Bugün “Ermeni Soykırımı Vardır” diyen ülkeler dün, Osmanlı Devleti’ni yok etmek için harekete geçen ülkelerdir.
Bugün Türkiye’ye “soykırım” dayatmasında bulunan ülkeler dün de Osmanlı Devleti’ne ’Boğaziçi’ndeki hasta adam’diyen ülkelerdir.
Bugün Türklere Ermenilere insanlık dışı muamele yaptığını söyleyen ülkeler dün, Türkleri Anadolu’dan sökerek Orta Asya’ya sürmek isteyen ülkelerdir.
Bugün Türkiye’ye karşı bir “Ermeni Sorununu” dayatan ülkeler dün de Osmanlı Devleti’ne “Şark Sorununu” dayatan ülkelerdir.
Bırakın bir milleti ya da bölgeyi, bütün dünyayı iliklerine kadar sömüren, köleleştiren ve ezen bu ülkeler, Türkiye’yi Ermenilere karşı“soykırım” yapmakla suçluyorlar.
Türkiye’ye “Ermeni Soykırımını dayatanlar: Faşizm, Nazizim, Komünizm gibi ideolojileri; Hitler, Mussoloni, Salazar, Franco, Stalin gibi insanlık dostu olmayan liderleri; Öjenizm, Mengelecilik, Gobineauculuk ve Goebbelscilik gibi bilimsel çalışma alanlarını; şeytanın bile aklına gelmeyecek Auschwitz türü toplama kamplarını icat edenlerdir.
Türkiye’yi insanlık suçu işlemekle itham eden ülkeler, dünyayı sömürgeleştirmek amacıyla iki büyük dünya savaşınıçıkaran ülkelerdir. Dünyayı sömürü uğruna ateşe ve kana boyayanlar, Türkiye’ye insanlık dersi vermeye çalışıyor.
İşin ilginç yanı da aradan onlarca yıl geçmesine rağmen Türkiye’ye karşı insanlıktan bahsedenler bugün hâlâ insanlıktan nasibini almışülkeler değildir.
Emperyalist sömürgenler Boğaziçi’ndeki hasta adamın ölümünü bekliyorlardı, ölmedi. Bunun üzerine İstanbul’u işgal ettiler, olmadı. Ardından Anadolu’yu kendileri dışarıdan dört bir yandan istilaya ve içeriden Ermenileri ayağa kaldırdılar başaramadılar. Sonuçta emperyal işgal ve iştah, Anadolu’da hüsranla sona erdi. ” Hasta “ denilen adam küllerinden doğdu ve Türkiye oldu.
Dahası Azerbaycan’daki Ermeni işgali gerçeklik olarak orta yerde dururken; iki milyona yakın Azerbaycan Türk’ü topraklarından göç ettirilmişken; Hocalı’daki’106’sı kadın, 83’üçocuk’613 Azerbaycan Türk’ünün soykırım sonucu yok edilmesi görüntülü, kayıtlı ve kanıtlı güncel bir gerçeklik olarak insanlık vicdanına emanet edilmişken; Türkiye’nin kırkın üzerindeki diplomatına yönelik yok etme cinayetleri mevcutken, yüz yıl önceki Ermeni soykırımından bahsetmek, en hafif tabirle yüzsüzlük ve pişkinliktir.
Diğer yandan 1915’te meydana gelen tehcir olayını soykırım olarak kabul etmek için emperyalist ülkelerin yüz yıl niçin beklediğini de onlara sormak gerekir! Bu durum samimiyetsizlik ve iki yüzlülük değilse nedir?
Papa’ların Türk Milletine karşı düzenlediği ” Haçlı Seferleri “, dönemin devlet adamlarının ” Hasta Adam “ tanımlamaları, Batılı strateji yapıcılarının icat ettiği ”Şark Sorunu “ günümüz küresel gücün ideologlarının Medeniyetler ArasıÇatışma teorileri ve kılıf değiştirerek soykırım kavramına evrilmiş durumdadır.
1915’te dönemin Türk devlet adamlarının Ermenilere yönelik olarak gerçekleştirmiş oldukları” tehcir “ olayı soykırım sayılabilir mi? Cevabı açık ve kesindir; hayır sayılamaz. Zira soykırım kavramıİkinci Dünya Savaşı sonrası tanımlanmış ve tarif edilmiştir. Soykırımın unsurları, amacı, kapsamı ve sınırları kavramın içeriğinde vardır. Dahası herhangi bir soykırımdan bahsetmek için her şeyden önce herhangi bir mahkemenin kararı gereklidir. Nitekim BM Genel Sekreter Sözcüsü, BM’nin 1915 olaylarını” soykırım “ olarak adlandırması için bir yasal mercinin bu tanımlamayı kabul eden hukuki karar vermesi gerektiğini söylemiştir!
Soykırım iddialarına yönelik olarak 1915 sonrası Malta’da İngilizler mahkeme kurmuş ve yargılama yapmışlardır. Sonuç herkes tarafından biliniyor.
Soykırım iddialarıyla ilgili olarak gerçekler ne olursa olsun, olgu ne derse desin, asıl olan yargıdır. Zira insanları neye ikna edersen, gerçek de odur! Bunu da Ermeniler çok iyi başarıyorlar!