NAMUSSUZ VE AHLAKSIZLARIN RAHATSIZLIĞI

PKK ile görüşecek, onlarla masaya oturacak, pazarlık yapacak (bizzat kendi ifadeleri ile) namussuz ve ahlaksızlardan olan bazı AKP'li isimler, MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin AKP'nin demokratikleşme paketini PKK'nın istekleri doğrultusunda hazırlandığına yönelik kesin tespitleri karşısında ne yapacaklarını, neyi konuşacaklarını şaşırdı.

PKK ile yürüdükleri yolda ve attıkları her adımda, niyetlerini deşifre eden iradeyi aşamamanın hazımsızlığını her haliyle ortaya çıkardılar. Bu minvalde tuttukları her dal ellerinde kaldıklarından, gittikleri her rota tükendiğinden, ama en önemlisi PKK ile aralarındaki gayri meşru ilişkinin tüm çirkin ve çarpık yönleri deşifre olduğundan, şimdi hangi pozisyonda bulunup, mutlak sonlarının nasıl geleceğini bilmediklerinden son çırpınışlarını yapıyorlar.

Dikkatlerden kaçırılmaması gereken mesele AKP'li kimi bakan ve divan üyelerinin fütursuzca yaptıkları açıklamalarının gerçekte hangi amaca hizmet ettiğidir. Bu zihniyetteki adam olma yolunda sınıfta kalan zevatların temel amacı kendi partilerinin genel başkanlarına yönelen yada yönelecek ve toplumda destek bulacak eleştiriler karşısında adeta "paratoner" vazife üstlenmektir. Böyle yaparak kendi tepe noktalarında bulunan isme karşı gelecek eleştirileri üstlenmekte, diğer bir bakış açısıyla aynı konuma yönelecek eleştirinin dozajını düşürmekte ve böylelikle kendi partilerini daha az zarara uğratma eğiliminde olmaktadırlar. Nihayetinde biliyorlar ki kendi tepelerindeki isim ne kadar zarar görürse iktidarları, partileri ve nihayetinde bizzat kendileri de o derece zarar görecek. Onun için savunma alanlarını aslında kurulması gereken yere kuruyorlar.

Doğrusu akıllı da bir metot izliyorlar. Bu anlamda da birbirlerini akıllarınca takviye ediyorlar. Öyle ki bu yolda terbiye ve ahlak noktasında zerre kadar bir hassasiyetlerinin de olmadığı ortada! Gözü dönmüş aç çakallar misali nereye kusacaklarına bakmıyorlar. Ölçü namına hiçbir şeyleri yok. Ama elbette bir yere kadar!

Herşeyin bir haddi ve hududu olduğunu artık anlamaları gerekiyor. Onlar tepelerindeki isim için yalnızca laf ve polemiklerle savunma hattı kuracaklarını zannederken, Ülkücülerin herşeyi ve dahi canlarıyla bile liderleri için herkesten daha kararlı ve güçlü bir alan yaratabileceklerini unutuyorlar.

Dedik ya herşeyin bir ölçüsü ve sınırı olmalı. Bu sınır Ülkücü Hareket'e karşı hangi yolla, kim tarafından aşılırsa, kim olursa olsun misliyle karşılığını bulur. Geçmiş günlerin hatırına güvenip kimse bunun aksini düşünmeye dahi kalkmasın!

Ülkücü Hareket'in Liderine akıllarınca söz söyleme cüretinde bulunmaya dahi teşebbüs etmek, şerefini teröristlerle kurulan masalarda bırakanların asla haddi değildir. Onurunu çoktan dünyalık nimetler uğruna bir kenara iterek, sırtını Türk Milleti'ne dönüp, avucunu beslemesi olduğu odaklara açanların da hadlerinde değildir. Haramdan yürekleri taş kesmiş, şirkten kıbleleri çoktan şaşmış ve hayasızlıktan benliklerini kaybetmişlerinse asla değildir.

PKK ile giriştikleri ortaklığın her yönünü yıllardır tespitleriyle çok önceden ifade eden, tespitlerinin bütününde haklı çıktığı her haliyle ortada olan Sayın Devlet Bahçeli'ye karşı AKP'lilerin girdiği densizlik çukurundan çıkamamaları bu sebeptendir. Demokratikleşme paketi adı altında PKK'nın taleplerini hayata geçirmenin kaygısını güden zihniyetin, paketin içeriği için her zaman olduğu gibi yine İmralı'daki bebek katilinden onay aldıkları dikkatlerden kaçmazken, MHP ve Ülkücü Hareket'in ihanetlere karşı sergilediği tavizsiz duruşu en büyük korkuları haline gelmiştir. Çünkü Türk Milleti'nin tercihinin bu sebeple MHP'ye kaymaya başladığını en iyi kedileri gördü.

Başkanlık sistemi dahil tüm rüyaları, PKK ile giriştikleri süreç denilen ihanet dönemi sebebiyle kabusa dönen AKP iktidarının kendisini kurtarabilmek, kaybolan imajını yerel seçimlerde biraz olsun düzeltebilmek için MHP'yi hedef aldığı, ancak bu yolda bırakın adamlığı, insanlığın dahi hiçbir ölçüsünü düşünmeden sağa sola atladıkları ortada. Aradan geçen 10 yılı aşkın süre ve bugünlerde sergilenenler, aklını kullanıp kesinlikle ıslah olmayacak bazı şahısların varlığına işaret ediyor. Şeytani tüm karakteristik sıfatlar çoktan bunların bedenini ve ruhunu ele geçirmiş.

Geride bıraktığımız gün bu kesim için yolun sonuna geldiklerini, atacak adımlarının kalmadığını ve bu aşamada kendileri için artık "şerefli bir sonun hesabını yapmaları" gerektiğini düşünmelerini tavsiye etmiştim. Anlaşılan o ki yanılmışım! Ve bunun için herkesten özür dilerim. Zira birilerinin lügatinden çoktan "şeref" kelimesinin de çıktığını algılamak lazım...

 

İsmail ÖZDEMİR