Müeyyideniz ne?

Adamlar kanun tanımıyorlar. Bildiklerini okuyorlar .
Cumhurbaşkanı seçiliyor ve YSK’nın kararı Resmi Gazete’de 13 gün sonra, “1 Numara” Köşk’e çıkacağı gün yayınlanıyor.
Anayasa Mahkemesi Başkanı, son çıkışlarıyla çok takdir toplamış ve AKP’nin vesayetinde olmadığını göstermişti.
Sonra bir ara, “yandaş” bir gazete Başkan’a, hem de manşetten övgüler düzdü. “Yandaş”ın “1 Numara”nın katından talimat almadan övgüler düzmesi mümkün değildir. Yüreğimiz ağzımıza geldi; “bir dönen”le mi karşı karşıyayız?! Tanıdığım Başkan asla bildiğinin, inandığının, kanunun gösterdiğinin dışına çıkmaz. Ama...
Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra Anayasa’nın 101. maddesini işletecek olan da bu yüksek mahkeme idi; ses vermedi. Anayasa Mahkemesi’ne CHP müracaat etti. Şimdi Yüksek Mahkeme bir karar alacak. Herhâlde, lâf dolandırılmayacak ve nasıl bir suç işlendiği gerekçeleriyle birlikte açıklanacaktır.
Suç cezasız mı kalacak?
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu şöyle konuşmuş:
“Bütün yolsuzluk dosyalarının takipçisi olacağız. Davutoğlu’nu seçtirmesinin nedeni yolsuzluk dosyalarını kapattırmak. Abdullah Gül olsa bu dosyaları kapattırmazdı. (...) Ama şimdi Erdoğan’ın Davutoğlu’na talimatı ‘Kapatacaksınız’ olacak. Zaman bunu hepimize gösterecek. Ama o dosyaların hiçbiri kapanmayacak. Kapattırmayacağız. Zaten bunun paniğini yaşıyorlar. HSYK ile ilgili açıklamalar hep aynı panikten.(...) Erdoğan yolsuzluk dosyalarından kaçtı. Anayasaya göre milletvekilliği düştüğü halde, Resmi Gazete’de YSK kararını yayımlatmayarak dokunulmazlık süresini yasadışı olarak uzattı. Bu hep korkunun eseridir.” (U. Çakırözer, Cumhuriyet, 31 Ağustos 2014).
“1 Numara”, Anayasa’yı çiğneyerek en tepeye oturdu.
Halk adına muhalefet partilerinin yeteri kadar tavır koyduklarını düşünmüyorum. Cumhurbaşkanlığı makamı işgal mi edildi? Halk seçtiğine, YSK da kesinleştirdiğine göre makam işgalde değil. Fakat “1 Numara” seçimde devletin imkânlarını kullandı. Seçildikten sonra parti genel başkanlığını, milletvekilliğini, başbakanlığı bırakmayarak alenen suç işledi.
Bunu basireti bağlanmışların, kendisine ulûhiyet atfedenlerin dışında herkes görüyor. Kanunlar nasıl işletilecek? Muhalefet bundan sonra ne yapacak? “Gitmem, görüşmem” demek yetiyor mu?
Kemal Kılıçdaroğlu, 17 ve 25 Aralık’ta ortaya saçılan rüşvet ve yolsuzluk çirkefliklerini kastederek “O dosyaların hiçbiri kapanmayacak. Kapattırmayacağız.” diyor. Adamlar ne isterlerse yapıyorlar. Dört bakanın dosyaları bile görüşülemedi. Aynı yolu takip edecekler.
Muhalefet nasıl bir yol takip edecek?
Önümüzde genel seçimler var. “1 Numara”, Ak Parti’ye genel başkan ve ardından başbakan tayin ettiği zata: “Sen bürokratik işlere bak. Siyasî işleri ben yürütürüm. Seçim meydanlarına ben çıkarım.” diyecek. 
Ne yapacaksınız? Bu zatın, “Durmayacağım, koşturacağım.” sözünü “Memleket için çalışacağım.”  anlamında söylemediğini herkes biliyor. Yolsuzluk dosyalarından sıyrılmak için partisinin de güçlü olması gerekiyor.
Cumhurbaşkanlığının bütün imkânları AKP için kullanılacak, kanunlar çiğnenecek, teamüller bir bir yıkılacak. 
Ey muhalefet! TBMM’de tüzük, kitap fırlatarak mı kanunsuzlukların önüne geçeceksiniz?
Ne yapacaksınız? Ne? Ne? Ne?