlara, Fransızlara ve İngilizlere karşı değildir. Batı’dan çok önce Doğu’da Türk milliyetçiliği vardı ve bugün emperyal amaçlar karşısında Türkiye’de yükselen ve caydırıcı bir değerdir. Milli kültürümüzün temel özellikleri gençlere kazandırılamadığı sürece eğitimsiz öğretimin maliyeti yükselmektedir.

Değişik eğitim kademlerinde Türk insanına Türk Dünyası ile ilgili müfredata bir ders konmalıdır. Ayrıca gerek sosyal bilimlerde, gerek tabii bilimlerde eğitilen insanlarımıza ülkemizin sosyo kültürel yapısıyla ilgili bilgiler kazandıran ayrı bir ders de konmalıdır. Milli ve dini bayramlarımıza iştirak ve anma alışkanlığı kazandırılmalıdır. Gençlerimize tabiat, çevre koruma, insan ve havanlara iyi muamele anlayışı verilmelidir.

Türk milletine mensubiyet duygusu aşılanarak Andımız ve benzeri örnekler gündemde tutulmalıdır. Gençlerimize Türk tarihinin eski Türk tarihi, Selçuklusu, Osmanlı’sı ve Cumhuriyet ile bir bütün olduğu fikri yerleştirilmelidir. Tarihimizde yer alan değerli örnek şahsiyetleri ve farklı dönemleri birbirine rakip görmemeliyiz. Milli eğitim özel okulları ve üniversiteleriyle birlikte ticari bir alan olmadığı, aksini düşünenlere kabul ettirilmelidir.

Gençlerin yanlış beslenme dolayısıyla yıllar sonra ortaya çıkabilecek hastalıkları engellemek için önceden rehberlik hizmeti sunulmalıdır.

Prof. Dr. Mustafa E. Erkal 

Editör: Kerim Öztürk